Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
aysun
aysun
@1aysokur
Öğretmen
Lisans
8 Ekim
247 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Yazarın okuduğum ilk ve son romanı olacak benim için vakit kaybıydı. Bolca müstehcen ögeler içeren halkın belli bir kesimini aşağılayıp belli bir kesimini öven ahlaksızlığı romantize eden bir roman. Kitapta ana karakterlerin yaşadıkları iç çatışmalar bir zemine de oturtulmamış. Rum halkının yaşadığı acılar yazılmış. Türk halkını, müslümanları kötüleyen bir kitap. Bir de denir ki Türkiye’de ifade özgürlüğü yok. Nazan Bekiroğluğu’nun nar ağacı kitabını okuyun ruhunuz edebiyata doysun. Son olarak Selin karakterine de tahammül edemedim. Sinirle yazdım yazım hatalarımı affedin. Romanı okuyanlara çok çok sabır diliyorum
.
Yılın ilk biten kitabı bereketli olsun
Sonunu tahmin edebildiğim ama yine de çok şaşırdığım bir kitaptı. İlk bölümlerde gereksiz uzatmalar vardı. 10dk da anlatılabilecek bir hikayeyi 3 ya da 4günde anlatması da bana mantıksız geldi . Yine de keyifli vakit geçirmek adına okunabilir.
İçinde yazma hevesi olanlara, ışık olabilecek bir eser. Murat beye bilgisinin zekatını verdiği için teşekkür ediyorum. Baş ucu kitabım olacağanı düşünüyorum.
Okur Takip Önerileri
Bağlanma konusunu Ayşenur, Michael ve kızları Işık’ın ilişkileri üzerinden anlatması akılda kalıcılık açısından çok iyi. Kitabın ebeveyni yargılayan değil de onu destekleyen, anlayan bir duruş içerisinde olması bana kendimi iyi hissettirdi. Keşke çocuklar daha küçükken karşıma çıksaydı dediğim bir eser oldu ama yine de hiçbir şey için geç sayılmaz.
“Bir sürü hata yapmış olabilir ebeveyn; asıl konu yeterli derecede iyi ebeveynlik” demişti Stacey. Topraklanmak için yüzlerce binlerce kere ateşleniyordu o nöronlar. Binlerce kere olan oyun anılarının yüzlercesinde saçmalasa bile, eğlendiği başka yüzlercesi olduğu sürece sorun olmadığını anlamıştı Ayşenur.
Bütün ebeveynlik kitaplarından açık ara önde olan kitap diyebilirim. 6-11 taş arası çocuğu olan bireylerin kesinlikle okumasını tavsiye ederim. Size kendinizi suçlu hissettirmeyecek, çıkmaza girdiğiniz konularda net sonuçlar elde edebileceğiniz, akıcı bir eser.
Aedeni okumak bir kamera kaydında kendini görmek gibi, tüm kusurları ile görmediğin yönlerini görebilmek. Numi ve Sonje’nin varoluş mücadelesinde kendi doğrularını bulabilmek aynı zamanda. Bu dünya düzeninde doğru bildiğin ne çok yanlışın var olduğunun şaşkınlığını yaşamak Aedeni okumak.
Bana masal anlatma deriz inanmadığımız şeyleri dinlerken ama masallar her zaman gerçeği anlatır bize... Aeden de fantastik bir masal. Kurgusu, anlatımı akıcı sizi farklı diyarlara sürükleyecek gerçeğin masalı...
Hep merak ettiğim nihayetinde okuyabildiğim iyi ki okumuşum dediğim bir roman.
Spoilerlı bir yorum olacak ama yine de bilseniz de okurken zevki kaçmayacak bir roman... Romanın baş karakteri rüyalarında kendisini orta Pleistosen çağda, avcı-toplayıcılar arasında görür. Romanda Ateş halkı ve orman halkı var, ateşi bulanlar daha zeki. Bunu başka bir kitapta şöyle okumuştum, insanlar ateşi bulunca sindirim kolaylaşmış ve bağırsak yapısı da değişmiş o değişince beyin de etkilenmiş çünkü bağırsağımız bizim ikinci beynimiz. Bu yüzden ateş halkı orman halkına göre daha ilerlemiş durumda.
