Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Enigma Kod Makinesi
Enigma, Almanların geliştirdiği bir kod makinesiydi.Bu makinenin bir kopyasına sahip olan İngilizler, ll.Dünya Savaşı boyunca Alman telsiz mesajlarını deşifre ederek, Alman birlikleri ve savaş gemilerinin menzilleşi, Almanların savaş kabiliyeti ve askeri hedefleri hakkında önceden bilgi sahibi oldular.
Sayfa 166 - Ayrıntı Yayınları 2.Basım / Aralık 2018Kitabı okudu
1839 yılında Atina'da da aynı İstanbul'daki gibi İngiltere ve Fransa'nın ikili baskısı altındaki bir mutlak monarşi rejimi söz konusuydu. İki büyük güç, ülke içindeki Batı yanlısı grupların da desteğiyle Yunanistan'ı ekonomik ve politik düzlemde daha etkin bir şekilde kontrol edebilmek amacıyla Batı tipinde bir anayasayı dayatıyorlardı. Öte yandan İngiltere ve Fransa, Yunanistan'da da aynı Osmanlı'da olduğu gibi Rusların Akdeniz'e inişinin önüne geçmek niyetindeydiler. İngiltere, Fransa ve Rusya arasında varılan bir uzlaşmayla Kral Othon 1832 yılında yeni Yunanistan devletinin başına geçirilecekti. Bavyeralı bir Alman olan Othon, bir yanda İngiltere ve Fransa, diğer yanda da Prusya olmak üzere hamilerinin farklı çıkarlarını tatmin etmeye çabalıyordu. Kralın Rus tarafına biraz daha yönelmesi üzerine Londra, 1838 yılında İngiliz ve Fransız yanlısı partilerin kendisini denetlemesine imkân verecek bir anayasa ilan edilmesi için bastıracaktı. Ama İngiliz ve Fransızların isteklerinin gerçekleşmesi için Atina'da 1843'teki Batı yanlısı devrimi beklemek gerekecekti.
Sayfa 189 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Reklam
İslamın şiddetle karşı çıktığı ve kesin yasak saydığı Hermetik büyücülüğün ve Okültizmin uygulamalarıydı. Doğu’daki mason locaları bu sırları öğrenebilmek için yıllarca, Dai ve İşhariyye geleneklerini incelemişlerdi. Sebottendorff, 1912’de ünlü bir Alman Okült dergisinde yayımlanan, ‘İslami Farmasonluk ve Ezoterizm’ başlıklı makalesinde masonluğun gerçekte Bektaşi-Dai-İşhariyye’den alındığını öne sürmüştü.
Biz her şeyden bihaber yaşıyoruz bağlantılara bakın
Webster’in tezine göre 18. yüzyılda ortaya çıkan ilk gizli siyasal kimlikli Alman örgütü ‘Illuminati’ işte bu modele dayalı olarak kurulmuştu. Bunun kurucusu, ünlü Adam Weishaupt,Doğu’nun gizli örgütlenme modelini çok iyi öğrenmiş biriydi. “Illuminati” yle Avrupa’da ilk siyasal cinayetler, darbeler, ihtilaller başlamıştı. Webster Weishaupt’un “Illuminati”sini, Meymun’un ‘Karmetileri’nden örnek aldığını ve ikisinin de siyasal cinayetler işleyerek, ülkelerinde ‘İktidar’ı ele geçirmek istediklerini ve bunun için de ‘vahşi, cahil ve gözükara’ serserileri kullandıklarını yazmıştı.Karmetiler, tarihte Haşhaşin veya Assasin diye bilinen Şii kökenli Hassan Sabbah’ın Alamut Kalesi’nde kurduğu gizli örgütün öncüleriydiler. Baron Rudolf von Sebottendorf, İstanbul’da bulunduğu yıllarda bu gizli örgütlenme modelini ve taktiklerini öğrenmişti. Thule’de işte bu ‘Karmeti’ taktiklerini ve stratejilerini uygulamıştı. Sebottendorf, 1899-1901 arasında ilkin Kahire’de, sonra da İstanbul’da bu Rafizi akımların temsilcileriyle tanışmış ve Bektaşi olmuştu.
Yurdumuzdaki Alman iktisatçı ve maliyecilerin, II. Dünya Savaşı sonrasında demokrasiye geçilmesiyle birlikte; Türkiye'nin sorunları konusunda fikirlerini açıkladıkları, hatta bazı temel kanunlarımızı hazırladıkları görülmektedir. Alman profesörlerin çoğu Liberal olduklarından, Tek Parti Yönetimi'ni etkilemeseler dahi; ileride DP'yi kuracak kuşakları üniversitelerde yetiştirmişlerdir.
Sayfa 20 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Alman Atasözü
Gözler kendilerine , kulaklar başkalarına inanırlar.
Sayfa 125 - Yediveren yayınlarKitabı okudu
Reklam
"Einmal ist keinmal," diyor Tomas kendi kendine. Sadece bir kere olan şey, diyor Alman özdeyişi, hiç olmamış sayılır. Yaşanacak bir tek hayatımız varsa eğer, onu hiç yaşamamış da olabiliriz, fark etmez.
Cumhuriyet Yönetimi'nin ekonomi alanında elindeki tek yol haritası; II. Meşrutiyet'ten kalma, 'Milli İktisat tezi ve uygulamaları idi. Bu tezin esası, kapitülasyonların kaldırılması ile gümrüklerin arkasında, milli bir burjuvazi ve sermaye stoku yaratarak sanayileşmekti. Ancak Milli Mücadele sonrasında ülkedeki iki ayrı grup
Sayfa 14 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
"Kalkınma İktisadı" diye bir İktisat dalı da ancak II. Dünya Savaşı sonrasında ve 1950'lerde ortaya çıkmıştı ve iktisadi gelişme adına bütün bildiklerimiz Alman ve Japon kalkınma deneyimleri idi.
