Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ah, bu dünyanın acıları hiçbir şeye benzemez, hemen anlaşılır.
Can YayınlarıKitabı okuyor
Kendime bile açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
Reklam
1943 yılında Atsız yeniden dergi çıkarmaya teşebbüs eder. Atsız Mecmua'nın devamı olacak olan dergi Türk Sazı adını taşıyacaktır. İmtiyaz, Nejdet Sançar'ın eşi Reşide Sançar adına alınmıştır. Bayilerle anlaşmaları yapılan, Tasvir ve Cumhuriyet gazetelerinde ilanları çıkan dergi 15 Mayıs'ta dağıtıma verilmek üzere 14 Mayıs'ta
Ah, bu dünyanın acıları hiçbir şeye benzemez, hemen anlaşılır.
Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin üzgün, kara, ayaklanmaya hazır ben yaralar kuşanıp katılırım onlara onlara katılırım yedek mermi ve şarkılar alarak seni alırım sonra her bir yanım çağıldar bir oyuna kalkarız sıkılmış yumruklarla yazarız duvarlara fırtınalı yazılar. Bir gün burda, bu kalktığımız yerde kendini yaşamakla taşıran bir güneş kabarcığı zonklayan bir atardamar olduğu anlaşılır el tutuşmuş çocuklar ki o zaman senin gözyaşlarını heyecanla kapışır.
Tolstoy, Dostoyevski'den bahsediyor.
Yahudice bir şey vardı kanında. Hiç nedensiz bir kuşkusu vardı; tutkulu, ağır, kara yazgılıydı. Bunca okunması çok garip. Bir türlü nedenini bulamıyorum bunun. Sıkıntılı yararsız bir şey bu, çünkü bütün o Budala'ların, Delikanlı'ların, Raskolnikov'ların, bütün ötekilerin hiçbiri de gerçek değildir; gerçek, daha yalın, daha anlaşılır niteliktedir.
Reklam
Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz!
Zeki Velidi'ye Atsız'ın ne kadar bağlı olduğu ve ona ne kadar değer verdiği, Atsız Mecmua'daki çeşitli haberlerden anlaşılır. Dergi, ilmî ve fikri ağırlığıyla yayınına devam ederken bir hadise olur. Ankara Halkevi'nde (tarihî Türk Ocağı binasında) Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin Birinci Türk Tarih Kongresi yapılmaktadır.
Cennette odaları florasan ışıkla aydınlatmazlardı kesinlikle ve de anında başlayan sancı tipik bir dünya sancısıydı. Ah, bu dünyanın acıları hiçbir şeye benzemez, hemen anlaşılır.
Rakîplerin mâşûk için atışması
Aşk dediğin onsuz olmamak, olamamakla, belki de yakınında olmak ve yakın olmakla anlaşılır." “Sevgiliyle aynı çatı altında sabahladıkları için kendini sevgiliye yakın zanneden nice ahmaklar yaşar şu dünyada. Sevgilinin hayali her gece benimle sabahlıyorsa kim onun bana yakın olmadığını söyleyebilir? Kaldı ki sevgiliye yakın olduğunu
Sayfa 219
“…içten duyulan şeyler hep yanlış anlaşılır.”
Reklam
Şeylerin neden hareketsiz kaldığı, neden susturulduğu, (başta taşlar, evler, köprüler, keçiyolları, kurşunkalemler, kâğıtlar, vb. sonra da varolup da konuşmayan ağaçlar, otlar, hayvanlar, böcekler [sevgili böcekler] kuşlar, arılar) sorulmalı. Asıl da benim şimdiye değin bunu niçin düşünmediğim, sormadığım anlaşılır şey değil. Böyle, şeylerin de konuştuğu dünya nasıl da güzel olurdu: Kimbilir?
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006.Kitabı okuyor
Yeryüzündeki hayatın temelinde yatan ve hücrenin kimyasal yapısını kontrol eden proteinlerle kalıtsal talimatları taşıyan nükleik asitlerden oluşan moleküller, hem bitkilerde, hem hayvanlarda temelde aynıdır. Çınar ağacının da, bizlerin de yapısı aynı harçtandır. Zaman açısından yeterince geriye doğru gidildiğinde ortak bir atamız olduğu anlaşılır.
Kötülüğün özü, acı duyabilen bir varlığa kasıtla uygulanan şiddettir. Bu ise çoğu kez bilinçaltının ve kültürel kötülüğün dışa vurumudur. Bu yüzdendir ki, "jenotip saldırganlık" teknolojiyle birlikte bütün kainatı kapsayacak bir boyut kazanmıştır. Mesela Musevi-Hristiyan gelenekleri, Allah'ın bütün varlıkları, dilediği gibi kullanmaları için insana teslim ettiğini söyler. Oysa İslam bunu reddeder. İslam'a göre insanın bunlardan ihtiyacı nispetinde istifade hakkı vardır ama asla tasarruf hakkı yoktur. Tahrif edilmiş dinlerin mensuplarının idarecisine bir de seküler dünyanın sömürgeciliğini eklediğimizde, içinde debelendiğimiz kötülük sarmalının gerçek nedeni anlaşılır.
"Yanlış anlaşılması mümkün olan her şey mutlaka yanlış anlaşılır" sözü üzerine düşünürseniz, yanlış anlaşılmaya meydan verenin biraz da siz olduğunuzu görürsünüz.
Arapça değil Rab'ca ⚘️
Kuran, bir dil mucizesidir. Arapça olmasına rağmen hiçbir Arapça söze benzemez. Arapça konuşan biri, sözlerinin arasına Kur'an'dan ayetler katarsa, bu hemen anlaşılır. Hiç Arapça bilmeyen bir kişi bile, Kur'an'ı diğer Arapça sözler arasından ayırabilir. Zaten Arapça'ya bugünkü derinlik ve zenginliğini kazandıran da Kur'an'dır. Bu bakımdan Kur'an Arapça değil, Rab'cadır, denilmiştir. İlahi bir özellik ve güzelliği vardır
Sayfa 138Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.