Dikkati bıçak gibi saplanırdı gerçeklere: Sekmeyen, bağışlamayan bir dikkat. Bu keskin bakışlar her yalancı faziletin maskesini lâhzada sıyırır; her sahte şöhreti çırılçıplak soyardı. Celâl kitapları değil, kalpleri okuyan adamdı. Son yıllarda tek zevki kalmıştı: anlamak: ıstırapları, buhranları, faziletleri. Ve anladıkça bedbinleşiyordu.