Sayfa 13 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
İttihad-ı Terakki Fırkası (İTF) Merkez-i Umumi'si içinde; Liberal Ekonomi tezini Cavit ve Ağaoğlu Ahmet Beyler savunmakta, Milli Iktisat tezini ise Z.Gökalp önermekte idi. Cavit Bey'in Liberal tezleri daha sonraları Teceddüt Fırkası'nda, TcF'nda ve nihayet ScF'nda da kendine yer bulmuştur. Milli iktisat Tezi, Frederic List'in önderliğindeki Alman Tarihçi okulu'nun, korumacılık modeli idi. Milli İktisat Tezi, İzmir İktisat Kongresi'nce kabul görse de; gerek Milli Iktisat Tezi'nin bir İTF programı olması, Z.Gökalp'in bu tezi devletçilik ile bağdaştırması', 1929 Buhranı ve artan Sovyet nüfuzu ve yardımları dolayısıyla Türkiye giderek devletçiliğe geçmiştir. Nitekim devletçilik hem bir model hem de finansman ve uygulama yöntemi olarak Sovyet teknik ve iktisadi yardımı ile gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla iktisadi tercihlerdeki isabeti yine o dönemi de yaşamış olan İsmet Bozdağ 1970'li yıllardaki bir Cumhuriyet Tarihi seminerinde şöyle dillendirir ve bir itirazla da karşılaşmaz: "Bütün iktisadi hayatımız İsmet Paşa'nın Sovyet Rusya seyahatinde edindiği intibalarla, Celal Bayar'ın Deutch Bank'ta edindiği intibaların bir muhassalasından ibarettir."
Sayfa 4 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Reklam
İnsanca, Pek İnsanca isimli eserinde, Alman filozof Nietzsche'nin de dile getirdiği gibi: "Duygulardan kopamayıp canını yakan yerde kalmak ve ısrarla beklemek demek, incinmiş onurun korkunç işkencesine onu inciten yüzünden daha uzun bir süre katlanmak demektir ve bu acı, yaşam uğruna katlanılmaya değer olan acıdan daha büyük bir acı olabilir." Kendinden uzaklaşıp başkalarına sığınmak, yolunu başkalarının tayin etmesini beklemek, incindiğin halde o yerleri terk edecek cesareti içinde bulamamak ne acıdır. Halbuki insan, kendi kendine yaşattıklarından daha fazlasıydı. Adım atmamak düşürdü insanı.
Yüzbaşım! Aşkı neden bu kadar küçük ve alay konusu olarak görüyorsunuz? Gerçi o bir hastalıktır ama bazı çocuk hastalıkları gibi herkesin başına gelen cinstendir. Şunu da unutmayın ki evlilik aşkın aşısı olmadığı gibi onun yaşı ve zamanı da yoktur. Büyük Alman şairi Goethe, torunu yerindeki Margaritte’ye, büyük Türk şairi Abdülhak Hâmid torunu yerindeki Lüsyen’e âşık olmadı mı? Esrar Dede’nin ''Aşk olmasa ey dil seni biz neylerdik ''demesi ne kadar yerindedir.
İngilizler, Fransızlar Çanakkale'ye saldırdığı zaman, o üstün silâhlar karşısında, o maneviyat ve o eğitim karşısında, Balkan Savaşı'ndan çıkmış Türk askerinin bir şey yapamayacağına emindiler. Hattâ Türk ordusundaki Alman subayları da aynı düşüncede idiler. Fakat Enver Paşa'nın sıkı disiplini ile bir buçuk yılda hazırlanan ordu,yetişkin ve fedakâr subaylarının kumandasında, bire karşı iki ölerek, onları durdurup kaçırdı. Çünkü ruhlarını zafer inancı sarmıştı. Fakat ruhlarında zafer inancı olmayan Fransızlar, Majino'nun arkasında oldukları halde Alman saldırışı karşısında 12 günde yere serildiler
Sayfa 144Kitabı okudu
KUTSAL KİTAPLARIN MUKAYESESİ
Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim tarihi adlı eserinde, Alman bilginlerinin İncil ve Kur'an-ı Kerim üzerine yaptıkları mukayeseli çalışmaları hakkında şu önemli bilgileri vermektedir: "Alman bilginleri, mevcut İncil nüshalarını karşılaştırma ve inceleme sonunda 200 bin nüsha farkı (varyant) tespit ettiler. Bu kendi Kutsal kitapları hakkındaki tespitleridir. Kendi dinlerinin kitabındaki bu farkları görünce, Kur'an üzerinde de çalışmaya teşebbüs ettiler. Bunun üzerine Münih Üniversitesi bünyesinde bir Kur'an Araştırmaları Enstitüsü kuruldu. 42.000 kadar Kur'an nüshası toplandı ve hepsi tek tek karşılaştırıldı. Bu iş tam 60 yıl sürdü. Bu çalışmayı bütün Hristiyan ve Yahudi alimleri biliyordu. Çalışmaya çok sayıda alim katılmıştı, onların ellerinde olan veya görebilecekleri yerlerde olan çok nüsha vardı. Kur'an'da ihtilaf olsaydı, bu alimlerin incelemelerinin bunu ortaya koyması gerekirdi. Bunu göstermenin kendilerince ciddi sebepleri de vardı. İncil'de 200.000 varyant bulmuşlardı, Kur'an'da da fark bulmaya muhtaç idiler. Şayet Kur'an'da bu farkları bulsalardı, "İşte bakın! Kur'an'a da güvenilmez, onda da ihtilaflar var", der gibilerinden bu farkları ifşa etmeleri gerekirdi.
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.