Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sadri Alışık öldü.,Nubar Terziyan, Sami Hazinses, Turgut Özatay, Belgin Doruk öldü. Siyah - beyaz Türk filmleri vardı. Ayhan Işık içeride ders çalışırken, mum ışığında onu okutmak için gizlice dikiş diken annesi vardı. Araba çarpıp da kör oluveren Ediz Hun'un ameliyatını yapan doktorlar ne de babacandı. Ya o boğaza bakan tanıdık tepedeki çam ağacının altında el ele tutuşmalar. Kızlar, aşkından verem olurdu o günlerde. Hepimiz Kemalettin Tuğcu kitaplarından fırlamış iyi çocuklardık. Kayınpederimiz Hulusi Kentmen gibi olsun diye hayal ederdik, yüzü asık, altın kalpli! Adile Naşit hasta komşusuna çorba götürür, gözyaşlarını gizleyerek kahkaha atardı. Turşu yüzünden küserlerdi Münir Özkul'la,ağzımızda bir elma dolusu gülümseme.. Soğuk bir cuma sabahı bir elimizde beslenme çantamız, bir elimizde tereyağlı ekmek okula hazırlanırken AGA marka lambalı radyodan "Halk hikayeleri" diyen gür sese hayran, masalcıklar dinlerdik;efektör Korkmaz Çakar! Son defa Kurtuluş Savaşı'nda kurtarmıştık bu ülkeyi, bir daha kurtarmamacasına.
Ba­şın Ko­nu­mu ve Ba­kış­lar
a) İl­gi Ba­kı­şı İl­gi çe­ki­ci bul­du­ğu­nu­zu, ka­fa­nı­zı ha­fif yan ya­tı­ra­rak be­lir­tir­si­niz, ba­şı­nız­la da onay­lar­sı­nız. Ara­da kaş­la­rı­nı­zı da ha­fif kal­dı­rır­sa­nız bir an­da kar­şı­nız­da­ki­nin çok da­ha uzun ve il­gi­li ko­nuş­tu­ğu­nu gö­re­cek­si­niz. b) Mü­fet­tiş Ba­kı­şı Başınizi bir iki san­ti­met­re­lik bir ge­ri­ye atış bi­le kar­şı­nız­da­kin­de ona te­pe­den bak­tı­ğı­nız ha­va­sı­nı ya­ra­ta­bi­lir. Bu­nu ge­re­ken yer­de kul­la­na­bi­lir­si­niz, si­ze ma­ka­mın­da zor­luk çı­ka­ran ve prob­lem ya­ra­tan bi­ri­ne ba­şı bir­kaç san­tim­lik bir ge­ri­ye atış­la ya da bak­tı­ğı­nız ala­nı de­ğiş­ti­re­rek, al­nı­na ba­ka­rak ken­di­si­ni to­par­la­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni his­set­ti­re­bi­lir­si­niz. c) Hu­lu­si Kent­men Ba­kı­şı Bu­ra­da baş bi­raz aşa­ğı doğ­ru iner, kar­şı­da­ki­ne teh­dit duy­gu­su ve­rir. Şu an­da ol­du­ğu­nuz yer­de, kar­şı­nız­da ayak­ta bi­ri ol­du­ğu­nu farz edin. Ona ba­şı­nı­zı kal­dır­ma­dan bir bak­ma­yı de­ne­yin, da­ha son­ra ona yü­zü­nüz tam onun yü­zü­ne kar­şı­lık ge­le­cek şe­kil­de ba­kın. Ara­da bü­yük bir fark ol­du­ğu­nu gö­re­cek­si­niz. Yüz yü­ze bak­tı­ğı­nız­da ile­ti­şim sağ­lar­ken, aşa­ğı­dan bak­tı­ğı­nız­da teh­dit ya­ra­tır­sı­nız.
