Okuyan1ogretmen
@Okuyan_ogretmen
“Ruhum öz dünyasına kaçmak için gayrette. “
Sınıf Öğretmeni
Lisans
Van
394 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Okur Takip Önerileri
#kitapyorumu
Selamlar! Bu aralar profilimdeki bu çarpıcı eserin yorumuyla geldim.
Okurken bazen kızıp, bazen üzülüp değişik duygular hissettiren bir eserdi.
Biraz detaya inelim;
Kitap geçmişten gelen bir tarif defterinin sayfalarında hayat bulmuş bir yaşam öyküsünü anlatıyor.
Kahramanımız Tita aşık olduğu kişi ile büyük ablasının ondan önce evlenmesi gerektiği baskısı olduğu için evlenemeyince sevdiği kişi ona yakın olmak için ablası ile evlenmeyi kabul eder ve olaylar başlar.
Tita teyzenin kendi döneminde yaşadığı, yaşayamadığı, içindekileri dışa vurduğu, içine attığı hisleri çevresine yansıtma biçimi insan ve enfes yemekleri ile özdeşleşmesini okuyoruz.
Kapağında da yazdığı gibi aşk hikayeleri, mutfak ve ev işi tüyoları, koca karı ilaçlari denen alternatif tıp yöntemleri... Severek okuduğum bazen güldüğüm, bazen hüzünlendiğim, bazen kızdığım, bazen şaşırdığım kısacası pek çok duyguyu bir arada yaşadığım ve elimden bırakmak istemedigim bir kitap oldu.
Tavsiye ediyorum kesinlikle . 
Acı Çikolata
·
Puan vermedi
Tam bir başucu kitabı
"Ufacık bir parçası olduğun evrenin, sana sadece kısacık bir anı bahşedilmiş zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü hiç unutma."
Çoook sevdiğim bir kitap yorumu ile geldim! O kadar çok seveceksiniz ki, altını çizdiğiniz bir sürü alıntısı olacak.
Filozof bir imparator olan Marcus Aurelius kendi öğütlerini ve hayata bakış açısını bize anlatıyor. Kitabın tam adı “ Kendime Düşünceler” ancak sadece kendine değil bizlere de çok güzel öğütler veriyor.
Yazar zorlu hayata rağmen doğaya uyum, şükretme, felsefe, düşünmenin gücü gibi dönüm noktalarında mutlu olmayı hedefliyor. Yaklaşık 2000 yıl önce böyle muhteşem fikirlerin yazılması insanı hayrete düşürüyor. Ki şu zamanda böyle düşünceli insanların sayısı epeyce azaldı.
Taaaam bir başucu kitabı. Herkese canı gönülden tavsiye ediyorum.
Kendime Düşünceler 
Marcus Aurelius
#kitapyorumu
2024’ün ilk kitabı sevgili meslektaşımın 2. Kitabı “Dünyanın Sonu Öykünün Başı”
.
.
Herkese merhabalar. 2024’te 80 kitap okumayı hedeflemiştim. Ve kaldı 79.
@emratiss hocamızın ilk kitabı olan Nim’i de çok severek okumuştum. 2. Kitabını da çok çok severek bitirdim şimdi.
Kitap farklı bölümlerden oluşmakta. Her bölümde farklı öyküler yer alıyor. Bazıları tebessüm ettirirken bazıları da yürek burkuyor. Dilinin edebildiği, gündelik hayat ile bağdaştırmaları harikaydı. Sade, akıcı ama bir o kadar da derinden etkileyen bir eser.
Altını çizdiğim bir kaç satır;
Her nefis, en çok hatalarını sırtlanıyor yıllarca. Huzur dolu tebessümlerini ise yaşandığı yerde bırakıyor.
—İnsan ne zaman ölür biliyor musunuz?
— Hayatı yaşamaya değer kılmayı becerememekten.
Affetmek sadece annemin heybesinde mi vardı?
Geçmişin izini sürmeye başladığım gün yaşlandığımı anladım. Anı yaşayacak takatim yok.
Kaleminize sağlık, kitap raflarında daha nice kitaplarınızı görmek dileğiyle.
İçinizi ısıtacak öykü kitabı arayanlara tavsiye ediyorum. Pişman olmayacaksınız. 
