1000'nci Alıntı Şerefine...! Ey Türk Gençliği;
Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK - 20 Ekim 1927
Kaynak Yayınları, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Son bulmaz bir Türk-İslam geleneği, irtica... (1703-1807-1909-2016-...)
... III. Selîm'in başladığı yeniliklere karşı çıkan dinî ve siyasî irtica, hayal ve emeli geniş, fakat kudret ve sebatı eksik olan bu padişaha galebe ederek, vaziyete yine bir müddet için, hâkim oldu ... (Kabakçı Mustafa İsyanı-1807)
Sayfa 220
Reklam
Merhum Gök Sultan Abdülhamid Han, bütün hayatında bir fikir, devleti ayakta tutmak ve hazırlamak için yaşadı. Siyasî dehası ile Avrupa’yı ve Moskof’u oyalıyor, bir yandan da demiryolu ve okul ile Türk milletini kuvvetlendirmeye çalışıyordu.
Zihin dünyasında kalın çizgilerle iz bırakan kitapların başında Beyaz Zambaklar Ülkesinde geliyordu. Rus yazar Grigory Petrov tarafından yazılmıştı. 1800'lerde perişan durumda olan "bataklıklar ülkesi" Finlandiya'nın bir avuç yurtsever aydın tarafından nasıl "beyaz zambaklar ülkesi"ne dönüştürüldüğünü anlatıyordu. Ekonomik, siyasi, kültürel devrim örneğiydi. Bilime ve ulus devlete dayalı topyekün kalkınma modeliydi. Türk devrimiyle birebir örtüşüyordu. Mustafa Kemal'i heyecanlandıran, işte bu benzeşmeydi.
Atatürk diktatördü. Buna hayır diyen tarih bilmiyor demektir. Ama hürriyeti öğretebilmek için bazen diktatörlük gereklidir. Sen bin sene hürriyeti hiç tecrübe etmemiş bir topluma hürriyeti bir tercih olarak takdim edemezsin. Hüsrana uğrarsın. Bugün dahi Türk toplumunun hür olmayı öğrendiğini zannetmiyorum. Siyasi tercihler bunu gösteriyor. Lider arıyor, çoban arıyor kendine insanımız. Halbuki Atatürk, bundan kurtulun diyor. “Ben size hiçbir ayet, hiçbir doktrin bırakmıyorum, kafanızı kullanın. Probleminize göre çözüm getirin.” (...) Kendi fikirlerini “Ben böyle istiyorum” diye empoze etmiyor Atatürk. Ortaya atıyor, tartışıyor, tartışıyor, tartışıyor ve karşısındaki onu yıkamıyor. Sonunda onun fikri galip geliyor ve oy veriliyor. O oylarla alınıyor bütün kararlar. Ama mutlaka ve mutlaka oy isteniyor. (...) Diyor ki, “Bunlar benim fikirlerim dahi olsa bunları millete anlatmam lazım, kabul ettirmem lazım, ancak milletçe kabul edildikten sonra bunları tatbik edebiliriz. Her şeyin başı millettir.”
Mustafa Kemal, Türkiye’yi “Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak” amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz: 1. Siyasi Devrimler • Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) • Cumhuriyet’in İlanı (29 Ekim 1923) • Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) 2. Toplumsal Devrimler • Kadınlarla erkeklere eşit haklar
Reklam
Hasta adam lafı nereden gelmektedir ?
Rus Çarı : Osmanlı imparatorluğunun işleri çok karışık halde. Bu memleket kendi kendini parçalamaktadır. Yıkılış büyük bir felâket olacak. Rusya ile İngiltere'nin bu konuda, tam ve iyi bir anlaşmaya varmaları ve birbirle-rine haber vermeden, kati bir adım atmamaları mühimdir.» İngiltere Büyükelçisi, Çarın bu sözlerine karşı, biraz da-ha
Sayfa 301Kitabı okudu
İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold tarafından 1921 baharında İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a yazılan raporda Kürt meselesiyle ilgili bilgilerin hazırlanmasında İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliğinde görevli baştercümanı Sir Andrew Ryan'in önemli katkısı olmuştu. →Raporun Kürt meselesi ile ilgili kısmı "Askeri
Sayfa 312 - İngiltere KorumasıKitabı okudu
Yasef Nassı ailesinin Avrupa 'ya kaçırdıkları
Sandıkta Papa'ya hediye edilmek üzere Kıbrıs'tan alınmış üç kutsal haç ve iskenderiye'deki çingenelerden ucuza kapatılmış tanrıça îsis'in bir karış büyüklüğündeki altın heykeli, Fransa kralına sunulmak üzere Mısır, Tunus, Cezayir gibi Doğu Akdeniz ve Mağrip topraklarında bulunan Osmanlı hakimiyeti hakkında hazırlanmış raporlar ve sultanın Akdeniz politikasıyla ilgili düşüncelerini içeren bir belge kopyası, İstanbul'da o günlerde konuşulmakta olan Akdeniz ile Şapdenizi'ni Süveyş'te bir kanal ile birleştirme projesi hakkında fizibilite raporlarının kopyaları, Sakarya-Sapanca- Izmit Körfezi arasında açılmak üzere kazı çalışmalarının başlatıldığı Karadeniz-Marmara Kanalı Projesi'nin nasıl geri durdurulabileceğine dair siyasî ve etnik rapor, Protestan Kardinallere hediye edilmek üzere içleri minyatürlerle dolu Bin bir Gece Masalları, Tutîname ve Pança Tantra (Kelile ve Dimne) çevirileri ile sultanların kişilik tahlillerini yapabilmek için kopyalanan divanları, Doğu bilimini etkileyen pozitif bilim kitapları, Osmanlı medreselerinde okutulan kitaplardan ünlü hattatlara yazdırtılıp altınla ciltlenen birer master kopya, Grekçe, Süryanice, Latince ve Arapça tarih ve tıp kitapları, bitki köklerinden ilaç yapmaya yarayan şifalı bitkiler kitabı ve nihayet birkaç pırlanta ve yakut broş, kolye, sorguç ve mücevher kakmalı hançerler, benim yol arkadaşlarımdı.
Sayfa 157 - KapıKitabı okudu
Atatürk bu milletin aranan lideridir. Millet, başı her sıkıştığında onu özler ve bu sebeple de silinemez bir şahsiyettir. Atatürk, yıpratılma seansları ile zarar görmeyecek, son derece önemli ve anıtsal bir siyasi portredir. Dolayısıyla, Atatürksüz tarih düşünülemez. Bunun böyle olduğu zamanla daha da iyi anlaşılacaktır. Tarih, Atatürk’ün etrafında şekillenmelidir ve öyle de olacaktır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.