Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Peki ya tecavüzler? Onlar da söz konusu hakkın şiddet vasıtasıyla kullanımı değil mi? Tecavüzcünün zevk aradığı ya da zevke ulaştığı falan yok: O boyun eğdirmeye ihtiyaç duyuyor. Tecavüz bir mülkiyet damgasını kurbanın kalçasına kızgın demirle dağlıyor ve dünya var olduğundan beri ok, kılıç, top, tüfek, füze ve diğer ereksiyonlarla ifade edilegelen kudretin erkek cinsel organıyla özdeşliğinin en kaba ifade biçimi. Birleşik Devletler'de her altı dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Meksika'daysa her dokuz dakikada bir. Bir Meksikalı kadın şöyle diyor: "Daha sonra adamların sana hoşuna gitti mi diye sormasının dışında, tecavüze uğramakla bir kamyonun çarpması arasında bir fark yok."
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Reklam
Kötü davranış şüphesi uyandırmayan kadın yok. Bolero şarkılarına göre bütün kadınlar nankör; tangolara göreyse hepsi fahişe (anne hariç). Dünyanın güneyindeki ülkelerde yaşayan her üç kadından biri, evlilik hayatının rutin bir parçası olarak, yapmış olduğu ya da yapabileceği şeylerden ötürü dayak yiyor: "Biz uykudayız," diyor Montevideo'nun Casavelle mahallesinden bir işçi kadın. "Prensin biri seni öpüp uyandırıyor. Uyandığında ise pataklıyor."Bir diğeriyse:"Bende annemin korkusu var, annemdeyse anneannemin korkusu varmış." Mülkiyet hakkının teyitleri: Mülkiyet sahibi erkek, kadın üzerindeki mülkiyet hakkını döverek kanıtlıyor, tıpkı çocukları üzerindeki mülkiyet hakkını onları döverek kanıtlayan kadın ve erkek gibi.Peki ya tecavüzler? Onlar da söz konusu hakkın şiddet vasıtasıyla kullanımı değil mi? Tecavüzcünün zevk aradığı ya da zevke ulaştığı falan yok: O boyun eğdirmeye ihtiyaç duyuyor. Tecavüz bir mülkiyet damgasını kurbanın kalçasına kızgın demirle dağlıyor ve dünya var olduğundan beri ok, kılıç, top, tüfek, füze ve diğer ereksiyonlarla ifade edilegelen kudretin erkek cinsel organıyla özdeşliğinin en kaba ifade biçimi. Birleşik Devletler'de her altı dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Meksika'daysa her dokuz dakikada bir.
Suikast, hükümdarın şehrin kuzeyindeki Meydan bağı adlı konağından sabah namazını kılmak için camiye giderken, 8 Mayıs 1450 tarihinde, şehrin güneyindeki Çınar bahçesinden geçerken meydana geldi. Rivayete göre gece Abdüllatif bir rüya da görmüştü. Güya rüyasında o bir tas içinde başının kendine sunulduğunu görmüş ve korku ile uyanarak, Nizami'nin şiirleri ile fal bakmaya başlamış ve "baba katiline hükümdarlık nasip olmaz ; nasip olsa da altı aydan fazla sürmez" beyti çıkmıştı. Abdüllatif, suikast sırasında türkçe olarak "Allah ok teğdi" diyerek aundan düşmüş, bunun üzerine yanındakiler kaçışmışlar, suikastçılar ise hükümdarın üzerine atılarak, başını kesip, Uluğ Beg medresesinin kapısında teşhir etmiş- lerdi.