Dünyanın Sonu Öykünün Başı 
Emrah Atiş
#kitapyorumu
Herkese selamlar dostlar! 2024’ün ikinci kitabını yorumlaya geldim.
Ben Mustafa Kutlu’nun dilini genel olarak çok seviyorum. Akıcı ve sade olmasının yanı sıra yüreklere dokunan çok güzel hayatlar aktarıyor bize. Her kitabının sonunda çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Bu kitabı da bittiğinde “Aaa nasıl ya, of!” dedim.
Kitap bir fotoğrafçı, bir doktor, bir ressam denecek kadar yetenekli bir genç, kimsesiz büyüyen bir çocuktan oluşuyor. Sıtkı, Civan, Doktor Atalay ve Sarhoş Mustafa…
Hepsinin hayatlarını anlattıktan sonra kaderin onları nasıl birleştirdiğini de bize aktarıyor. Hepsi ayrı dünyaların insanı ama tek bir ortak noktada buluşuyorlar: iyilik.
Onlara acımasız davranmıştı hayat ama onlar ellerinden geldiğince herkese iyi davranmaya çalışıyorlardı. Hatta bazen “Bu kadar iyi insanlar hala var mı ya?” diye iç geçireceksiniz. Keşke olsalar.. Ama maalesef günümüzde iyi insanların sayısı hayli az. Her neyse
Hacı Kadir’in kahvesinde toplandılar ve sonra olanlar oldu.. Hacı Kadir sanki o dört arkadaş, dört dost için bu kahveyi açmış gibiydi.
Sonu hele sonu… Ah Lütfen okuyun, okutun!
İyi insanlarla karşılaşmanız dileğiyle.. 
İyiler Ölmez 
Mustafa Kutlu
#kitapyorumu
•Münferit Bir Olay
Selamlar dostlar! Aslında sinema eleştirmeni olan @suatkocer Suat Köçer’in ilk roman kitabının da sinema filmine uyarlanabilecek güçte olması şaşırtmadı.
Babasına trip atıp evi terk eden tahsilli Volkan, farkında olmadan yine babasının gölgesinde İstanbul’a inşaat işine gider, okulda öğrenmesi mümkün olmayan birçok şeyi ustası olan Hıdır abisinden öğrenir.
Kitabın sevilen karakteri Hıdır Abi. Hepimizin hayatında vardır, hani böyle dışarıdan çok sert ama aslında bir o kadar da yufka yürekli insanlar.. İşte tam da öyle biri.
Okurken her sahne gözünüzde canlanıyor, hangi karakterle özdeşleşeceğine karar veremiyorsun. O kadar hayatın içinden ki..
Bütün karakterler o kadar güzel betimlenmiş ki, o
karakterlerin gerçekten var olduğuna inanıyorsun.
Belki de öyledir, belki de o karakterler gerçekten
vardır.
Tebessüm ettiren bir diyaloglar ile başlayıp, devam eden kitap tüyler ürperten bir dramla bitiyor. Sonu biraz hüzünlü
Bu arada kitap kapağında neden “Kırmızı Kaplumbağa” okuyanlar anlayacaktır.
Münferit Bir Olay
kitapyorumu
“Düşlenen Ülke”
Merhaba kitapseverler. Uzun zamandır elimde sürünen bu eseri sonunda geçen hafta bitirdim.
Yüzyıl önce Çin’de töre ve geleneklere mahkum
olmuş bir toplum...
Ve bu toplumu sorgulamaya çalışan aynı zamanda mahkum olan bir kızın öyküsü...
Çarpık töre anlayışı , hayalet kavramının oldukça önemsendiği, arabulucuların belirli yaşlara gelen kız
ve erkek çocuklarını evlendirmek için bu işi yapıp
karşılığında para almaları, bu arabuluculuk sonucunda bir sorun yaşanırsa tekrar arabulucuların
çözüm üretmeleri, ölüme bakış açıları ise oldukça
enteresan olan (evlilik yakınken ölüm gerçekleşirse ; diğer dünyada yalnız kalmamak için evliliğim yine de yapılması) ve en üzücü olan ise evlenmeden ölen kızların mezarlarında isimlerinin dahi olmaması....
