Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Merhaba kitapseverler #LanetliKalp#Bilinmeyendiyarlar#oytundemir#fantastik#ozlemli_kitaplar#okudumbitti _" Bazen problemlerimiz gözümüze olduğundan büyük görünür". _" Oysa yapmamız gereken tek şey cesaretle ileri doğru bir adım atmaktır." Fantastik dünyaya güzel bir giriş yaparak ,boyutlar arası gezecek ve bu üç Kafadar arkadaşlar ile Lanetli kalp' in ilk seri kitabına yolculuk yapacağız. Haydi !! #Bilinmeyendiyarlar  Çise bir gece gerçek ile rüya arasında yaşadığı bir olay sonucunda hayatı bambaşka olur. Bu olayı büyüklerine anlatamaz. Niye mi ? der gibisiniz ... Şöyle karşısına çıkan Etsegh isimli varlıklar onun kalbini lanetledikleri yetmiyor gibi birde dilini de bağlamışlar. Çise büyüklerine derdini anlatamayınca , arkadaşları olan Vorlan ve Firlo ' ya anlatır. Başta inanmasalarda kısa bir süre sonra arkadaşlarını buna inandırmayı başarır. Bu üç kafadar bilinmeyen diyarlara yol alırlar. Uyku diyarından tutunda Göl başındaki şatonun büyülü sularına  kadar upuzun bir yolculukta başlarına neler gelecek? Bu üç kafadar arkadaşlar laneti kaldıracaklar mı? dersiniz .. Ya sonra?   Üç kafadar arkadaşın fantastik yolculuğuna hazırım diyenlere duyurulur. Sayfamda bu serinin kitapları mevcuttur.Bu türü sevenlere önerim olsun. Sağlıcakla kitapla kalın @perseusyayinevi @aylinin_kitaplari
Benim Adım Feridun
Çay bahçesinden kalkıp Çuğra tarafına yürümeye başladım. Kamplar, oteller, pansiyonlar, parmak arası terlikler, beyaz atletlerin içinde daha gevrek duran bronzlaşmış omuzlar, kızarmış burunlarının derileri soyulmaya başlamış, dondurma yiyen çocuklar, bisikletlerin peşinden koşan güzel gülüşlü köpekler ve mısırcılarla dolu bir dünya. Sanki bütün bu yüklerinden kurtulmuş, bu hafiflemişlerin dünyasında, kafamın ve göğüskafesimin içinde erimiş demir taşıyormuş gibi yürüdüm bir müddet, kederle. Geçsin istiyordum, nefesim genişlesin istiyordum artık.
Sayfa 29
Reklam
Bir evim ve o evde beni bekleyen hem bana eş ve bana tabi, kaldırıp götüreceğim, taşıma emaneti bana verilmiş bir varlık var, sorumluluğum var. O da şaşkın ve çaresiz, o da ihtiyacını keşfetmek için çır çır çırpınıyor. İhtiyacına onu ben vasıl edebilir, hiç değilse yola kılavuzlayabilirim, bu sebeple eş olduk, diye düşünüp koşar adım eve içinde en gizli ve sessiz benliğin, "Yine riyaya binek mi oldun, ne oldun," deyişini de duyarak varla yok arası tökezleyerek seğirtti.
Sayfa 43 - İletişim yayınları
İntihar etmiş olanların ruhu, gözün görebildiği yere kadar kupkuru bir çölde durur. Ne bir adım öne, ne yana, ne geriye adım atabilir ve bu sonsuza dek bu şekilde sürüp gidebilir. Bu yüzden intihar edenler iki kez ölmüş oldukları için her daim “ara” boyutta kalırlar. Çünkü ne dünyadaki işleri bitmiştir ne de atalarının katına geçmeye hazırdırlar. Denizle kum arası, evin içiyle dışı arası, ülkeler arası, gökle dağ arası gezip dolaşırlar. Boyutlar arası gezebilen Şamanlar çift ölmüş kişiyi bulamazlar, çünkü Şaman’ın gezdiği boyutların bile arasında gezer çift ölmüş ruhlar. Bu ruhlar bir süre sonra artık tamamen gücünü yitirmeye başladığında yeraltının hizmeti altına girerler çünkü ruh bilincini tamamen yitirmiştir. Bu nedenle intihar edenlerin mezarı, kıyafetleri ve eşyaları, yaşadığı evin çok uzağında kimsenin bilmediği bir yere, yüzleri yere dönük şekilde gömülür.
