"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kış uykusundan uyanmanın çok meşşakatli olduğunu bildigimiz ve hele ki alacakaranlık sabahlarını aratmayan bu zorlu süreçlerde uykumuzu bölüp sabahın erken saatlerinde hayat mücadelesi uğruna verdiğimiz bunca çabayı sarf ettiğimiz, vakit geçirdiğimiz ortak alana varıncaya dek nekadar emek harcadığımızın herkes eminim ki çok farkında
Onun için bu zorlu süreci göz ardı etmeyip empati kurun, konuşurken sözcüklerinizi itina ile seçin. Düşünmeden kurduğunuz her cümle o insanın duygularının tek hamlede alt üst olabileceğini unutmayalım...✍️
Zeynep ÖNER
Leyla ile Mecnun küfür etmeyenlerin dizisidir. Kalp kırmayanların. Zeki insanların. Üşengeç insanların. Çay içilir mesela. Öyle fincanda değil çay bardağında. Üzüme düşülür çünkü içki içilmez. Sigara içilmez sakız çiğnenir. Bedua edilmez. Pis denir. Pislik herif denir. Tuvalet terliği denir. Poşet denir. Kulpu kırık çaydanlık denir. Aile vardır bir kere dizide. Kendi kanalından, kendi belediyesine tut dizilere, programlara dahi apaçık gönderme yapılır. Birde... Alacakaranlık tarzı vampir kitaplarının ya da o tarz saçmalıkların Edebiyat katili olduklarını öğretti. Şiir okumayı sevdik, adamlığı, arkadaşlığı öğrendik. Ve en güzeli hiç susmayacakmış gibi ağlarken ve birden kahkahalar attırıyordu ya onu sevdik. Beklemeyi sevdik be! Bizimde o gemide bir beklediğimiz olduğunu öğrendik. Ve dedik ki o gemi gelecek. "O gemi mutlaka bir gün gelecek."
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam… 📖☕️❄️
Ben sizi sevdim oysa
Bir alacakaranlık serinliğiydi akşamın
Ellerinizden bir gün ışıyordu.
Gözlerinizde mahmurluğu sabahın.
Ben sizi sevdim oysa
Saçlarınız nisan yağmuruna tutulmuştu.
Daha ilk ayazda üşümüştü bir sevda
Çakıl taşları bileklerinizi kanatıyordu
Ben sizi sevdim oysa sevdim
Daha çürümemişti içimde dünya.
Mevsimler geçmemişti içimden hala.
Durup üşüyen kırlangıçlar misali
Ellerim alnımda gözlerim havada
Ben sizi sevdim oysa.
Ben sizi sevdimdi oysa
Karanfiller soluyordu vazolarda,
Gülcede güller ağlıyordu.
Günlerden salı bir ayrılık düşüyordu.
Sabahında yolların eli üşüyordu.
Ben sizi sevmiştim oysa...
Mona Rosa.
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam… ☀️🌿
Alacakaranlık yok artık bü dünyada
Kopkoyu bir karanlığa çekiyor ülkemizi
Suskunluklar, bekleyişler, korkular
Çoğu kimse kaplumbağaları aklına bile getirmeden
Kalın bir kabuk uyduruyor kendine;
Gerektiğinde başını içeri çekebileceği...
Ülkemin üstündeki bu alacakaranlık,
Bu belirsizlik, bu umarsızlık, bu korku biterse eğer
Halkım bu ufkun nereye uzanacağını bilirse bir gün
Şiirler yazarım o zaman, saf ve belki de
Oyun olsun diye boş, anlamsız...