Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

halis KARA

halis KARA
@anka211
sosyolog
Diyarbakır
35 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Ne diyebilirim ki sana, varlığın sırları saklı senden, benden; bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu; bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Reklam
Bir gün insanlar hayatlarını fazlasıylaişgal eden dinden bıkacaklar ve kötülerin yanına iyileri de katarak her şeyi inkar edecekler.
İnsanlar her çağda kendi düşüncelerinin sonucu olduğuna inandıkları görüşler dile getirir ve duruşlar benimser, halbuki bunlar aslında çağın ruhundan kaynaklanır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
insanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyaç yoktur.
Cesaretle kaleye yürümenin, pes ediyorum demenin, hafifçe gülmenin, ötekiler arasında uyumanın yolu var mıydı acaba? Hâlâ efendim, evet efendim diyen, kasket giyen, okula giden çocuklarmış gibi davranmanın yolu var mıydı? Gün ışığı evet diyebilirdi bu soruya; ama karanlık ve ölümün dehşeti hayır diyordu. Ralph orada, karanlıkta yatarken, toplumun dışına atıldığını anladı.
Reklam
“İnsanlar neden insanlara acı vermek istiyor? Dünyada yeterince acı yokmuş gibi, illa insanları öyle şeylerle rahatsız edeceksiniz!
Yalnızlığa öyle alışmıştım ki bir başkasının ilgisini ancak bir tehdit olarak algılayabiliyordum. Yabani bir hayvanın insan karşısında tedirginliğine benzeyen bir duyguydu bu. İçimdeki ceset uyandırılmaktan korkuyordu.
"Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır."
İnsanoğlunun Zorbalığı, musluktan damla damla sızan suyun, zamanla, yavaş yavaş, taşın üstünde delik açması gibidir.
"Sevgi insanın içinden çıkan sessiz çığlıklardır. Bazen bunu sevdiğiniz insanlar bile duymaz."
Reklam
Sırrını rüzgâra fısıldarsan, ağaçlara söylediği için suçlayamazsın.
"Korkunun girdiği beden çürük ağaç gövdesinden beter olur , çınar da olsa."
Umutsuzluk tutsaklığın gıdasıdır. Umutsuzluk köleliğin anasıdır. Umutsuzluk yüreğin yıkımıdır...
Haydi bağır, çağır, feryat et, nasıl olsa artık üzerime duvarları yıkamazsınız. Ve başımın üzerinde demirden, uçuşan kara bulutlar, nasıl olsa güneşi karartamazsınız.
Bindiler de çektiler gittiler, o iyi insanlar, o dünya güzeli atlara… O yiğitler, o her birisi kaplan örneği şahinler, o ceren gibi atlara bindiler de başlarını aldılar gittiler. Bir daha, bir daha hiç gelmeyecekler. Hiç, hiç, hiç! Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. Şu dünyanın yaşaması müşkül hal ilen. Bin iyiyi bir kötüye kul eden… Yapayalnız kimsesiz. Hem de çaresiz. Yalnızlığı, çaresizliği yüreğinin başında ağılı bir hançer yarası gibi… Çaresizlik hem de boşluk. Yanıyor yüreğim. Eskiden, daha korlu, daha beter, delirten, yüreğim ne güzel yanardı. İçimde bir ateş harmanı. Keşke şimdi de öyle olsa. Yansa yüreğim, acısa, korksam. Ölüm gibi, ölümden beter, korksam yüreğim dayanamasa. Orta yerinden çat diye çatlasa, tam ortasından. Sabır taşı gibi... Şu dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın yok. Şu dünyada yalnız olan, kimsesiz, çaresiz olan yalnız be yalnız insandır. Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar, çıyanlar, hiçbirisi, hiçbirisi yok olmuyor. Ama insan yok oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor. Bu kadar yalnızlık, bu kadar kimsesizlik yalnız be yalnız Allaha mahsustur. İnsanın kendi kendine acıması... Kendine acımakta bir sığınma, bir aşağılanma, bir yaltaklanma, bir güçsüzlük var gibi.