Oğuzlar
Oğuzlar ilk kez 6-8. yüzyıllarda Şamanist göçebeler olarak tarihte gözükürler. 552 Yılında Göktürk imparatorluğunu kuran boylar arasında yer alırlar. Adları Orhun ve Yenisey yazıtlarında anılır. Yenisey Yazıtlarında "altı oğuz budum" biçiminde geçer. Bu dönemde Oğuzlar altı boy düzeni içinde Göktürklere bağlı yaşarlar. 744 Yılında
Marmot nasıl "insan yemek" oldu
"Bir zamanlar, gökyüzünde yedi tane güneş vardı. Bu yüzden her yer çok sıcaktı. İnsanlar buna çare olarak güneşlerden birkaçını söndürmek gerektiğini düşündüler. Çok iyi ok atan bir adam buldular ve ondan bu güneşlerden birkaç tanesini okuyla vurup vuramayacağını sordular. Okçu gözüpek bir adamdı. "Yarın sabah yedi güneşin yedisi de gökyüzünde parlamaya başladığı zaman, bunlardan altı tanesini altı okla vuracağım. Eğer başaramazsam, bir marmota dönüşeceğim. Başparmağımı keseceğim. Su yerine kan içeceğim ve kuru otlarla beslenerek kovuklarda yaşayacağım." Böylece ertesi sabah oldu. Okçu attığı ilk beş okla beş tane güneşi vurmuştu. Tam altıncı oku attığı sırada, bir kırlangıç okun üzerine doğru uçtu. Ok kırlangıcın kuyruğuna çarparak kesti -Kırlangıçlar bu yüzden çatalkuyrukludur- ve yönünü şaşırdı. Okçu bunun üzerine verdiği sözü tutarak marmota dönüştü. Marmottan yapılan yemeğe bu yüzden 'insan yemek' denmektedir."
Reklam
Timur ordusunun en önemli bir unsuru da fillerdi. İspanyol elçi Clavijo bunları,  "sırtlarındaki ahşap kulelerde beş altı asker taşıyan canavarlar" diye tanımlamaktadır. Onun tasvirlerine göre binici, hayvanın boyun bölgesine oturur, hayvanların kısaltılan dişleri kılıç benzeri silahlarla donatılır ve nazik kısımları zırhla örtülüdü. Filler aynı hizada hat halinde ilerler ve her hamlede düşmanlarını dişlerine bağlı kılıçlarla biçer ya da çiğneyerek ezerken üzerlerindeki askerler de  tepeden ok yağdırırlardı. Timur ordusu Anadolu'ya otuz iki tane fil getirmişti. Aragonlu elçiye göre Tatarların gözünde bir fil bin piyadeye bedel sayılıyordu.
Sayfa 177Kitabı okudu
Altı Ok'un kısa bir hikâyesi
CHP'nin Simgesi Cumhuriyet tarihimizin ilk grafikerlerinden olan İsmail Hakkı Tonguç'un bu simgeyi nasıl yaptığıyla ilgili ilginç bir bilgi vermekte... Altı Ok'un en uzun olanı Savaş Oku'dur ve bu ok çentiklidir. Diğer oklar (kısa olanlar) kiriş endamlı oklardır. Geçmişe bağlılık, insanları kapsayan, daima ileriyi hedefleyen anlamında Altı Ok kullanılmıştır.
Sayfa 500 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Büyük Fethe Doğru -39-
Şimdi sulh ve siyaset, iç oluş, yeni devre... İçten dışa bakıyor artık İslâmda çevre. Dışı kollamak için, birkaç deneme, keşif... Yollar, yollar, biricik yolu etmekte tarif. Kâbe istikameti, biricik yol, biricik... Maddeden ruha giden yol ki, açık ve seçik. İlk davranış, Mekkeye barış tavriyle sefer. Mekke fethidir, içten dışa vuracak
Sayfa 90 - Büyük Doğu 17. Baskı 2015
Kırk bir kişi şimdi sarayın dış kapısına doğru yürüyordu. Ellerindeki kalın değnekler uzunda çıra tutan nöbetçiler çevreyi aydınlatıyorlardı. Burada altı nöbetçi vardı. Kür Şad, arkasındakilere işaret verdi. Kirişleri gerdiler. Sonra, Kür Şad’ın oku fırlar fırlamaz arkasından on ok daha uçtu. Nöbetçiler yere serilmişti. Yürüyorlardı. Çeriyi düşünmeden, arkaya bakmadan, gözler yalnız ileriye dikilmiş olduğu halde yürüyorlardı. Büyük düğüne yaklaşıyorlardı. Düşürülen nöbetçiler birer peşrevden başka bir şey değildi.
Reklam
Sembolü altı ok olan Türk ihtilali, bu esaslar içinde bütün bir geçmişi tasfiye etti. Ve onun yerine ekonomik,sosyal,siyasal yönlerden en radikal bir yenilik yarattı.
531 öğeden 511 ile 525 arasındakiler gösteriliyor.