Dünya, sizin aklınıza bırakılamayacak denli değerlidir, sahiplidir ayrıca. Direneni yoldan çekeceklerden biri de benim. Ya akışa katılacak ya da bir çöp gibi bir kenara atılacaksınız. Arası yok, hiç olmadı, kimse yenemedi ya uydu ya öldü itiraz edenler.
Sayfa 105Kitabı okudu
Hapishane köpeği olarak ... nerden çıktığını hatırlamıyorum ama sonraları hapishanede Belka adında başka bir köpek daha türedi. Belka garip bir yaratıktı. Birisi arabasıyla hayvanın üstünden geçtiğinden beli o kadar çukurlaşmıştı ki, koşarken uzaktan Belka'yı birbirine yapışık iki beyaz hayvan sanırdınız. Feleğin sillesini yediğinden olacak her zaman boynu eğik durmaya karar vermiş gibiydi. Bizden birisini görür görmez adam daha birkaç adım ötedeyken hemen '' Ne istersen yap, teslimim." der gibi sırt üstü yatırverirdi. Önünde yuvarlandığı her mahpus da sanki yapılması gereken bir ödevmiş gibi mutlaka hayvanın karnına tekme sallar " Tüh rezil! " diye söylenirdi. Belka gıkını çıkarmaya bile cesaret edemez, ancak canı çok yandıysa, boğuk, acıklı bir sesle ulurdu... Bir kere Belka'yı sevmek istedim; bu onun için o kadar yeni beklenilmedik bir şeydi ki. Hayvancağız önce dört ayağı üzerinde yere çöküverdi, bütün gövdesi ürperdi; sonra çok duygulandığından olacak, iniltiyle ağlama arası sesler çıkarmaya başladı. Acıdığım için onu sık sık seviyordum. Sevgime iniltilerle karşılık verirdi hep. Beni ta uzaktan görünce inlmeye başlar, acıklı sesler çıkarırdı.
Sayfa 301
Reklam
Daha önce hayatımın kırıntılarını kimseyle paylaşmak istememiştim. Şimdi istiyor musun? diye soruyorum fısıltıyla sanki yüksek sesle sorarsam o ufak umut kırıntısını da ezerim korkusuyla. Yanağımı okşuyor ve o an heyecanla bekliyorum. Evet. Bu cevabı duyunca yaşadığım rahatlama duygulu ve coşkulu. O halde deneyeceksin? Deneyeceğim. Yatak odasına doğru bir adım atıyor ve sonra elini bana uzatarak Gel benimle diyor. Elini tutuyorum ve tenim tenine değer değmez o tanıdık karıncalanma sarıyor yine bedenimi. Beni pencereye götürüyor sonra ellerimi canın doğru yaslıyor. Arkama geçiyor elleri Mucir Tam karşımda şehir tüm karanlığıyla beni kucaklarken arkamda hissettiğim penisi dayanma sınırlarımı zorluyor. Nikki diye inlerken sesinde duyduğum arzuya vücudum otomatik tepki veriyor. Göğüslerim ağırlaşıyor göğüs uçlarım sert birer yumru. Bacaklarımın arası zonkluyor. Tanrım onu istiyorum hem de nasıl istiyorum. Neden? diye fısıldıyorum neden seninleyken diğer her şey altüst oluyor? Çünkü diğer her şey yalan tek gerçek sen ve ben.
Sayfa 139
Ne garip bir tecellidir ki, 21. yüzyıla adım attığımız şu dönemde uluslar arası tasallutun pençesinde kan ağlayan da, “global düşman” ilan edilen de Müslümanlar…
Sayfa 11 - Rıhle Kitap
Cam sanayi, Cumhuriyet'in ilk sanayi girişimlerinden biriydi. 1933'te hazırlanan I. Beş Yıllık Sanayi Planı'nda cam sanayinin kurulması öngörülmekteydi. Hükümet, 1934'te çıkardığı bir kararnameyle İş Bankası'na Türkiye'de cam sanayi kurma görevini verdi. 1934'te İsmet Paşa tarafından, Türkiye'nin ilk cam
Sayfa 31 - Business DergisiKitabı okudu
sorun elli yüz metreler değildi, adam, uygarlığın çürümüş yanını bir kere tatmıştı, halkla arası sadece yüz adım, ama aralarında adeta dipsiz uçurum var!
Sayfa 327 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
339 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.