Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İspanya 'da İslam Egemenliği
Emevi Devleti'nin Kuzey Afrika valisi Musa b. Nusayr'ın Berberi asıllı azatlı kölesi Tarıkb.Ziyad'ı yedi bin kişilik orduyla İspanya'ya göndermesi, İspanya 'daki İslam Egemenliğinin temelini teşkil edecekti.
Sayfa 90
Edebi Kaynaklara Göre Son Dönem Endülüs Müslümanlarının Durumu
Endülüs'de Emeviler hilafetinin 1031 yılında sona ermesinden sonra Mulük et-Tavåif denilen yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemle birlikte, henüz Endülüs'de müslüman hakimiyetinin tamamen sona ermesine çok uzun bir süre olmasına rağmen müslümanlar için geriye sayma dönemi başlamıştır. Çünkü Mulük et-Tavaif döneminde Endülüs'ün her şehrinde bağımsız bir krallık kurulmuş, müslümanlar arasında birlik bozulmuş ve rekabet başlamıştır. Müslümanların güçlü bir merkezi idareyi kaybedip birbirinden bağımsız yaşamaları, hıristiyanlar karşısında güçsüz ve aciz duruma düşmelerine ve kolay tutulur birer lokma haline gelmelerine yol açmıştır. Böylece müslümanlar, bir gerileme ve çöküş sürecine girmişlerdir. Kuzey Afrika'daki müslüman devletlerin Endülüs müslümanlarının yardımına koşmaları ve onlarla birlikte omuz omuza savaşıp hıristiyanlara karşı bazı parlak zaferler kazanmaları, Endülüs'ü bekleyen kötü akibeti değiştirememiş sadece biraz geciktirmiştir. Basiretli kişiler nezdinden, müslümanlar arasında siyasi birliğin bozulması ve hıristiyanlar karşısındaki ilk yenilgiler, bu kötü akibetin habercisidir. Bunun güzel bir örneğini Fakih İbn Assal, kısa bir şiirinde belirtmektedir. İbn Assal, 1085 yılında Tulaytila şehrinin kaybedilmesi üzerine Endülüs'de artık müslümanlar için yaşama hakkının kalmadığını ve bu diyarların terkedilmesi gerektiğini dile getirir.
Reklam
Üvercinka
... Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan
Sayfa 59 - Can modernKitabı okudu
''Afrika'da bir köy var. Ora yerlileri, timsah dolu derin sulara diz boyu girip balık avlarlar. Yakakadıkları balıkları, trampa için , yakınlarındaki bir başka köye gönderirler. Öbür köydeki tek sanayi kolu ; tahtadan takma bacak yapımıdır. '' - Len Deighton
Türkiye'ye yakın sınır komşusu olan ülkelere gelince, bunlardan da umulan yardım sağlanamadı. İtilâf devletleri ya bunları güçlü elleriyle sıkıca tutuyorlardı ya da o zaman İran'da olduğu gibi, büyük bir savaşa girecek güç ve yetenek, bu ülkelerde yoktu. 8 Mart 1915'te İtalyan Parlementosu'nda açıklandığı gibi, Kutsal cihat fetvası Kuzey Afrika'da bile en ufak etki göstermedi.
bu taşlar bazen daha çok ses çıkarıyor insandan. tanrıların toplanma yerine işaret düşmek için orta yere dikilen onca kayadan,sınır taşlarından, mezar başlıklarına, yakub'un önce başını yasladığı sonra göklerin kapısı olarak bir direğın üstüne yerleştirdiği beyt-el taşından, afrika'daki kabilelerin ovalaya ovalaya parlattı kutsal kayaçlardan, kabe'deki hacerü'l esved'den, kurbanların adandığı mermer sunaklardan, düştüğü yerde tapınaklar inşa edilen meteor parçalarından insana bulaşan pürüzlü bir sonsuzluk duygusu. sen taşlara dokunduğunda ben serinliyorum. ferahlatıcı bir esrime yayılıyor içimde. bir taş ki ister kumsaldan, ister nehir yatağından, ister yamaçtan gelmiş olsun, evrenle bütünleşmenin mümkünlüğünü hissettiriyor. halbuki başka bir şey taş. bir yabanı. iradesine içkin en küçük bir belirti taşımıyor. İnsan gözünde anıtsallaşan devasa bir kaya, kendi oluşunu oluyor sadece ve o kaya sayesinde insani titreşimler yayılıyor mekânlara.
Reklam
Bu cesaret onlara Afrika'yı baştan başa keşfetme şansı verdi.
Fenikeliler kendi ticaret yollarına, yaptıkları keşiflere ve rüzgar ile ilişkin bilgilerini büyük bir gizlilikle koruyorlardı. Gayet cesur denizcilerdi ve Herakles Sütunları'nın ötesine uzanıp ticaret yapmaktan çekinmiyorlardı.
Çok sıcak oldu havalar! Böyle giderse Sibirya'ya yerleşeceğim! Afrika'dan geliyor bu sıcaklar! Hiç bir şey fransız değil artık Paris'te! Ekpresso kahveyi japonlar yapıyor! Garsonlar endonezyalı! Paris'in boku çıktı!
- Yani insan maymundan değil, belli bir maymundan geliyor, öyle mi? Öyle. Bir yanda Afrika'nın "yüksek maymunları", öbür yanda "ön-insanlar" ve daha sonra da "insanlar" olmak üzere, iki ayrı soyun atası olan bir türden geliyor. Başka deyişle, insan ancak hayvanların sınıflanma tablosundaki yeri bakımından, en
Hint-Arap rakamları bir de Pisalı Leonardo Fibonacci’nin (y. 1180-1250) yapıtı yoluyla Avrupa’ya tanıtıldı. Fibonacci’nin babası kuzey Afrika'yla çok iş yapan bir tüccardı. Bunun bir sonucu olarak oğlu Mısır, Suriye ve Yunanistan'ı dolaştı ve bir Müslümandan eğitim aldı. Arap cebirini özümsedi ve bu sayede Hint rakamlarını öğrendi.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.