Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir evim ve o evde beni bekleyen hem bana eş ve bana tabi, kaldırıp götüreceğim, taşıma emaneti bana verilmiş bir varlık var, sorumluluğum var. O da şaşkın ve çaresiz, o da ihtiyacını keşfetmek için çır çır çırpınıyor. İhtiyacına onu ben vasıl edebilir, hiç değilse yola kılavuzlayabilirim, bu sebeple eş olduk, diye düşünüp koşar adım eve içinde en gizli ve sessiz benliğin, "Yine riyaya binek mi oldun, ne oldun," deyişini de duyarak varla yok arası tökezleyerek seğirtti.
Sayfa 43 - İletişim yayınları
160 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
‘Il Divino”, Floransa Cumhuriyeti’nin kahramanı Michelangelo, San Pietro Bazilikası’nın yapımı sırasında Papa II Julius ile tartışır. Papa kendisine vaat ettiği parayı bir türlü vermez. Gururlu bir sanatçı olan Michelangelo kendisini kıskandığını düşündüğü Bramante ve Rafaello’ya da öfkelidir. Tam bu sırada İstanbul Sultanı II. Bayezid’den ilginç bir davet alır. Bu davetin amacı İstanbul ile Pera arasında bir köprü inşaatı için gelip şehri görmesini istemesidir. Daha önce Leonardo da Vinci’nin projesinin reddedilmiş olması, bu teklifi daha cazip hale getirir. Sultan ile arası kötü olan Papa’dan intikam alma fikri de karar vermesinde etkili olacaktır. Floransa’dan başlayan yolculuğu Sarayburnu’nda son bulurken karşısında büyüleyici bir şehir bulur. Günlerce bu şehri adım adım gezer. Keşif sırasında yanında Piriştineli şair Mesihi de olacaktır. Onun dostluğu ile şehrin gizemli, mistik yönleriyle karşılaşır. Boğazın suları, Ayasofya’nın ihtişamı, şehrin sokakları, insanları, mimarisi ile derinden etkilenir. Davut kadar, Pieta kadar zarif bir eser ortaya çıkarmak ister. Serenissima’ya benzettiği şehir, onun sonraki eserlerine ilham kaynağı olacaktır. Kurguda Michelangelo’nun hayatının kısa ama önemli bir kesiti olan İstanbul ziyaretinde zihnine kazınan imgeler, iki düşman olan Papa ve Sultan arasında karar vermenin zorluğu, tamamen yabancı ve önyargılı olduğu bir din ve kültüre dair gözlemleri anlatılıyor romanda. Anlatıcı bazen değişiyor. Bazen de Michelangelo’nun kardeşiyle olan yazışmaları çıkıyor karşımıza. Michelangelo’nun iç dünyası ve dönemin İstanbul’unun resmedildiği başarılı bir anlatım var.
Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara
Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat OnlaraMathias Enard · Can Yayınları · 2011223 okunma
Reklam
İntihar etmiş olanların ruhu, gözün görebildiği yere kadar kupkuru bir çölde durur. Ne bir adım öne, ne yana, ne geriye adım atabilir ve bu sonsuza dek bu şekilde sürüp gidebilir. Bu yüzden intihar edenler iki kez ölmüş oldukları için her daim “ara” boyutta kalırlar. Çünkü ne dünyadaki işleri bitmiştir ne de atalarının katına geçmeye hazırdırlar. Denizle kum arası, evin içiyle dışı arası, ülkeler arası, gökle dağ arası gezip dolaşırlar. Boyutlar arası gezebilen Şamanlar çift ölmüş kişiyi bulamazlar, çünkü Şaman’ın gezdiği boyutların bile arasında gezer çift ölmüş ruhlar. Bu ruhlar bir süre sonra artık tamamen gücünü yitirmeye başladığında yeraltının hizmeti altına girerler çünkü ruh bilincini tamamen yitirmiştir. Bu nedenle intihar edenlerin mezarı, kıyafetleri ve eşyaları, yaşadığı evin çok uzağında kimsenin bilmediği bir yere, yüzleri yere dönük şekilde gömülür.
Dünya, sizin aklınıza bırakılamayacak denli değerlidir, sahiplidir ayrıca. Direneni yoldan çekeceklerden biri de benim. Ya akışa katılacak ya da bir çöp gibi bir kenara atılacaksınız. Arası yok, hiç olmadı, kimse yenemedi ya uydu ya öldü itiraz edenler.