Reklam
Tahsin Bey,Talat Paşa’nın yanına gittiğinde Rahmi Bey’i de orada görecekti. Bundan sonrasını Tahsin Bey’in kaleminden aktaralım: “Talat Bey:’ Hoş geldin arkadaş. Seni çağırmamızın sebebi şudur. Zeki Bey’in öldürülmesinden dolayı Ahmet ve Dr. Nazım kayınpederin Hacı Hulusi Bey’in mahkemesinde yargılanıyor. Bu cinayeti işleyenler onlar değildir. Kayınpederine söyle onları berat ettirsin. Kendileri hakkında da iyi olur.’ diye buyurdular. Doğrusu hayret ettim. Kayınpederim ile resmi görüştüğümü, böyle bir teklifte bulunamayacağımı kesinlikle kendilerine bildirdim. Bir hafta iş sürüncemede kaldı. Tekrar çağırdılar. Ben de yine söylemeyeceğimi tekrar ettim. Darıldı.” Tahsin Bey oğlunun ölüm haberini aldıktan sonra kayınpederinin evine gider. Çünkü niye İstanbul’a geldiğini bilmemektedir. Ve kızının üç hasta çocukla neden bıraktığını vicdanen açıklama gereğini hisseder: “Kayınpederim gerçeği öğrendikten sonra melek gibi bir insanın derin bir ah çektiğine şahit oldum. Geliş nedenimi evvelce söylemediğim için memnun oldular ve bana:’ İsterlerse benim işime son verebilirler, ben vicdanımın sesinden başka bir şey diyemem.’ buyurdular.” Tahsin Bey çocuğunun ölümü kadar, bu manasız teklif yüzünden cenazeye katılamadığı için de acı duymuştu. Zaten anılarının daha sonraki bölümlerinde Talat Paşa’dan söz etmez. Belli ki o da Talat Paşa’ya darılmıştır
Talat Paşa ile Tahsin Uzerin küsüşmeleri
Talat Bey:’ Hoş geldin arkadaş. Seni çağırmamızın sebebi şudur. Zeki Bey’in öldürülmesinden dolayı Ahmet ve Dr. Nazım kayınpederin Hacı Hulusi Bey’in mahkemesinde yargılanıyor. Bu cinayeti işleyenler onlar değildir. Kayınpederine söyle onları berat ettirsin. Kendileri hakkında da iyi olur.’ diye buyurdular. Doğrusu hayret ettim. Kayınpederim ile resmi görüştüğümü, böyle bir teklifte bulunamayacağımı kesinlikle kendilerine bildirdim. Bir hafta iş sürüncemede kaldı. Tekrar çağırdılar. Ben de yine söylemeyeceğimi tekrar ettim. Darıldı.” Tahsin Bey oğlunun ölüm haberini aldıktan sonra kayınpederinin evine gider. Çünkü niye İstanbul’a geldiğini bilmemektedir. Ve kızının üç hasta çocukla neden bıraktığını vicdanen açıklama gereğini hisseder: “Kayınpederim gerçeği öğrendikten sonra melek gibi bir insanın derin bir ah çektiğine şahit oldum. Geliş nedenimi evvelce söylemediğim için memnun oldular ve bana:’ İsterlerse benim işime son verebilirler, ben vicdanımın sesinden başka bir şey diyemem.’ buyurdular.” Tahsin Bey çocuğunun ölümü kadar, bu manasız teklif yüzünden cenazeye katılamadığı için de acı duymuştu. Zaten anılarının daha sonraki bölümlerinde Talat Paşa’dan söz etmez. Belli ki o da Talat Paşa’ya darılmıştır.
Talat Paşanın Tahsin Uzerden yargı ricası
“Talat Bey:’ Hoş geldin arkadaş. Seni çağırmamızın sebebi şudur. Zeki Bey’in öldürülmesinden dolayı Ahmet ve Dr. Nazım kayınpederin Hacı Hulusi Bey’in mahkemesinde yargılanıyor. Bu cinayeti işleyenler onlar değildir. Kayınpederine söyle onları berat ettirsin. Kendileri hakkında da iyi olur.’ diye buyurdular. Doğrusu hayret ettim. Kayınpederim ile resmi görüştüğümü, böyle bir teklifte bulunamayacağımı kesinlikle kendilerine bildirdim.
Tahsin Bey’e gelen telgrafta sebep gösterilmeden gitmesi istenmişti. İstanbul’a geldiğinde mektupçu Şükrü Bey’in yanına gitmiş ve neden çağırıldığını öğrenmek istemişti. Genel merkeze gitmesi ve Talat Paşa’yı görmesi istenmişti. Tahsin Bey,Talat Paşa’nın yanına gittiğinde Rahmi Bey’i de orada görecekti. Bundan sonrasını Tahsin Bey’in kaleminden aktaralım: “Talat Bey:’ Hoş geldin arkadaş. Seni çağırmamızın sebebi şudur. Zeki Bey’in öldürülmesinden dolayı Ahmet ve Dr. Nazım kayınpederin Hacı Hulusi Bey’in mahkemesinde yargılanıyor. Bu cinayeti işleyenler onlar değildir. Kayınpederine söyle onları berat ettirsin. Kendileri hakkında da iyi olur.’ diye buyurdular. Doğrusu hayret ettim. Kayınpederim ile resmi görüştüğümü, böyle bir teklifte bulunamayacağımı kesinlikle kendilerine bildirdim. Bir hafta iş sürüncemede kaldı. Tekrar çağırdılar. Ben de yine söylemeyeceğimi tekrar ettim. Darıldı.” Tahsin Bey oğlunun ölüm haberini aldıktan sonra kayınpederinin evine gider. Çünkü niye İstanbul’a geldiğini bilmemektedir. Ve kızının üç hasta çocukla neden bıraktığını vicdanen açıklama gereğini hisseder: “Kayınpederim gerçeği öğrendikten sonra melek gibi bir insanın derin bir ah çektiğine şahit oldum. Geliş nedenimi evvelce söylemediğim için memnun oldular ve bana:’ İsterlerse benim işime son verebilirler, ben vicdanımın sesinden başka bir şey diyemem.’ buyurdular.” Tahsin Bey çocuğunun ölümü kadar, bu manasız teklif yüzünden cenazeye katılamadığı için de acı duymuştu. Zaten anılarının daha sonraki bölümlerinde Talat Paşa’dan söz etmez. Belli ki o da Talat Paşa’ya darılmıştır.