Bu kadar baskıya rağmen ruhunun özgürlüğünü
arayan ,toplumsal tabuları aşmaya çalışıp ruh ikizini bulmaya çalışan bir genç kızın öyküsü...
Arjantinli bir yazardan bütün karakterlerin Çin
ruhunu yansıttığı bir kitap ...
Enteresan ve akıcı bir işleyiş olmuş. Çok sevemesem de da okumaktan keyif aldım.
Şans vermenizde fayda var. 
Düşlenen Ülke
Cemile
#kitapyorumu
Sevgili okurlar merhaba. Nasılsınız, bugün size herkesin oku oku dediği bir eseri yorumlamaya geldim. Ama şöyle ki ben daha önce başka bir baskısını okumuşum. Okumaya başlayınca ben bunu okudum dedim ama neyse 2. Kez okumuş oldum artık.
Kitaba gelirsek;
Cemile güzeller güzeli, şen şakrak, şakacı genç bir gelindir. Kocası cephede savaşırken Cemile buğday taşıma, tarla gibi köy işleriyle uğraşmaktadır.
Kocasının kardeşi kiçine balasiyla arası çok iyidir, iki
arkadaş gibi olmuşlar.
Ve bir gün köyde kendi halinde, yoksul ve sessiz bir adam olan Danyar ile buğday taşıma işine başlarlar.
Ve zamanla aralarında bir aşk oluşur. Acaba bu aşk mutlu son ile mi bitecek?
Sayfaları çevirirken severek okuyacağınızı düşünüyorum.
“Çoktandır vurgunum sana; meğer bilmeden de sever, beklermişim seni. Beklediğimi bilmiş gibi bana geldin işte.”
“Ne onu istiyorum artık, ne de geciken sevgisini.”
Şöyle bir ayrıntı var; “Dünyanın en güzel aşk hikayesi. “
demiş Louis Aragon. Bence değil. Hatta başrol Cemile bile değil. Cemile’nin kaynının ağzından dinliyoruz, her şeyi onun gözüyle görüyoruz. Hatta kaynı da yengesine içten içe aşıktır . Belki Cemile kendi diliyle yazsa içindeki fırtınaları bize aktarsaydı o zaman gerçek bir aşk hikayesi olurdu. Belki..
Aytmatov’un akıcı dili ve betimlemeleri ile keyifli bir şekilde okuyacaksınız. İyi okumalar şimididen. 
Cemile 
Cengiz Aytmatov
#kitapyorumu
Sineklerin Tanrısı
Selamlar! Çok sevdiğim, yıllar önce okuduğum kitabın fotoğrafını geçen gün yorum girmek için çekmiştim. İşte şimdi biraz anlatayım;
Çocukların başlangıçta yeni bir cennet olarak gördüğü bir ada zamanla birkaç çocuğun ihtirası, iktidar, hırs yüzünden bir yangın yerine dönüşür. Belirli koşullara maruz kalındığında yetişkinlere isnat edilebilecek bu tarz davranışların medeni dünyanın baskısından uzaklaşınca çocuklarda nasıl belirdiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Sineklerin Tanrısı kitabında, vahşilesen ve kan dökecek kadar acımasızlaşan çocukların bu durumu, iyiliğin de kötülüğün de insanın yaratılışında var olan seyler olduğunu gözler önüne seriyor.
Kitabın yazarı olan William Golding, Ralph ile Domuzcuk'un içerisinde kötülük, Jack'de ise iyilik olabileceğini ama hangisinin ağır basacağının kişinin yaşadıklarından ve çevresinden kaynaklandığını örneklerle anlatmaya çalışmış.
Son olarak denebilir ki güç ve iktidarın konu alındığı bu kitapta iki tür insan tipinden ve iki tip devlet yönetiminden bahsedildiği açıktır. Biri, iyilik temelli bir yaklaşım sergileyen, seçim ve demokrasi odaklı bir örgütlenmeyi amaçlayan ve buna göre hareket eden idealist yönetim, diğeri ise gücünü baskı , zorbalık ve korku algısından alan faşizan ve sorgulanamayan realist yönetimdir.
Kitabı okurken, bu bağlamda değerlendirilmesi, anlaşılması bakımından faydalı olacaktır.
