Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kalkın, ey ehl-i vatan! Biz de şadan olalım, Bu "Jön Türk"ün uğruna Biz de kurban olalım...
Ümmetçilikten aslını unutan bir milletiz. İbretlik bir olay
Sultan Abdülhamit zamanında, Avrupa'da bulunan bir Jön Türk'ün anısı çok ilginçtir. Bir grup Jön Türk bir kütüphanede sık sık buluşmaya, çalışmaya başlamışlar. Kütüphanenin Fransız amiri de meraklanmış kimdir bu grup, yanlarına yaklaşmış sormuş? "Siz nesiniz?" Jön Türkler şaşırmış, "Müslümanız" demişler. Fransız amir demiş ki: "O sizin dininiz. Milliyetiniz nedir?" Bu sefer Jön Türkler, "Biz Osmanlıyız" diye yanıt vermişler. Adam yavaş yavaş sinirlenmiş: “Bu da sizin tabiiyetiniz. Milliyetiniz nedir? Mesela şurada oturan adama sordum Ermeni’yim dedi. Yanındaki ise Rum’muş. Siz de Rum veya Ermeni olamazsınız ya?!” Anısını paylaşan Jön Türk, “İşte o gün Türk olduğum aklıma geldi” der.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal’in önderliğindeki hareket, Jön Türklerinki gibi tepeden inen ve iktidarın birkaç kişinin elinde toplanmasıyla sonuçlanan, sırf askeri bir hareket olmayacaktı. Aksine, şimdiye kadar ne Türkiye’de, ne de başka bir Doğu ülkesinde uygulanmamış biçimde, milletin bağrından çıkmış bir çoğunluk idaresi hareketi olacaktı. Türkiye’nin, Türk halkının bütünü tarafından seçilmiş ve tutulmuş bir rejimi, gücünü halk çoğunluğunun dilek ve kararlarından alan bir hükümeti olmalıydı. Yöneticilik yerindeki kimse, kendi adına değil, herkesin adına hareket etmeliydi. Mustafa Kemal’in, Erzurum’dan sonra bütün Anadolu’da durmadan yineleyeceği mesaj işte buydu.
Hürriyetin, her şeyden evvel, cehâlet ve gafletten kurtulmak olduğunu bilmeden, onu, aktardan bakkaldan satın alınır bir nesne imiş gibi, ter ter tepinerek istiyorlardı. Adlarına "Jön Türk" dedirten bu hayalperest mâcerâcılara, zehiri panzehirden ayırt ettirmek de mümkün değildi. Zîra böyle bir kıyas ve seçme yapabilmek için, ya derin bir kültür, ya uzun bir tecrübe ya da şuurlu bir îmâmn ferâseti lâzımdı. Daha doğrusu bunların hepsinin bir arada, hepsinin aynı yerde birleşmiş olması gerekti.
Mustafa Kemal Ataturk
• Kemal Atatürk, bir zamanlar güçlü olan ancak zamanla çöken Osmanlı İmparatorluğu’nun temellerini yeniden şekillendirerek modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratılmasıyla, Orta Doğu’nun büyük bir kısmını istikrara kavuşturmuştur. Mustafa Kemal, 1905’te İstanbul’daki Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu ve 1908’de Enver Paşa’nın Jön Türk Devrimi’ne katıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda tümen komutanı olarak Britanya ve Fransız ordularının Çanakkale Boğazı’na çıkarma yapma girişimini engellemesiyle ün kazandı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Müttefik ve Yunan işgal güçlerine karşı direnişi örgütledi. Bunun üzerine Ankara’daki Büyük Millet Meclisi tarafından 1920’de meclis başkanlığına seçildi. Yunan ordusu, Mustafa Kemal’in komutası altında Küçük Asya’dan başarıyla çıkarıldıktan sonra 1922’de Mustafa Kemal saltanatı kaldırdı, 1923’te cumhuriyeti ilan etti ve cumhurbaşkanı oldu. 1924’te padişahlık otoritesinin dini muadili konumundaki halifeliği kaldırdı. Fes yasaklandı ve eski kıyafetlerin yerine daha Avrupai bir giyim kuşam ülke sathında yaygınlaştırıldı; 1928’de Arap alfabesinin yerini Latin alfabesi aldı. 1926 yılı itibariyle İslam hukuku uygulamadan kalkmış, yerini İsviçre medeni hukuku, İtalyan özel hukuku ve Alman ticaret kanunundan oluşturulan yeni anayasa almıştı. 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Soyadı kanununun çıkmasıyla TBMM tarafından kendisine “Atatürk” (Türklerin babası) soyadı verildi. Lahiti Ankara’daki Anıtkabir’de bulunmaktadır… •
“Ona karşı çıkmak bir tür aforoz tehlikesiyle karşı karşıya kalmak, dine saygıda kusur etmek demekti. Ancak bir kişi bunu yapacaktı. Bu yürekliliği gösterecek kişi, daha önce Trablusgarp’ta (özellikle de 1912’de Tobruk’ta) ve Çanakkale Savaşında ün kazanmış başarılı bir komutan, radikal ve laik fikirleri benimsemiş eski bir jön Türk, 1881’de Selanik’te doğmuş devrimci bir ruha sahip Mustafa Kemal Paşa’ydı.
Sayfa 448
Reklam
Ah Selanik…
Balkanlar’da görev yapan düşük rütbeli subaylar arasında İttihat ve Terakki Fırkası (İTF) adlı muhalif bir gizli örgüt kuruldu. “Jön Türk” hareketinin kalbi, Osmanlı idaresindeki Selanik (bugün Yunanistan’ın Thessaloniki) şehriydi. İTF, Abdülhamit rejiminin güçsüzlüğüne ve yozlaşmasına öfkeyle bakan, orta sınıftan milliyetçileri bir araya getiren bir partiydi. Liberal anayasayı ve büyük güç statüsüne ulaşmak için gereken reformlarla modernleşmeyi savunuyordu.
1905-06 Kafkasya olayları, yani Ermenilerle "Müslümanlar", özellikle de Bakü'deki Türkçe konuşan halk arasında yaşanan şiddetin Jön Türk çevreleri üzerinde muhtemelen sanılandan daha büyük bir etkisi olmuştur. Ermeni Komiteleri bu şiddet olaylarının Çarlık rejiminin ajanlarının yönettiği bir provokasyonun sonucu olduğu analizini yapsalar da, Türkçe konuşan çevreler bunu Güney Kafkasya'nın denetimi için ortaya çıkan bir Türk-Ermeni çatışması olarak algılarlar.
Şu Jön-Türk'ün hatası; bilmedi o bizdeki din hayatın esası. Millet ve İslamiyet ayrı ayrı zannetti.
Sayfa 695 - Sözler NeşriyatKitabı okudu
Kalkın, ey ehl-i vatan! Biz de şadan olalım. Bu "Jön Türk"ün uğruna, Bizde kurban olalım.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.