Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin
Su olsan kimse içmez
Yol olsan kimse geçmez
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına
Bir ağaç bulursun
Tellersin pullarsın gelin eylersin
Bir de bulutları görürsün
Köpürmüş gelen bulutları
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
Şu dünyanın ıssızlığı
Tanrı kimsenin başına vermesin
Böyle bir yalnızlığı.
Kalbinin kırıklarının ruhuna batması acıtıyor insanı.
İçine çektiği nefesin ona yaşam sunması bıktırıyor insanı.
Kafasının içinde yüz kişiyle yaşamak zehirliyor insanı.
Suçlu gibi düşüncelerinden köşe bucak kaçması yoruyor insanı.
Uykusundan yeni bir güne kalkmış olması ölüme yaklaştırıyor insanı.
Bunca aydınlığın içindeyken dünya, karanlık içten içe boğuyor insanı.
Kırıklar ruhunu kestiğinde, son nefesi içine dolduğunda, kafasındaki tüm insanlar sustuğunda, düşünce hapsinden kurtulduğunda, gözünü açtığı son günde, karanlık sona erip aydınlığa kavuştuğunda ölüm kucaklıyor insanı.
İnsan insan olduğunda ölüyor.
Emirhan Zafer
Madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün,
Sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı,
Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.
Anladim bu sehir baskadir
Herkes beni aldatti gitti,
Anladim bu sehir baskadir
Herkes beni aldatti gitti,
Yine kamyonlar kavun tasir
Fakat icimde sarki bitti.
Ben giderken en çok seni götürdüm
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Bu şehre bir yağmur yağdı
Ben ağladım