Baş karakter büyük diş orman halkına ait, anı yaşayan, plan yapmayan bir tür. Vücut yapısı olarak da ateş halkı ile orman halkı birbirinden farklı.
Macera dolu, bir solukta okunabilecek, keyifli bir roman. Jack London’un şimdiye kadar okuduğum bütün kitapları akıcıydı. Keyifli okumalar.
Siyah beyaz başlayıp da rengarenk biten bir hikaye diyebilirim. Karakter öyle bir başladı, yaşadığı duygusal felçleşmeyi öyle uzun betimledi ki, inşallah yaşadığın olağanüstü bir gece dişe dokunur yoksa seni rahmetle anarım Zweig, dedim içimden ve fakat karakterin o yaşadığı dönüşüm muhteşemdi. Mutlaka okuyun . Son olarak hayatın anlamı; bir cana dokunmaktır.
Kendime her gün 50 sayfa okuma sözü verdiğim ve 1 hafta fire ile istisnasız her gün 50 sayfa okuyarak 1 ayda bitirdiğim bir klasik eser oldu. Eğer düzenli okuma yapmasaydım uzun süre elimde sürünebilirdi; çünkü konu itibariyle aşırı yoğun bir kitap…
Tolstoy’un Anna Karanina’da 1062 sayfa Boyunca evli ve çocuklu, sosyetede belli bir yere sahip,
Ahmet Mithat Efendinin Çingene romanı, zengin bir İstanbul beyefendisinin, zeki ve güzel bir çingene kızına aşık olup onu eğiterek kendi ailesine ve çevresine kabul ettirme çabasını anlatır. Her ne kadar amacı çingene kızını kibar bir hanım efendiye dönüştürmekse de; kızı kendi kültüründen uzaklaştırarak, ailesi ile görüştürmeyerek iş asimilasyona kadar varır. Kitapta insanların farklı etnik kökene olan önyargılarını, aşağılamalarını tarafsız bir şekilde anlatılır.
Yazar sanki okuruyla sohbet ediyor gibi anlatır romanı, karakterler arasında geçen bazı gizli konuşmalardan yazarın kendinin de haberinin yokmuş gibi bahsetmesi romandaki olayın sanki gerçekmiş gibi algılanmasını sağlar.
Karakterlerden Şems Hikmet Bey içinde bulunduğu toplumun ilerisinde bir medeniyet anlayışına sahip, farklı etnik kökenden insanların özünde insan olduğu için değer görmesini savunan ve bu savunmasından dolayı alaya alınan, fikirlerine karşı gelinen bir kişidir. Böyle çağının insanlarından farklı düşünüp aşağılanmasından sevilmemesinden dolayı karakteri Sokrata benzetmiş yazar.
Gelecekte insanların medenileştikçe ırk ayrımının ortadan kalkacağını ve bütün dünyanın tek insan olarak değer göreceğini savunur.
Toplum için sanat amacıyla yazan Ahmet Mithat Efendinin romanlarında kıssadan hisse alacağınız bir pay vardır. Romanlardan bir şey öğrenilmez algısı burda yıkılır. Romanlardan çok şey öğrenilebilir ama en önemlisi romanlar empati yeteneğimizi geliştirerek bize iyi bir insan olmayı öğretir.
Heyecan verici üç hikaye, konusunda kahramanların Alaska’da eksi altmışlarda hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Konusu, anlatım tarzı çok güçlü okurken kendinizi hikayenin içinde buluyorsunuz. Yazarın hayat hikayesi de beni çok etkiledi. Zaten büyük zorluklar yaşamış, hayat mücadelesi vermiş insanların kitapları daha çok etkiliyor; diğerleri yüzeysel kalıyor.
