Fiziksel veya zihinsel engelli bir insanın herhangi bir başarı hikayesi ile karşılaştığımda kendime şu öğüdü veririm; 'Bu başarının normal olduğunu kabul et ama onu normalleştirme...'
İlk bakışta kendi içinde çelişkili gibi duran bu ifadeyi biraz daha açmakta fayda var. En kalabalık kişisel gelişim seminerlerinden tutun da mahalle kahvesindeki ya
Ah bu yağmur,
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Tenimde acısız yatan bir bıçak
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik
Dayandıkça çisil çisil yağacak
Bir yağmurdayım bir yağmur ki nasıl desem bir bahar günü ansızın yağan ama mutluluğu geçici bir yağmur,bir yağmur ki en ketum aralık yağmuru başı sevinç ortası hayal kırıklığı sonu olmayan ve yüzüme
Kara toprak gibi,
Gökte yıldızlar gibi,
Annemin sıcak kucağı gibi,
Arkadaş, dost, baba öğüdü gibi,
İhtiyacım var sana,
Ne olur anla beni...
(İrem Yağcı - Ne Olur Anla Beni)
youtu.be/WT6sL1M1qZQ
İlk incelemem ve nedense içimden bu kitapla yapmak geldi.Çevirisi pek iyi değildi o yüzden okurken zorlandım ama ana fikri anlayınca cümleler otomatikmen kafada çevrilip manasını kavratıyor.Bir öğrenilmiş çaresizlik hikayesi..Üç ana karakter var.Lily,Atlas ve Ryle.Biraz spoi vereceğim ondan önce şunu söylemek isterim.Vazgeçmek zorunda kalan,öz
O zaman sıkıntıları değil, geride kalan güzellikleri aklıma getiriyorum, işte bu bakımdan da anneme hiç mi hiç benzemiyorum. İnsanın içine sıkıntı bastı mı onun öğüdü şu: "Şu anda dünyada neler oluyor bir düşün de onların içinde olmadığına bir ye bin şükret!" Bense diyorum ki: "Dışarı çık, tarlalara açıl, güneş ışığı sinsin tenine, koş, oyna, içeride uyuyakalmış mutluluğu uyandır. Tanrının aydınlığına yönelt yüzünü! Çevrende, içerinde sömüremedikleri, ezemedikleri güzellikleri düşün, düşün de mutlu olunabileceğini gör!" Annemin öğüdüne akıl erdiremiyorum. Değil mi ama; siz de o sıkıntıların içine atıldıktan sonra ne fayda? Sıfırı tükettiğinizin resmi. Tersine, ne olursa olsun insanın içindeki güzellik kaynakları kurumuyor. İşte o size yardımcı olabilir. İşte o zaman kendinize geleceksiniz, Tanrı'ya kavuşacak, dengenizi bulacaksınız.
Ben bu kitabı okurken gazeteye yansıyanlar...
google.com/amp/s/www.hurri...hurriyet.com.tr/gundem/cami-tuv...hurriyet.com.tr/gundem/bu-adam-...hurriyet.com.tr/gundem/edirnede...
Ben çeşitli konular için, uydurulmuş korkunç hikayelerle büyüdüm. Bu konuyla ilgili de bir öğüdü ve hikayesi vardı annemin. Öğüt "Erkeklerden bir şey almayın sonra öpücük isterler." Hikaye ise bir otobüs, yaşlı bir amca ve bir kızla ilgili değme korku filimlerine taş çıkartır cinsten ki hiçbir zaman unutamam. Zamanında anlatılan bu hikayelerin etkisiyle oğlumla gezmeye gittiğimizde bulunduğum odadan farklı bir odaya geçerse hemen ayağa fırlayıp "Ay dağıtır şimdi orayı." der ve deli gibi oğlumun peşine düşerim.
Bu kitabı okumak siz istemedikçe hayatınızda ve düşüncelerinizde hiçbir şeyi değiştirmeyecek Yalnız bu tür kitaplar sizden sorumluluk almanızı, gördüğünüze ve duyduğunuza sessiz kalmamanızı ses olmanızı ister . İşte bu yüzden
"Kitabı okuduktan sonra tanıdığınız herkese anlatmakla bilinç oluşturmakla mükellefsiniz, artık bu konuda susamazsınız. Bilginize."
Alim Yavuz. Şairliğiyle zihnimde yer etmiş. Demek birkaç yerde şiirini görmüşüm. Bu yakınlarda yeni kitaplar arasında ne var ne yok diye merakla dolaşırken, yazarın Sakın Acında Kaybolma kitabına rastladım. İsim güzeldi. Resmi az yakınlaştırıp “Yetiştirme Yurdu Günlükleri” alt başlığını da okudum. Tereddütsüz sipariş ettim.
Konuyla ilgili daha