Sayfa 105Kitabı okudu
Hapishane köpeği olarak ... nerden çıktığını hatırlamıyorum ama sonraları hapishanede Belka adında başka bir köpek daha türedi. Belka garip bir yaratıktı. Birisi arabasıyla hayvanın üstünden geçtiğinden beli o kadar çukurlaşmıştı ki, koşarken uzaktan Belka'yı birbirine yapışık iki beyaz hayvan sanırdınız. Feleğin sillesini yediğinden olacak her zaman boynu eğik durmaya karar vermiş gibiydi. Bizden birisini görür görmez adam daha birkaç adım ötedeyken hemen '' Ne istersen yap, teslimim." der gibi sırt üstü yatırverirdi. Önünde yuvarlandığı her mahpus da sanki yapılması gereken bir ödevmiş gibi mutlaka hayvanın karnına tekme sallar " Tüh rezil! " diye söylenirdi. Belka gıkını çıkarmaya bile cesaret edemez, ancak canı çok yandıysa, boğuk, acıklı bir sesle ulurdu... Bir kere Belka'yı sevmek istedim; bu onun için o kadar yeni beklenilmedik bir şeydi ki. Hayvancağız önce dört ayağı üzerinde yere çöküverdi, bütün gövdesi ürperdi; sonra çok duygulandığından olacak, iniltiyle ağlama arası sesler çıkarmaya başladı. Acıdığım için onu sık sık seviyordum. Sevgime iniltilerle karşılık verirdi hep. Beni ta uzaktan görünce inlmeye başlar, acıklı sesler çıkarırdı.
Sayfa 301
Daha önce hayatımın kırıntılarını kimseyle paylaşmak istememiştim. Şimdi istiyor musun? diye soruyorum fısıltıyla sanki yüksek sesle sorarsam o ufak umut kırıntısını da ezerim korkusuyla. Yanağımı okşuyor ve o an heyecanla bekliyorum. Evet. Bu cevabı duyunca yaşadığım rahatlama duygulu ve coşkulu. O halde deneyeceksin? Deneyeceğim. Yatak odasına doğru bir adım atıyor ve sonra elini bana uzatarak Gel benimle diyor. Elini tutuyorum ve tenim tenine değer değmez o tanıdık karıncalanma sarıyor yine bedenimi. Beni pencereye götürüyor sonra ellerimi canın doğru yaslıyor. Arkama geçiyor elleri Mucir Tam karşımda şehir tüm karanlığıyla beni kucaklarken arkamda hissettiğim penisi dayanma sınırlarımı zorluyor. Nikki diye inlerken sesinde duyduğum arzuya vücudum otomatik tepki veriyor. Göğüslerim ağırlaşıyor göğüs uçlarım sert birer yumru. Bacaklarımın arası zonkluyor. Tanrım onu istiyorum hem de nasıl istiyorum. Neden? diye fısıldıyorum neden seninleyken diğer her şey altüst oluyor? Çünkü diğer her şey yalan tek gerçek sen ve ben.
Sayfa 139
Reklam
56 syf.
6/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
İlk 10-15 sayfasında bir şey anlayamadığım ama 10-15 saydadan sonra sürükleyici bir şekilde kitabın içerisine girip bir solukta bitirdiğim kitap. Sevdiği kadın uğruna hiç çıkmadığı dünyasından bambaşka dünyalara adım atan Naass'ın hikayesini anlatıyor.Kitapta kabileler arası kan davasına dikkat çekilmiş ve bunla alakalı güzel yerlere değinilmiş. Atalarımızın kavgasını neden devam ettiriyoruz? Naass'ın hikayelerinin başlangıç noktası bu diyebiliriz. Yaşadığı onca zorluğa rağmen kadının onu tanımaması çok üzücü.
Bir Kuzey Macerası
Bir Kuzey MacerasıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202119,5bin okunma
1- Filistin İçin Bin Genç Kim? twitter.com/SennAbdulkadir/... Toparlanın size büyük bir provokasyon ve dezenformasyon kampanyasının hikayesini anlatayım. Filistin eylemleri/tepkileri maalesef çeşitli illetlerle malül. İsraille hala devam eden ticareti eleştirenler devleti
472 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Şimdilik Elveda...
Serinin ilk kitabı yavaş ilerlese de heyecan vericiydi. Karakterler daha samimi gelmişti ama Kan ve Bal da her şey değişti. İlk kitap bu olmalıydı çünkü Yılan ve Güvercin de Lou ve Reid'in arası çok iyiyken burada bir birilerine güvensizlikleri tereddütleri beni çok huzursuz etti. İlk tanıştıkları zaman güvensizlik normaldir ama o kadar şey yaşadıktan sonra birden kendilerini sorgulamaları, hislerinden emin olamamaları çok üzücüydü. Tamam, Reid'in Lou'nun tanımadığı yönlerini keşfettiği doğru ama neden geçmişi yok saydı ki? Lou'nun ona yalan söylediği tek konu cadı olduğuydu. Lou kontrolü kaybettiğinde yanında olmak yerine onu suçlaması Reid'den soğuttu. Kendini kabullenişi ölüme bir adım kala gerçekleşti. Lou ... ama o en başından aynıydı. İlk başta herkese aykırı olduğunu göstermişti. Burada kontrolünü kaybetti onu da Reid'in ikiyüzlülüğü olmasa o kadar abartmazdı çünkü ondan şüphe duyduğunu anladığında daha fazla üzüldü, yalnız hissetti ve kendini büyüye bıraktı. "Sen annen gibisin."demek yerine yanında olduğunu hissettirseydi keşke. Lou kibirli, Reid gururluydu bu kitapta. Sıkıldığım yerler oldu çünkü sürekli aynı şeyler tekrarlandı. Bir yola çıktılar ama herkes kendisini diğerinden üstün görüyordu. Bir birilerinden bu kadar kolay vazgeçmeleri hiç olmadı. Ayrıca Reid'in annesinin sürekli aralarına girmesi oldukça sinir bozucuydu. Sonuda başından beterdi. O kayıp... o kadar üzdü ki beni. Kan ve Bal'da en sevdiğim karakterdi. Ama artık yok.
