Sabahattin Ali'nin sade ve bir o kadar etkileyici betimleriyle insanı derinden etkileyen bu romanı harikaydı. Okurken dedim ki, bir insan nasıl hem bu kadar yalın, hem bu kadar mükemmel bir dil ile tasvir edilen durumu zihnimizde görselleştirmeyi başarabilir? Bu da ne kadar yetenekli bir yazar olduğunu ortaya koyuyor. Romanın konusundan biraz bahsedecek olursam:
"Kuyucaklı Yusuf'' dokuz yaşındayken anası, babası eşkıya tarafından öldürülmüş, Kaymakam Salâhattin Bey tarafından evlatlık edinilmiştir. Nazilli'den Edremit'e atanan Salâhattin Bey, Yusuf'u okula gönderir, kızı Muazzez'den ayırt etmez. Ama Yusuf benliğinin derinliklerinde o yetimlik, evlatlık duygusunu hiç atmaz. Alttan alta özgür olmadığını sezinler, yaşamını denetleyen, onda hak sahibi olan başkalarıdır: Salâhattin Bey'dir."
Sabahattin Ali'nin Türk edebiyatının en önemli, köşe taşı sayılan romanları vardır. Savaş alanindan, hastane koğuşuna, dokuma tezgâhından, koltuk meyhanesine, konak ve apartman yaşamından bireysel ve kültürel bunalıma, geniş bir toplumsal ve düşünsel coğrafyaya açılmış bir roman vardır ortada.
Ben şimdi size " Kuyucaklı Yusuf"'u ne kadar anlatsam da anlatımındaki o muazzam yeteneğini okumadan ifade edebilmem mümkün değil. Hani derler ya, "anlatılmaz yaşanır" işte bu roman için de geçerli anlatılmaz okunur.