Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mişel

Mişel
@Miselyrella
Göreceksiniz ya, ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım
Uludağ Üniversitesi
7 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Onun hepimize karşı duyduğu sevgi ve bu sevginin mutluluğundan aldığı dayanma gücü olmasaydı tüm bunları kaldıramazdı tabii.
Reklam
Zeyniler Mezarlığı’nın karanlığında, rüzgârın sabahlara kadar haykırıp ağladığı uzun gecelerde, çekçek arabalarının ince sesli, yanık çıngıraklarının titrediği boş sahralarda, Söğütlük bahçelerinin ılık iğde kokularıyla dolu yollarında, ben hep seninle yüz yüze, senin hayalinin kollarında yaşadım. Kâmran, biz asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben, asıl bugün dul kalıyorum… Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin…
Sayfa 480 - İnkılâpKitabı okudu
Kâmran, ben seni sevmesini, senden ayrıldıktan sonra öğrendim. Hatta yaptığım tecrübelerle, başkalarını sevmekle sanma sakın. Gönlümün içindeki ümitsiz hayalini sevmekle.
Sayfa 479 - İnkılâpKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
-Şimdi söyle bana bakayım Kâmran, gülbeşekeri beğendin mi? Genç adam gülerek cevap verdi: -Beğendim. -Sevdin mi? -Sevdim. -Bir daha söyle. -Sevdim. -Öyle değil, Kâmran, “Ben gülbeşekeri sevdim,” de. Kâmran bu çocukça ısrarı anlamayarak gülüyordu. -Ben gülbeşekeri sevdim. Feride, gözlerinde, yanaklarında ateşler uçarak, utancından kirpikleri titreyerek yüzünü ona yaklaştırıyor, yalvaran bir çocuk gibi boynunu büküyordu. Dudaklarında tutuk nefeslerle: -Bir kere daha, Kâmran, “Ben gülbeşekeri çok seviyorum,” de. Genç adam, istediği verilmezse ağlayacak çocuklar gibi bükülen, titreşen bu dudaklara heyecanlı bir hayretle bakıyordu. Sebebini kendinin de bilmediği gizli bir teessürle titrreyere: -Ben gülbeşekeri çok seviyorum, senin istediğin kadar çok seviyorum, dedi.
Sayfa 503 - İnkılâpKitabı okudu
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.
Sayfa 19 - YKYKitabı okudu
Reklam
Benim Sevgili Aliye’m
Mektubunu aldım. “Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!” diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan sonra ne diye kederli ve üzüntülü şeyler yazalım… Mektubundaki “Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm” cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden daha çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin…
Sayfa 17 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Düşün, dünyada yalnızlık kadar feci şey var mıdır? Tabii yalnızlıktan kafa yalnızlığını kastediyorum, yoksa dünya bir sürü kuru kalabalıkla dolu… Ama bizim manevi hayatımızda, maddi hayatımızda bize eş, arkadaş olabilecek insan ne kadar azdır. Ben bazen çok sevdiğim bir arkadaşla beraber tenha bir köye gider ve on beş yirmi gün kalırdım. Bu zaman zarfında hiç yalnızlık üzüntüsü çekmezdim. Çünkü kafa dengi bir arkadaşım vardı. Fakat mesela hapishanede yattığım zamanlar, sekiz yüz kişinin arasında olduğum halde yalnızlıktan bunalırdım. Yalnız orada değil, şimdi serbest iken bile kendimi kimsesiz hissediyor ve bunun için seni her gün artan bir istekle bekliyorum. Burada da birçok güya ahbap var, fakat insan hangisine içini dolduran dertleri, kafasını yakan düşünceleri açabilir? Derhal gülerler yahut anlıyormuş gibi tavırlar aldıkları halde bir şey anlamadıklarını sersem gözleriyle belli ederler.
"Birine karşı ansızın merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek istersiniz. Bu yüzden aşka en uzak cümle senden nefret ediyorum değil, artık bilmek istemiyorumdur."
İnsan kendisince ıztıraba sebep olacak bir hakikate mümkün mertebe geç kanaat etmek için en zayıf delilleri pek kuvvetli bulur.
tutsak serçeler nasıl çarpar kendini duvarlara nasıl aydınlığa büyür kuytudaki bitkiler özgürlük diye titrer varlığının her zerresi varsa da yoksa da tutuklunun bir siyah mendildir ölüm kuşatmış gözlerini gizler çatlayan tohumu serpilen tomurcuğu içindeki yalçın uçurumlardan çıplak bir dev gibi ayağa kalkan yaşamaksa da tutuklunun
Reklam
Denge Sizin alınız al, inandım. Morunuz mor, inandım. Tanrınız büyük, âmenna. Şiiriniz adamakıllı şiir, Dumanı da caba. Ama sizin adınız ne
...çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
“Sürekli koşturuyorlar, mutluluğun peşinden koşuyorlar. Mutluluk koşarak yakalanmaz halbuki, yürürken yakalanır. Yavaş yavaş yürürken, kendinle iyi geçinerek, kendinle iyi anlaşarak. Unutmak, kendini kaybetmek, kendinden kaçmak, kendini kurtarmak için hızlanmak yerine uygun adım yürürken.”