Güzeldir istendiğinde çıkarıp vermek, çok daha güzeldir istenmeden vermek gerektiğini anlamak.
Cömert olanın, alacak olan eli arayışı, vermekten daha güzeldir.
Veremeyeceğiniz bir şey olabilir mi?
Sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.
Bu yüzden şimdi verin, vermenin mevsimi sizin olsun, mirasçılarınızın değil.
Sıklıkla şöyle dersiniz:
"Vereceğim ama hak edene."
Ne bahçedeki meyve ağaçları ne de çayırdaki sürü düşünür böyle.
Yaşatmak için verirler, verilmediğinde çürüyecek olanı.
İnsanların oylarını ayakları ele verir. Dünyayı gezip dolaşırken ABD, Almanya, Kanada ya da Avustralya'ya göç etmek isteyen bir sürü insanla tanıştım. Tanıştıklarım arasında Çin'e ya da Japonya'ya göç etmek isteyenler de vardı. Ama bugüne bugün Rusya'ya göç etme hayali kuran biriyle
karşılaşmadım.
Demokrasi Abraham Lincoln'ın, "Tüm insanları bir süre kandırabilirsiniz birtakım insanları sürekli kandırabilirsiniz ama tüm insanları sürekli kandıramazsınız," prensibi üzerine kuruludur. Bir hükümet yozlaşmış ve insanların hayatını iyileştirmekten acizse, eninde sonunda yeterli sayıda vatandaş durumu idrak eder ve bu hükümetin yerine başkasını getirir. Ancak hükümetin medya üzerindeki kontrolü Lincoln'ın mantığını boşa çıkarır çünkü bu durum vatandaşların hakikatin farkına varmasını engeller. Medyayı tekeline alan oligarşi tüm başarısızlıklarını tekrar tekrar başkalarının üzerine atıp dikkati hayali ya da gerçekdışı mihraklar üzerine çeker.
Sözde demokratik devletler hukuk sistemini hiçe sayıyor, basın özgürlüğünü kısıtlıyor, her tür muhalefeti hainlik diye nitelendiriyor. Türkiye ve Rusya gibi ülkelerin başındaki iktidar
sahipleri yeni bağnaz demokrasi tipleri deneyip düpedüz diktatörlük uyguluyorlar.
Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez. Özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar.
Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.