İsimsiz bir baş karakter, hassas kalbe sahip birisi; bu dünya hassas kalpler için bir cehennem diyoruz ya, bu genç adamın da hayatı annesinin ölümüyle sarsılıyor. Babası bir dergahta şeyh olan, muhafazakar bir ailede yaşayan baş karakterin karşısına kendinden çok başka, özgür takılan okul arkadaşı Eda çıktığında bir umut ona tutunmaya çalışıyor. Baş karakterin hayatından çok başka bir hayat yaşayan Eda’nın yanında olabilmek, sevgisini alabilmek için kendi hayatından vazgeçiyor. Kitaplarının sonları üzücü biten yazarımız bu kitapta bana göre açık kapı bırakmış, ben istediğim gibi bitirdim kafamda, yoksa gerçekten üzülürdüm . Kitabı ikinci defa okuyorum bu arada ilk defa 2016 yılında okumuşum, o zaman da okuduğumda baş karakterin akşam namazını geçirirken yaşadığı pişmanlık, utanç hissi; iç çatışması beni etkilemişti. Yazar o duyguyu çok güzel verebilmiş.
Eğer çocuk gelişimi konusunda çok fazla kitap okuduysanız zaten bildiğiniz şeyleri okuyacağınız için çok sıkılacağınız bir kitap. Hem öğretmen hem de anne olduğum için bu tarz kitapları sürekli okuduğumdan dolayı sıkıldım. Alişan bey, öğretmenliğe ilk başladığı yillarda başından geçen olayları samimi bir dille kaleme almış. Haricinde yazarın ,kişilik olarak, naif bir insan olması hasebiyle, yazara ayrı bir sevgi besliyorum. Yolu açık olsun.
Bitirince vay be dediğim aksiyon, polise tarzı bir kitap. Konu ve anlatım itibariyle baya akıcı hele orta kısımlardan sonra elinden bırakamıyor insan. Kurgu olarak aşırıya kaçan tesadüfler yok artık dedirtti bana ama yine de çok sevdim sonuçta bir kurgu... Benim için akıcı olması ve bana bir şeyler katması yeterli. Her bölüm başında yaptığı alıntılar da çok güzeldi. Pek çok konuda; beynin işleyişi, yapay zeka hakkında karekterler bilgiler veriyor bu da beni daha çok bağladı kitaba hem bir şeyler öğrenmek hem de akıcı bir roman okumak güzel. Sonu hakkında bazı kişiler havada kalmış yazmışlar ama bence havada kalmamış güzel yere bağlanmış. Tabi benim de merak ettiğim çok konu var sanırım ikinci kitap da olacak merakla bekliyorum. Kesinlikle okuyun derim.
Çok satanlarda gördüğüm, çok okunan ve beğenilen bir kitap olması dolayısıyla ilgimi çekmişti. Anlatım itibari ile anlaşılır, insanı sıkmayan bir tarzı var. Tabii yer yer yazarın kendi kurgusu olduğundan dolayı sıkıldığım yerler de oldu. Kitap kötü mü peki? Kötü diyemem ama eleştirilecek çok noktası var. Din konusunda yazar kolektif sanrı tanımını
Kitap hakkındaki yorumumdan önce kitabın yazarından bahsetmek istiyorum. Yazar Tebriz’de doğmuş İranlı Azeri bir yazar, toplumsal eleştiri yaptığından dolayı çok göze batmış ki Aras ırmağında boğularak şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiş. Ölüm ve Doğum tarihine bakınca ne kadar genç yaşta öldüğünü görüp baya üzüldüm.
.
Küçük kara balık çocuklar için yazılmış bir masal ama büyüklerin de okuyabileceği türden. Çocuk kitapları öyle güzel mesajlar veriyor ki, birkaç sayfada hayatınızın dersini çıkartabiliyorsunuz. Kitapta özgürlüğü uğruna yurdunu, annesini bırakan bir küçük karabalık ve maceraları anlatılıyor. Tüm yapamazsınlara rağmen hayallerinin peşinden giden küçük kara balık, özgürlüğün sonuçlarına da katlanıyor ve asla pişman olmuyor.