Reklam
" Bizim zamanımızda Zeki'yi burjuva dinlerdi. Bizim Ferhat Tunç'umuz, Ahmet Kayamız vardı. Şarkılarımız kavgadan, direnmekten, vurulmaktan, intikamdan bahsederdi. Zeki Müren şarkılarındaki sevgili güzellemeleri, aşk acısı, ayrılık yakınmaları, kavuşamamanın ıstırabı... Bunlar bize çok yabancı hislerdi."
Sinemaya Başarıyla Uyarlanmış Romanlar
1. Ömer Kavur - Anayurt Oteli (Yusuf Atılgan) 2. Ömer Kavur – Yusuf İle Kenan (Onat Kutlar) 3. Ömer Kavur – Göl (Selim İleri) 4. Ömer Kavur – Ah… Güzel İstanbul (Füruzan) 5. Ömer Kavur –Körebe (Barış Pirhasan) 6. Halit Refiğ – Karılar Koğuşu (Kemal Tahir) 7. Metin Erksan – Susuz Yaz (Necati Cumali) 8. Atıf Yılmaz – Selvi Boylum Al Yazmalım (Cengiz Aytmatov) 9. Tunç Başaran – Uçurtmayı Vurmasınlar – (Feride Çiçekoğlu) 10. Halit Refiğ – Gurbet Kuşları (Orhan Kemal) 11. Atıf Yılmaz – Değirmen (Reşat Nuri Güntekin) 12. Zülfü Livaneli – Yer Demir Gök Bakır (Yaşar Kemal) 13. Erden Kıral – Hakkari’de Bir Mevsim (Ferit Edgü) 14. Metin Erksan – Beş Hikâye – Hanende Melek (Sabahattin Ali) 15. Metin Erksan – Beş Hikâye – Sazlık (Kenan Hulusi) 16. Metin Erksan – Beş Hikâye – Bir İntihar (Samet Ağaoğlu) 17. Metin Erksan – Beş Hikâye – Müthiş Bir Tren (Sait Faik Çevirisi) 18. Metin Erksan – Beş Hikâye – Eski Zaman Elbiseleri (Ahmet Hamdi Tanpınar) 19. Yücel Çakmaklı – Küçük Ağa (Tarık Buğra)
Sayfa 317 - Dedalus YayınlarıKitabı okudu
Kuvayı Milliye
Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, 16 Mayıs sabahı belediye binası önüne topladığı halka şöyle seslenmişti : " Her ne pahasına olursa olsun Yunanlara karşı koymak gerekir... Hiçbir silahı olmayan bir Müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur."
Bir başka deyişle Rıfat Börekçi Efendi, Hafız Os­man Nuri Efendi, Amasya Müftüsü Tevfik Efendi,Nazillili Ahmet Hulusi Efendi gibi hamiyetli din adamları Mustafa Kemal’in yanında yer almışlarsa bu davranışları çok normaldir. Bunlar nasıl başka türlü hareket edebilirlerdi? Onlar da Derviş Vahde­ti yolundan gelen Mehmet Atıf Efendi, Sait Molla, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Şeyhülislam Mustafa Sabri, Mirliva Said Paşa, Adliye Nazırı Vasıf Efendi, Arap Hoca, Kadı Hamdi Efendi ve benzer­leri gibi Türk milleti aleyhine, düşmanla, ülkeyi iş­gal eden Yunanla işbirliği yapıp yurtseverleri arka­dan hançerleyecekler miydi?
Reklam
Sakın nefsine uyup bir can incitmeyesin Hüsnü edebi koyup bir can incitmeyesin El ile döğseler de dil ile söğseler de Bin kez incitseler de bir can incitmeyesin Hepsi kardeşlerindir yolda yoldaşlarındır Halde haldaşlarındır bir can incitmeyesin Beyhude canın sıkıp insanlığından çıkıp Dil kabesini yıkıp bir can incitmeyesin Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi / Divan
Sayfa 147
151 öğeden 136 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.