Çocuk kitabı gözükse de çok mesajlar veriyor. Herkese tavsiyedir. 
Sineklerin Tanrısı 
William Golding
Furuğ
Düşünüyorum da insanlığın, kadınların çektikleri.. Farklı zaman dilimleri, farklı kadınlar fakat çekilen acı ortak, suçları ise sadece, "Kadın olarak dünyaya gelmek".
İşte onlardan birisi de İranlı şair
"Furuğ Ferruhzad"
O'nun kendini ifade edebildigi ve belkide susturulmuş sesini Dünya’ya duyurmaya calistigi tek dostu 'Kâğıt ve kalemiydi.' Yaşarken ruhu öldürülen ve duyguları katledilen birçok kadının sesi oldu.
"Karmaşık bir ruhum ben."
Şimdi herkes onu tanıyor, yaşadıklarına , hissettiklerine ortak oluyor.
1934 doğumlu Furuğ Ferruhzad, iran'da Sah'in hüküm sürdügü zamanlarda doğdu. Kadinlarin neredeyse hiçbir haklarının olmadığı, erkeklerin kölesi sayıldığı bir dönemde yaşadı. Evlere hapis dünyadan izole bir yaşam ve sanırım en önemlisi de kalpleri kafesteydi;
"Kadınların hissetmesi yasak!"
İşte böylesine sessizliğin ve hissizliğin içinden gelip kadınların da duygularını yaşamaya, nefes almaya, sevmeye ve sevilmeye ihtiyaçlarının olduğunu haykırdı.
Şiirlerinde İranlı şair Ömer Hayyam’ın etkileri görülmektedir. Şiir seven herkese tavsiye ederim.
İffetsiz damgası yiyen bendim
Haksız kınamalara gülüp geçen bendim Kendi varlığımın sesi olmaya yeltendim Gel gör ki KADIN'dım.
Rüzgâr Bizi Götürecek 
Furuğ Ferruhzad
O kadar etkileyiciydi ki.. Ve biraz da ürkütücü. Sonu çok iyiydi. Kitabın ana fikri kısaca; “Her kötülüğün başında sevgisizlik gelir. “ 
Beş Sevim Apartmanı 
Mine Söğüt
Kendini sorgulamak istiyorsan OKU
Biri, Hiçbiri, Binlercesi #okudumbitti
“Ben kimim? “
“Aynada gördüğüm kişi kim?”
“İçimdeki bu yabancıya nasıl katlanacağım?”
Selamlar dostlar! @vankutup ile beraber okuduğumuz ve tahlil ettiğimiz muhteşem beyin yakan ama derin izler bırakan bir eser ile karşınızdayım.
Eser; baş karakter Moscarda’nın, bir sabah eşinin burnunun yamuk olduğunu söylemesi üzerine, kendi fiziksel görünümü ile ilgili bir uyanış ve içsel sorgulaması ile başlıyor.
Varoluşsal bir tema işlenirken çok yaratıcı noktalardan girmiş yazar. Aynı zamanda dili çok akıcı, mizahi ve size yönelttiği sorularıyla sizi eserin içine çekiyor.
Yazarı ilk defa okudum ancak beni en çok etkileyen kalemler arasına girdi diyebilirim. Pirandello’nun yaşamındaki sıkıntılar, sel baskını ile yoksullaşması, eşinin psikolojik rahatsızlığı da yazarı kendini sorgulamaya itiyor.
Eserin ilk kısmı deneme tarzında ancak ikinci kısmı kurgusallıktan, yaşam karakterin yaşam öyküsünden oluşmakta.
Kitabı okurken yazarın size sürekli sorular sorması, toplumsal, kültürel, psikolojik sorunlara değinmesi ve içinizi acıtan noktalarda durmayı başarması beni çok etkiledi. Kolayca okunabilecek bir eser değil, sindire sindire yavaşça okuyup yaşamınıza katmanız gerekiyor.
Felsefik, varoluşsal deneme severler çok sevecek. Herkesin okuyup kendince ders çıkarması gerekiyor.
Üstadın dediği gibi ‘ Bir ben var, benden içeri. ‘ kendinizi sorgulayıp bulmanız dileğiyle.
Biri, Hiçbiri, Binlercesi 
Luigi Pirandello