Bu kitabı okuduktan sonra çocuğunuza, eşinize karşı sürekli empati yapmaya çalışırken bulacaksınız kendinizi.
•
Kitabın örneklerle olayı anlatması ayrıca güzel kafanızada daha da somutlaşıyor. Her konuyu da ele almış. Kardeş kıskançlığı, cinsellikle ilgili sorular, ölüm karşısında nasıl tepki vereceğimiz, yalan karşısında nasıl davranacağımızı anlatan bölümler mevcut.
•
Tabi kitabı okudum, artık daha iyi anneyim, babayım, olmuyor. Biraz gayret, çokça tekrar lazım. Umarım ki hepimiz kırmadan, dökmeden, en az hasarla atlatırız evlat yetiştirme sürecini.
Sanki bir film izledim de başrollerinde Türkan Şoray ve Kadir İnanır vardı. Öyle içindeydim olayın, kitap Halide Edib’in “Kalp Ağrısı” romanının devamı,ilk kitabı çok sevmiştim ikincide aynı tadı alır mıyım? Diye tereddütteyim fakat ikincisi daha güzeldi bence. Konu olarak da ilkine göre daha fazla olaylar var ve daha dişe dokunur daha toplumsal konular. İlk kitapta olaylar İstanbul ve Avrupa’da geçerken ikincide aynı karakterlerin Diyarbakır’da yollarının kesişmesi ve Cumhuriyet dönemi halkın asrileşmesi konu alınmış. Halide Edibin asrileşmeyi yanlış anlayan ve şekilci modernlere gönderme yapması da ayrıca güzel. Günümüzdeki sözde aydınlar yani. Halide Edip’in kitaplarını çok seviyorum. Sanırım hepsini okuyacağım. Kitabın bana kattığı diğer bir güzellik de kelime dağarcığımı geliştirmesi eski kelimeleri öğrenmem oldu. Böyle klasikleri okuyunca günümüzde yazılan kitaplar çok yavan geliyor bana.
Konusu akıcı olsa da anlatım tarzı beni sarmadı. Yazarın daha çok klasikler okuyarak kendini geliştirebileceğini düşünüyorum. Anlatım yönünden kitap çok zayıf, olayı dümdüz anlatmış edebi bir yanı yok; karakterleri anlatırken psikolojik olarak tasvir edebilirdi. Mekanları da aynı şekilde. Kısacası anlatımdan pek tat alamadım. Olay da klasik iyilerin kazandığı ibretlik bir hikaye. Abisi tarafından aldatılan fakat intikam peşine düşmeyip Allah’a sığınan ve sonunda da kazanan adam . Güzel çıkarımlar yaptığım birkaç yazı denk geldi birini de paylaştım fakat bazıları kamyon arkası yazılar gibi. “Yakarsa bu dünyayı garipler yakar “ gibi... Yazarın sürekli “dostum” diye hitap etmesi de beni rahatsız etti, gereksiz olmuş. Kitap yazmak zordur, karakterleri tek tek ele alacaksın iç dünyalarını bileceksin, okuyucu okuduğunun fakında olmayacak bu kitap öyle değil rahatsız olduğum bir ortamda bir dizi izlemişim gibi oldum kitabı okurken 🤗
Kitap, bireyde duygusal farkındalık oluşturmak için yazılmış. Yani bir tedavi kitabı değil; yoğun depresyon, anksiyete, düşük benlik algısı, öfke kontrol bozukluklarınız varsa öncelikli olarak bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim.
~
Adem Güneş’in pedagoji kitaplarından farklı olarak, kişisel gelişim tarzındaki bu kitabında; adım adım
Dikkat dikkat spoiller içeriyor!
Başkalarının hayatını merak edip araştırmayın, onun yerine açın roman okuyun. Aytmatov’un Cemile romanı bir köyün ağzına sakız olacak cinsten skandal olayı öğrenme fırsatı sunan bir hikaye.
