Doğanın çırak yetiştirmek için yarattığı insanların ustaya ihtiyaçları olmamıştır. Verulam’lara, Descartes’lara, Newton’lara, insanların bu ünlü rehberlerine kimse rehberlik etmemiştir. Hangi rehber onları dehalarının götürdüğü yere götürebilirdi? Küçük hocalar, onların düşüncesini kendi dar kafalarının çemberine sokup daraltmaktan başka bir şey yapamazlardı. Onlar çalışmayı ilk rastladıkları zorluklardan öğrenmişler ve aştıkları büyük mesafeleri bu zorlukları yene yene aşmışlardır. Bilim ve sanatlarla uğraşmalarına izin verilecek kimseler, kendilerine büyük ustaların İzlerinde yürümek ve onlardan ileri gitmek kudretini bulan sayılı insanlar olmalıdır.  İnsan zekasının anıtlarının dikmek yalnız bu birkaç kişinin hakkıdır ama bu insanların dehalarıyla her şeyi aşmaları isteniyorsa, ümitlerini aşan hiçbir şeyin de bulunmaması gereklidir; onlar yalnız böyle bir teşvike muhtaçtırlar. Ruh hiç farkında olmadan uğraştığı işlerin düzeyine alçalır veya yükselir: Büyük adamları yaratan büyük fırsatlardır.
Ah, Hamlet, nasıl böylesine düşer insan?
Sevgim ne yükseklerde tutuyordu onu,
Sevgim hep el ele yürüyordu,
Evlenirken ona ettiğim yeminle
Nasıl alçalır o yaratığın çamuruna?
“Sürekli olarak, İsâ Babamızın bu dünyada nasıl dolaştığını, hiç kimseyi aşağı görüp dışlamadığını, çoğunlukla yalın ve gösterişsiz bir hayat süren halkla ilgilendiğini düşünüyordum. Evet, o, hep onlarla birlikteydi. Talebelerini genellikle bizim gibi işçilerden, manevi bağlarla birbirine bağlı kardeşlerden seçerdi. “Yükselen alçalır, alçalan yükselir” derdi hep.” Sizler bana Rab demektesiniz. Ben ise sizin ayaklarınızı yıkamaktayım. Efendi olmak isteyen, herkesin hizmetçisi olmalıdır. Çünkü Allah fakir, uysal ve merhametli kimseleri kutsamıştır.”
"MERHAMET PULU
Elimde hangi kelimelerin kaldığını bilmiyorum
ve geride kalanların merhametine sığınıyorum:
“İnsan gözlerinde toplanır, fakat
önce gözlerimiz bakımsız bırakır ötekini
gözün duyması görmesinden öncedir
göz duymazsa gönül görmez
insan böyle böyle bakımsız kalır
ve biri birinin gözlerinde kapanır
kapandıkça da açılmaya başlar birbirinden
iki göz gibi iki ruh
ve unutmaya kadar alçalır...
Kapanmaya görsün bir kez gönül kapısı
göz kapısı açık kalsa kim bakar?”
Merhamet pulundan başkasının taşıyamayacağı
mektuplar gözden göze yazılır."
İmandan, inançtan yoksun sıradan insan, hayvan durumuna indirgenmiş bulur kendini; ama imanlı, inançlı bir üstün insan da alçalır. Her üstün insanın hem ahlaki hem de entelektüel düzlemde kendini bir kurban olarak gördüğü bu korkunç paradoks buradan kaynaklanır; çünkü bu inançsızlığı hissetmemek, aşağı olmaktır; tıpkı başkalarına inançsızlık vaaz etmek gibi.
Aşağı insan inançsız olamaz, çünkü inanç içgüdüsel varlıkların organik bir halidir. Bu nedenle inançsızlık, bu kadar az elverişli bir zemine düşerse, ya tersinden bir fanatizme ya teorisiz bir materyalizme ya da saf aptallığa yöneltir.