Klasik koşullanma denildiğinde aklımıza pavlov'un köpeği , psişik salya , et ve zil sesi gibi kavramlar gelir .
Edebiyat tarihine baktığımızda otomatik portakal için de klasik koşullanma adına yazılmış sayılı eserlerden birisi diyebiliriz.
Ahlak kavramının deforme olduğu distopik bir dünya... Dört kafadar ergenin diledikleri gibi kural dışı, ahlak ve empatiyi yadsıyarak antisosyalliğin dibine vurduğu aykırılıklar .. Şiddet, tecavüz, hırsızlık vb... Peki şimdi ne olacak ha ?
Baş karakterimiz Alex, elleri ve ayakları bağlanıp , gözlerini asla kapatamayacağı şekilde bir düzeneğe oturtulur . Kendisine ikinci dünya savaşından ; nazizm , sovyetler birligi ve japon ordularının yaptığı soykırımlar , kafa kesme ve bilimum insan vücudunun deforme edildiği vahşet görüntüleri izletilir .
Amaç bellidir ; toplum için potansiyel risk teşkil eden Alex- sistematik duyarsızlaştırma tekniği ile törpülenecektir.
Bütün bu vahşet görüntüleri sırasında çalan müzikler , her türlü şiddet eylemini müzik ile içselleştirmesini sağlar .
Üzerinde yapılan çalışmalar bitip özgürlüğüne kavuştuğunda, alex artık bambaşka birisidir.
Şiddet düşüncesi dahi mide bulantıları ve halsizliğe , duyduğu her klasik müzik (mozart senfonisi ) ona daima korkuyu , karın ağrısını çağrıştırır.
Tıpkı pavlov'un zil sesi duyduğunda ete koşullanan köpeği gibi .