Konusu şöyle; köyün zengin, ileri gelen ailelerinden birinin oğlu olan Sadık ile evli Cemile’nin eşi savaş dolayısıyla askere gitmiştir, yapı olarak hareketli olan serbest yetişmiş Cemile yadırganacak bir gelin olsa da kaynanasına kendini sevdirir, kaynanasının ondan tek beklentisi büyüklerine saygılı, kocasına sadakatli olmasidir. Gel gelelim Cemile’nin , kocasından heyecanla beklediği mektuplarda sadece son satırda kuru bir selam aldıkça kocasına kırılır. Gözden uzak olan gönülden de uzak olur misali iyice soğur da, kocasını beklerken kolhozda kaynıyla çalışmaya başlarlar. Buğday arpa taşırken yere bakan yürek yakan Danyarla olmayacak şeyler olur maalesef.
Eskilerde çocuğu, hanımı sevmek ayıp neden çünkü ataerkil toplum, sevgi belli edilirse gücümüz kuvvetimiz kesilir alimallah (erkillik elden gidiyyeh) .
Bozkırda doğup büyümüş bir insan olarak Aytmatov’un kitapları bana hep yakın gelmiştir. “Toprak Ana” ve “Gün Olur Asra Bedel” daha önce okuduğum iki güzel kitabıydı. Konu olarak köy hayatı işlediği için kendimden bir parça bulmuştum. Anlatım tarzından dolayı sevdiğim Aytmatov’un “Cemile” romanı konu olarak pek sarmadı beni.
Anlatım her zamanki gibi güzel. Mekanın cennet olsun Aytmatov ️
Stefan amca yine psikolojik analizini yapmış baş karakterin, bu öyküde de bir suç işlendikten sonda yaşanan pişmanlık duygusunun insanın içinde nasıl yaşandığını öyle güzel anlatmış ki. Kitapta kendisine rahat batan burjuva bir hanım edendi kocasını bir piyanistle aldatır. Bir anda ortaya çıkan bir şantajcı kadını tehdit etmeye başlar ve kadın elinde tuttuğu güzellikleri şantajcının tehdidiyle kaybedeceğini anladığı zaman farkına varır. Bir suçlunun içinde yaşadığı azabı güzel tasvir etmiş. Sonu da şaşırttı beni her zaman ki gibi güzel bir Zweig kitabıydı.️
Çok gezen elbet bilir ama okumanın yeri de yadsınamaz. Bu kitabı okumasaydım eğer Notre Dame katedralini sadece haberlerde yangın haberiyle bilecektim. Notre Dame Katedrali Paris’te bulunan Cite adasına inşa edilmiş. Cite adası ise Paris’in ilk yerleşim yerlerinden, Ada’nın etrafından Seine nehri geçmekte. İşte bu tarihi adada meşhur Notre Dame Katedrali var. Gotik bir mimariye sahip olan katedral Victor Hugo sayesinde daha da ünlenmiş. Gelelim romanımıza romanda Kilisede yaşayan oldukça çirkin, kör ve kambur olan bir zangocun; genç ve oldukça güzel olan Esmeralda’ya olan aşkını konu almış. Yazar ortaçağı insanını, ortaçağın adaletini baya eleştirmiş. Bazı insanların büyü yaptığı için yakılmasından, insanları suçlu olarak yargılayıp gerçekten suçlu olduklarına bakılmadan direk olarak idam etmeye odaklandıklarından bahsetmiş. Kitabın sonunu tahmin edemedim burda da yazar hayal gücünü konuşturmuş. Ruhu okşayan çok güzel kısımlar vardı. Benim puanım 10/10 ️
Goethe bu romanı,1772 yılında Wetzler şehrinde avukatlık stajı yaparken tanıştığı Charlotte’ın aşkını reddetmesi üzerine geri döndüğü Frankfurt’ta yazmıştır.
Yani kitap Goethe’nin kendi yaşantısının bir yansımasıdır.