Tanrılar ve Canavarlar
Tanrılar ve Canavarlar
' a başlamadan bir az ara vereceğim. Huzursuz hissetmekten yoruldum.
Kan ve Bal
Kan ve BalShelby Mahurin · Yabancı Yayınları · 2021798 okunma
UZAK HAZİRAN İki dudak arası bir zaman Gözgöze geldikse geçerken. Mayıs'la Haziran arasında Yağmurlu bir saçak altından. Aşktı uçup giden üstümüzden. Aşktı değip geçen yanımızdan. Uyanıp kış uykularından. Şubat'la Mart arasında Eylül'le Ekim arasında. Yaz sularından kıyıya çıkan, İki adım arası bir zaman. Gözgöze geldikse geçerken. Günlük güneşlik bir kaldırımdan. Aşktı uçup giden üstümüzden. Aşktı değip geçen yanımızdan. Aşktı görmedik bilmedikse. Kimbilir hangi Eylül bir daha Hangi uzak Haziran... /Necati CUMALI/
Reklam
151 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Șimdi anlıyorum; kaybolmak değildi istediğim... Bulunmaktı.
Derinlerdeki ışık; yazarlık atölyesinde ki katılımcıların kendi hayat deneyimlerini aktardığı ve bizlere sunduğu bir kitap olarak çıkıyor karşımıza. Genel hatlarıyla baktığımız zaman, sade ve akıcı bir dile sahip olması yanında amatörce gelecek bir kaç öyküye de denk geliyoruz aslında. Özellikle hikayeler içerisinde sizi içine çeken, keşke daha uzun olsaydı diyeceğiniz ve bir ustanın kaleminden çıkmışcasına yazılmış hikayelerde yok değildi. Bunlardan biri ise " Arş'tan Düşen Kar Tanesi" idi. Okurken kendimi bir an bilim kurgu romanının içindeymiş gibi hissettiğim ve bu kadar kısa olmamalı, olamaz diye devam etmesini istediğim bir hikaye oldu. Gerek kullandığı diliyle gerek konular arası geçişiyle gerçekten harika bir eserdi diyebilirim. Diğer hikayelere baktığımız zaman, hayatın içinden kendimizden bir şeyler bulabileceğimiz tadımlık, bir solukta okuyacağınız hikayelerdi. Yazarların başka eserleri var mı bilmiyorum ama bu ortak eser, gelecek kitaplarına güzel bir adım olmuş diyebilirim. Hepsinin kalemine sağlık. Her daim kitapla ve umutla kalın.
Derinlerdeki Işık
Derinlerdeki IşıkKolektif · Barışka · 20222 okunma
Bir işçi ölümünün “dayanılmaz hafifliği”
Hiçbir işveren gelecek ölümünün ayırdında, hele de ölmekte olan bir işçi istemez. İşçi ölmeyeceğini sanmalı, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmalı ve -hadisin aksine- yarın ölebileceğini düşünmemelidir. Çünkü ölüm düşüncesi, işçiyi verimlilikten alıkoyabilecek dervişane bir atalete sebep olabilir ya da işçide yaşamını önemseme yanılsaması yaratabilir ki
400 syf.
9/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Şeytanın Evi; gizem ve gerilim unsurları ile harmanlanmış hikayesi, kişiler arası etkileşim ile bireyleri zedeleyen davranış ve duyguları temel alan kurgusu, anne-çocuk ilişkisini şekillendiren psikolojik süreçlere vurguları ve tekinsiz atmosferi ile rahatsız edici olduğu kadar, beğendiğim bir yapıya sahipti. Hikaye; Maggie ve Nina karakterlerinin
Şeytanın Evi
Şeytanın EviJohn Marrs · Ephesus · 202372 okunma
Karanlıkla aydınlığın arası bir adım. Ne duruyorsun? Haydi adımını at.
Ne garip bir tecellidir ki, 21. yüzyıla adım attığımız şu dönemde uluslar arası tasallutun pençesinde kan ağlayan da, “global düşman” ilan edilen de Müslümanlar…
Sayfa 11 - Rıhle Kitap
1.257 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.