Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derya Geçer

Ama mesele benden uzaktayken güzel bir şey gördüğünde aklına onu bana da göstermek geldiyse eğer sen bana bir söz verdin demektir. Çünkü sözler böyle verilir; sessizlikte.
Reklam
Düşmanlar birbirini dostlardan daha iyi tanır.
... senin kafan rahat senin böyle dertlerin yok yaşamak senin üstüne saldırmıyor ben kendi varlığımı her gün sırtımda ziftten bir haç gibi gittiğim her yere taşıyorum ben her şeyi br tür ağırlık gibi yaşıyorum ben birini ya da bir şeyi ancak devasa bir yük anlıyorum bir kalksam ayağa dikilsem bir doğrulsam kendime gelsem kendim denen şey neresidir onu bir bilsem işte o zaman ben de muhakkak ki dik durup dünyaya doğru esneyeceğim genişleyeceğim hafifleyeceğim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Keşke insan çok sevdiği bir şeyin tadını gizlice damağında bir yere hapsedebilecek, dilini tam o noktaya değdirdiği her anda o tadı almak mümkün olsaydı- dilinin ucuyla değil üstüyle- bilimadamları bu tür çalışmalara odaklanmalı.
Ben, şu geceyi harfleyen Sen, gündüzü başkalarından okuyan...
Reklam
Ben gidip hayal kuracağım Siz oturup gerçeğinizi sevin.
Aylardır Necatigil okumuyorsun Bastırdı evleri dünyanın telaşı Oysa inceliğindi ömrüne yakışan Uzan şuradan raftaki şu utangaç kitaba Küçük hayatlardan bir büyük sızı Kumaşını dokumuştu yıllarca İnce ipeğiyle acının ve sevginin...
Seni bana getirdikçe güzel Götürdükçe nasıl da acımasız ve soğuk Adımlarını öperim çocuk Öyle uzak durma ne olur.
Sayfa 184Kitabı okudu
Gözümüz kapılarda Kaldıkça daralır içimiz. Gitsek kırarız korkusu Kalsak rahat değiliz.
Ki incecik bir hüzün yüzüm Yakıştı yaşadığıma, yaşamadığıma.
Reklam
Sonsöz Yerine
Herkesin gerçeği kendine acı Herkesin acısı kendine biricik
..ah şu yalnızlık Kemik gibi Ne yanına dönsem batar
Sayfa 268
Şu uyku insanın sevgilisi gibi bir şey , gelmeyince sinirlendiriyor.
Sayfa 31
Aynaya bir genç kız baktırır. Bir erkek düşündürtür. Kendi kendine vurgunlara ayna öptürür. İhtiyarlara ölüm, tabut, kefen gösterir, veremlilere korkunç ateşlerinin ışığını aynadaki gözlerinde yakarız. Aynaya düşman kesilmek, onunla dost olmak da mümkün.
Sayfa 8
İçinde yoksa eğer; bağla bahçeyle, sessizlikle gelmiyordu huzur.
Adına toplum denen gövdesi büyük, beyni küçük bir yığında kaybolup gidiyoruz.
Reklam
Bir avcı nasıl süslerse duvarlarını Kesik hayvan başlarıyla, işte öyle süslü yüzün terkedilmiş insan beddualarıyla.
Senin suçun yok hayat! Ben buraya zaten, sana elveda demeye geldim!
Balıklarını ölümle tehdit eden bir denizim artık
Ölümden sonrasını bilmediğimin farkındayım. Ama doğumdan öncesini de bilmediğimin farkında değilim. O yüzdendir hayata dair bitmek bilmez histerim.
Kapalı kapılar ardında neler olup bittiğini asla bilemezsiniz. Ve kapalı zihinlerin ardında neler olup bittiğini de bilemezsiniz.
Birini anlamaya çalışmadan, varlığını kabul etmeyi lütuf olarak gördükçe empati sandığımız şey folklorik hassasiyetlerden öteye geçemiyor.
Reklam
“ Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuz olmaya da var mısın ?” noktasından, “ mutluluğun kampanyasını yapabilir misin Abidin ? “e geldik. İkimiz birden sevinebiliriz vitrinlere bakalım.
“Kitap, yaşadığın her şeyi içine çekmeye başlar. Kitabı daha sonraları yalnızca açman yeterli olacak, bir anda seni,o kitabı ilk okuduğun yere götürecek. Okuduğun ilk sözcüklerle her şey geri dönecek: Görüntüler , kokular, kitabı okurken yediğin dondurmanın tadı... İnan bana, Kitaplar sineklerin yapıştığı kağıt gibidir. Anılar kitaplardan başka hiçbir şeye bu kadar kolay yapışmaz.”
“ Kimi kitapların tadına bakılır, Kimisi hemen yutulur, Yalnızca pek azı çiğnenir Ve tümüyle hazmedilir.”
Kabusları, kitap sayfalarının çıkardığı hışırtılar kadar kolay kovan başka bir şey düşünemiyordu.
Nasıl severdiniz birbirinizi ? Mesela oturup karşına seni , dikkatlice izledi mi ? Karşılıklı içilmiş bir kaç sigara, sen derinden bir nefes alırken üstelik gözlerinin içine baka baka , sigarasını üfledi mi ? Hiç attı mı sigarasını, sen geliyorsun ve ancak sen geliyorsun diye kapattı mı kapısını insanlığa? Dizlerine yattı mı ? yatmadı de. Yattıysa gözlerini dikip aşık aşık baktı mı ? bakmadı de. " yakarım lan bu şehri, bu şehir içinde sen varsan şehir,bu kalbim içinde sen varsın diye şehir,yoksa çöl!" diye bağırdı mı sokağın boşluğunda? Kimse sen gibi olmadı de. Siz nasıl sevdiniz birbirinizi ? Sevmedik de.
Kutsal kitabı okumuş olsaydın bir şey dikkatini çekerdi. Tanrı önce Adem'i yarattı, sonra da cenneti. Daha sonra Adem'i cennete koydu. Adem cennette olmasına şaşmıştı, bu ona doğal gelmemişti, değil mi ? Havva'nın durumu başkaydı. O Adem'den sonra yaratıldı. Cennet'te yaratıldı. cennet'in yerlisi. Sonra ikisi de cennetten kovulduklarında bu Adem ve Havva için aynı şey değildi. Adem ilk çıkış noktasına geri dönüyordu. Havva ise tersine doğduğu ülkeden sürgün edilmişti. Eğer bunu unutursanız, kadınlardan yana hiçbir şey anlayamazsınız. Kadınlar cennetin sürgünleridir...