...........Spoiler içerir🤷️ .... ........
Kitapta baş kahraman olan Werther insanlardan uzaklaşmak için gittiği küçük bir kasabada soylu bir ailenin kızı olan Lotte ile tanışır ve gördüğü an aşık olur. Fakat Lotte başkasıyla nişanlıdır, nişanlısı olan Albert’la evlendikten sonra da dostlukları devam eder. Werther kendisine aşık olduğu için bu ilişkiyi daha fazla sürdürmek istemeyen Lotte, Wertherle görüşmek istemez. Goethe gibi hukuk, güzel sanatlar, felsefe, edebiyat alanında donanımlı bir yazarın kitabı okunmalı. İnsana ve hayata dair tespitleri kişiye çok şey katıyor. Yazarın 18 yaşında başlayıp ölmeden kısa bir süre önce bitirdiği faust da merak ediyorum. Okunmalı
1910 senesinde Kuyruklu Yıldız dünyaya çarpacak söylentileri insanların dilindedir. Herkes felaket senaryoları üretmektedir. Dönemde yaşayıp Halka ayna tutmak isteyen Hüseyin Rahmi, halkın korkularının yersiz olduğunu anlatmak istemiş. Kitabın son sözünde de “Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun... Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var ? Hayat yalan... Ölüm hakikat...” diyerek tamamlamıştır romanı. Olay İstanbul’da bir mahallede geçmektedir. Karakterler gelecek olursak, ana karakterimiz İrfan bilgili, müşkülpesent (kitap sayesinde hafızama kazındı, zor beğenen demek.) bir kişi, toplumun cahilliğinden şikayetçi, bu konuda ailesini bile beğenmiyor. Kendine göre bir insan bulup evlenemeyeceğinden de umutsuz zamane kızlarının cahilliğinden dertli. Kadın düşmanı olup çıkıyor bu irfan ve zaten Kuyruklu Yıldız’ın dünyaya çarpacağından korkan kadınları daha da korkutmayı başarıyor. Bir de Feriha var tabi bilime meraklı, kuyruklu yıldızı o da merak ediyor. Derken olaylar gelişiyor. Daha fazla anlatmayalım. Kitabın alt mesajı her duyduğunuza inanmayın araştırın inceleyin diyor Hüseyin Rahmiciğim haklı da ve de ne kadar kaçarsan kaç ölüm gelecek diyor. Son olarak kuyruklu yıldız Halley 76 senede bir dünyanın yakınından geçiyormuş 1910 senesinde geçip bu güzel romana konu olmuş. 1986’da geçmiş ve bir dahaki geçişinde ben 74 yaşında olacağım görmem, heralde nasip. :)
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaçHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117,3bin okunma
Kalp Ağrısı, Halide Edip Adıvar’ın cumhuriyetin ilk yıllarında yazdığı bir aşk romanıdır. Baş karakterlerden Zeyno’nun doktor olan babasıyla kuvvetli bir baba kız ilişkileri vardır, o kadar ki en mahrem konularını konuşabilirler ve birbirlerini çok iyi anlarlar. Zeyno çekici, entellektüel, farklı bir kızdır. Zeyno’nun çocukluk arkadaşı olan Azize ise ana kuzusu, çıtkırıldım bir kız çocuğudur. Saffet iyi kalpli, Babacan bir doktordur. Hasan ise yakışıklı, çapkın, tutkulu bir askerdir. Azize ile çocukluk arkadaşı olan Zeyno, Azize’nin kuzeni olan Hasan’la bir davette karşılaşır ve birbirilerinin çekim alanına girerler. Saffetle nişanlı olan Zeyno Azize’nin de Hasan’a olan ilgisini bildiğinden Hasan’dan uzak durmaya çalışır. Çalkantılı saplantılı aşklar , ayrılıklar, evliliklerle dolu bir aşk hikayesi. Eski İstanbul’u anlatan Türk filmi tadında güzel bir roman. Devamı Zeyno’nun Oğlu romanında.
