Kabul
Sen de bir kitap yaz da biz de seni okuyalım o zaman!
Sayfa 84 - Aylak Adam YayınlarıKitabı okudu
“Ama bazen de korkunç düşüncesiz olabiliyor; bana acı vermekten âdeta zevk alıyor. İşte o anlarda Harry, tüm ruhumu ona paltosuna taktığı bir çiçek , güzelliğine güzellik katarak kibrini okşayan bir süs ya da kullanıp atılan bir yaz aksesuarı muamelesi yapan birine verdiğimi anlıyorum. “
Reklam
...Tanrı'nın kenti, çok uzaklarda, kusursuz bir inci gibi görünür. O kadar harikadır ki, bir çocuk, bir yaz gününde oraya ulaşabilirmiş gibi görünür. Bir çocuk ulaşabilir gerçekten de. Ama ben ve benim gibiler için durum bambaşkadır...
Sayfa 108 - Can Yayınları, Özel Baskı 3.Basım: Mayıs 2021, İstanbulKitabı okudu
Yaşama Tutkusu ve Ölüm İstenci Arasında Gidip Gelen Bir Sarkaç
Adam’ın iç seslerinden biri “Artık tek yol, bir tek yol kaldı geriye. Açılmaması gereken kapıların, kapanmaması gereken yolların başlangıcı. Doğmuş olanın sonu, sonun başlangıcı. Dünya, istediği kadar dönebilir artık. Zaman dilediği hızla akabilir. O da ne! Bir reddediş mi! Sonun şefkatli, sıcak kucaklayaşını geri çevirmek mi! Ne için doğruluyorsun be Adam çürümüş parmaklarının üzerinde. Çoktan bitti bu hikâye, vazgeç direnmekten, teslim ol sonun sonsuz karanlığına. Orada acı olmayacak, orada bilinç farklı frekans aralıklarında tekrar bütünleşecek. Vazgeç kendini yormaktan, nedir bu savaş hali! Nedir bu yaşam tutkusu ve sevgisi! Bırak gitsin. Bırak ve rahatla” Adam’ın iç seslerinden diğeri “Savaşmalısın en ufak yaşam kırıntısı için. Dinleme şu densizin hadsizliğini! Vazgeçme iyi olandan, yaşamdan. Elbette bir gün bitecek hikayen ve hikayemiz. O zamana kadar kırma kalemini, yakıp yırtma sayfalarını. En ufak mürekkep damlanı koru, muhafaza et. Gerekirse saçma şeyler yaz, çiz, karala. Ölmesine izin verme ruhunun. Bedenin yaşarken gömmelerine yumma göz, tıkama kulak. Aç tüm duyularını, bırak dağıtsın içindeki çocuk etrafı biraz. Kısacık yaşamını daha da kısaltmadan kalk ayağa tekrar. Yeterince düştüğün yerde kaldın, dinlendin. Daha bitmedi davamız. Daha bitmedi hikayemiz.” Adam dirseklerinin üzerinde doğruldu. Tüm bedeni bir nöbet halinde sarsılıyor, tir tir titriyordu. Hissettiği acıdan güç aldı. Ayağa fırlar gibi yerden kalktı.
“Aptalın tekiyim.” “Neden böyle söyledin?” diye sordum. “Öyleyim. Sana âşık olduğumu çok geç fark ettim.” Nefes almayı unuttum. Gözlerim şaşkınlıkla irileşti. Ne demekti bu? Yani o bana... Nasıl yani? “Seni hep seviyordum Havin. Benim için en kıymetli şeydin ama aşk kabul etmediğim bir duyguydu. Sana âşığım. Her şeyine âşığım. Ve lütfen, nefes al.” Nefes nasıl alınıyordu ki? Derin bir nefes alıp uzun süredir havasız kalan ciğerlerimi rahatlattım. “Ama bilmem gerek Havin, benimle aynı şeyleri mi hissediyorsun?” Elimi yanağına yerleştirip yeni çıkmaya başlayan sakallarında dolaştırdım başparmağımı. “Sana âşığım Efran.” Gülümsedi. Gözlerinin içi gülüyordu sanki. “Aksi mümkün değildi Yaz Gecesi.”
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Gönderilemeyen O Son Mektup:
“Orhan, Cevapsız mektup yazmak çok garip oluyor. Geçen akşam seni rüyamda gördüm. Ankara’ya gitmişsin. Sana Dora iş bulmuş... Seni acaba Ankara'da mı diye düşündüm. Mektuptan herhalde benim çok sıkıntılı olduğumu anlamış- sındır. Elimden geldiği kadar muhite uymaya ve neşeli görünmeye çalışıyorum. Bu mektubuma cevap yaz. Yılbaşında tatil olursa Ankara'ya gitmeyi düşünüyorum. İstanbul'da sefil oluyorum. Yatağım gözümde tütüyor. Sen yakından bilirsin. Zaman zaman evden ne kadar sıkılırdım. İşte böyle, her şey tersine... Senin Ankara'ya gitmeye niyetin var mı? Tabii bütün bunlar şimdilik düşünülecek şeyler. Yılbaşına epey zaman var. Bana çok ender mektup yazdığına göre uzun yaz. Ben sana cevap istediğim zaman bildiririm. Yeni şiirlerin varsa gönder. Şiire de hasret kaldım. Meğerse ihtiyaçmış. Mektubun taahhütlü olsun. Ne yapıyorsun? Nasıl vakit geçiriyorsun? Behzatları gördün mü? Herkese ayrı ayrı selam söyle. Sabahattin Bey'e, Mualla Hanım'a, Fuat Ömer'e. Velhasılıkelamı herkese. Dora Ankara'da mı? Bugün cumartesi. Mektepte benden başka kim- se yok. Çocuklar bahçede bir maç dinliyorlar, saat dört buçuk. Beş buçukta mütalaaya girecekler. Bugünlük kimse gelmezse onlara ben bakacağım. Ben yazacak bir şeyler bulamıyorum. Ancak kendimden bahsedebildim. O da hayli sıkıntılı iş. Senden muhakkak mektup bekliyorum. Uzun olsun, baştan savma olmasın. Yeni şiirleri istiyorum. Gözlerini öperim. Nahit”
Sayfa 165 - Edirne, 12 Kasım 1950 tarihinde Nahit Hanım’ın Orhan Veli’ye yazdığı ama onun ölümünden dolayı gönderemediği O Son Mektup…Kitabı okudu
Oturduğum yerde dalıp gittim nice zaman O tuhaf, çarpık gençliğime, Boşunaydı geçmişimde aramam Tek bir duygu inandığım gerçekliğine.... Vefalı olsaydı şu gönlüm keşke , Daldan dala konmak yerine, Yaz tozu gibi kupkuru haliyle. Heyecanlar yaşadım.hararetli konuşmalar Hiç eksik değildi: Ne başka bir şey erişebildi ne de onlar Derinlerde gömülü o dünyaya. A.H CLOUGH ( 1840 )
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.