"Hayatta her şey kötüye gidebilir, aşk hariç. Yeter ki bitkin düşen, bocalayıp tökezleyen zayıf iradeli biri olmasın, aşk hiçbir zaman yolunu şaşırmaz."
Sokakta hiçbir gerçek tek başına dolaşacak kadar cesur değil. Sokaklar ne dediği anlaşılmayan hayallerle dolu. Varacakları hiçbir yer yok. Zaten bir yer aramıyorlar. O yüzden eğildikleri bir alın yok.
Ah! artık benim de benzim sarı,
Damar kanımı dolaşmıyor.
Hiçbir kıyıya ulaştırmıyor,
Beni Şehrazat'ın masalları.
Anlamıyorum dilinden artık
Geceyi saran güzelliğin,
İçim, kör bir kuyu gibi derin,
Ve sonsuz rüyasında yalnızlık.
Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yildizlarin yıldız olduğu vardı
Adam yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Bugün size bu satırları duygusal bir ihtiyaçtan ötürü,sizinle karşılıklı konuşabilmek için yanıp tutuştuğum için yazıyorum. Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi, söyleyecek hiçbir şeyim yok. Dipsiz bir bunalımdayım bugün - hepsi bu. Sözlerimin saçmalığı halime tercüman olsun.
Barış'ı tanıdığım yerde ne çiçekler vardı, 'ne de başı bulutlarda bir çınar.' O gevrek sesiyle simitçi bile giremezdi oraya. Taş havluya yalnızca kuşlar konardı bazen.
Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış bana. Düşle gerçek, onun o yarım sözcüklerinde öylesine iç içe geçerdi ki,dünyanın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi göğümüzden. Taş avluda düşsel uçurtmaları uçurmayı işte öylece öğrendim Barış'tan.