Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler I. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1000 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1971'de İstanbul'da Millî Eğitim Basımevi'nde basılmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nden seçilmiş ve bugünün Türkçesine çevrilmiş parçalardan meydana gelen bir eserdir; bu ciltteki seçmeler 308 sayfadır.
Bence Türk Birliği, hatta İslâm Birliği demek Türk kültürünün, İslâm ilminin birliği demektir. Daha umumi bir deyişle Türklerin aydınlanması, medeniyet yolunda ilerlemesi demektir. Biz yabancı ülkeler fethetmek değil, yerli üniversiteler açmak istiyoruz. O suretle ki Berlin'de, Viyana'da, Zürih'te, Hollanda'da "Niebelungen" efsaneleri ne tesir bırakıyorsa, "Ergenekon", "Alparslan" masalları da Tebriz'de, Bakû'da, Kazan'da, Budapeşte'de, Türkistan'da, Sibirya'da o tesiri yapmalıdır. Bunun için Almanya, Avusturya'yı, doğu İsviçre'yi istilâ etmedi ve bu ülkeler hakkında da hiçbir hırs beslemedi. Amerika ve İngiltere aynı kültüre sahip oldukları hâlde birbirlerini mahva çalışmıyorlar. Türklerin milliyetperver bir zümresi istiyor ki, medeniyet âleminde nasıl bir Latin medeniyeti, bir Anglo-Sakson terbiyesi varsa, bu medeniyet ve terbiye nasıl cihanda bir refah âmili olmuşsa, bir Türk medeniyeti, Türk kültürü de er ya da geç Doğu'da, o suretle bir terakki vasıtası olsun. Bu gayeye bizi ulaştıracak Savunma Bakanlığımız değil Milli Eğitim Bakanlığımızdır...
Reklam
Önde birileri bir yeniçerinin kellesini sırığının ucuna takmış sallıyordu. Oğul Sobieski ona niçin böyle yaptığını sorduğunda adam bunun Türkkenpopanz olduğunu, evlerde bulunmasının cinleri şeytanları ürküttüğünü söyleyiverdi. Joseph Viyana’daki hemen her çocuğun küçükken öğrendiği bu Türk Umacısı geleneğinin nerelere dayandığını gözleriyle görerek anlayıverdi. Viyana müzesinde sayısız Türk kafatası bulunmasını da izah ediyordu bu. Beç ahalisinin başta Hüseyin Paşa olmak üzere sayısız Türk şehidinin kafataslarını birer tılsım diye mezarlarından çıkarıp evlerinin duvarlarına asma âdeti yeni yeni başlayacak olmalıydı. Daha sonra Avrupa topraklarında Türklerin boşalttığı yerlerdeki camilerin hazirelerinde yatan ölülerin kafatasları da böyle böyle evlerin duvarlarına taşınacaktı. Savaşta ölen bir Türk’ün kafa derisi yüzülerek içi samanla doldurulup Türk umacı diye çocukları korkutmak yahut Türk kemiklerini muska gibi yakalarına, başlıklarına, uçkurlarına takmak… Hepsi bu âdetin azdırılmasıyla ortaya çıkmış olmalıydı. Avusturya tarihleri Karlstadt Kalesi inşa edilirken sur duvarına 900 Türk kafatası konulduğunu övünerek yazıyordu.
Sayfa 213 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Zafername'nin kaydettiğine göre Timur zamanındaki Maveraünnehir Türklerinde disiplin, bunların iliklerine kadar işlemiştir. Saflar kumandasız teşekkül etmekte, emirler tambur ve trampetle ilan edilmeden önce keşfedilmektedir. Gençler iki asır merhametsizce tatbik edilen Yasak sayesinde harp sanatına tamamıyla alışmışlardır. Timur'un Sibirya'nın buz gibi soğuğu veya Hindistan'ın scakları içinde yapığı yürüyüşler bunun en parlak bir delili olacaktır. Nihayet Türk yiğitliğinin Cengiz Han disiplini ile terbiyesi sayesinde teşekkül eden Askeri birlikler, iki asırdan beri harpçi temayüllerine gem vurarak talim den bu tedir. Orhon İnsanları, Kubilayla, fethetmek için önlerinde bütün Uzak Doğuyu buldular. Altın Ordulular Viyana kapılarına kadar at koşturdular, Hülagu'nun askerleri Nil'e kadar gittiler. Yalnız "Orta Hanlığı"nı teşkil eden Çağatay Türkistan'ı diğer üç Cengiz Han ulusu arasında sıkışmış bir halde yerinde saydı.
Sayfa 414Kitabı okudu
II. viyana kuşatması sonrası dönem önemli bir başlangıç noktasıdır. hıristiyanların çoğunluk olduğu vilayetlerin kaybından sonra; 1774'teki osmanlı-rus savaşından itibaren imparatorluğun müslüman ve türk eyaletlerinin de kaybıyla, bu çözülüş yeni bir evreye girmiştir. artık hayatımız, idari ıslahat anlayışımız, var oluş kavgamız başka bir safhada seyretmiştir. niyahet 19. yüzyılın sonundan itibaren, bilhassa rumeli'deki vatan topraklarının kaybıyla, sadece türk imparatorluğu'nun, vatanın parçalanma süreci başlamış, dahası bu durum gittikçe belirgin bir hal almıştır. bu mevzuların üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. zira bugünkü türkiye'nin yaşadığı problemleri anlamak, o dönemi bilmekle mümkündür
Sayfa 27 - 28-timaş yayınları, 3. basım
Reklam
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Doğuşu
"Doğmakta olan yeni Türk devletinin esas niteliği bu sırada henüz oldukça belirsizdi. Osmanlı saltanatı hemen hemen bir yıl önce kaldırılmıştı. Ülke, sadece meclis başkanını değil bakanları, daha doğrusu vekilleri de doğrudan seçmiş olan Millet Meclisi tarafından yönetilmekteydi. Meclisle Halife Abdülmecit Efendi arasındaki anayasal ilişkiler
Sayfa 200 - İletişimKitabı okudu
Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Çanakkale Savaşı sonrasında İstanbul'da yaşananları ise şöyle anlatıyordu: "Fakat ne yazık ki, İstanbul'un fethinden ve Viyana Muharebesi'nden beri Osmanlı saltanatının bütün harp tarihinin, belki bu kadar önemlisini kaydetmediği bir askeri başarıyı bize izah edecek tek bir söz söylenmiyor, tek bir
Sayfa 77 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Sıtma
Sokağa çıktığım zaman, bana ayağımın altında toprak ve etrafındaki ağaçlar sallanır gibi gelirdi. Yatağa yattığım zaman, çarpıntı ve yüksek ateşten bitik bir hâle düşerdim. Tuhaftır, bu hastalık esnasında hep Viyana ve oradaki muzıkalar kafamı doldururdu. Gözlerimin önünde, âdeta, kırmızı saçlı bir güzel kadın, yüzünde maske, şarkı söylerdi.
Can Yayınları E-Kitap 1. Sürüm Ocak, 2014, İstanbul( 2013, 8. Basım dikkate alınarak hazırlanmıştır) pdfKitabı okudu
Medeniyet
MS 7. asra dönelim şimdi; tarihte kaydı olmayan bir coğrafyada, o günün dünyasının iki hakim medeniyetinin -Sasani ve Bizans- burçlarının dibinde bir din doğuyor ve o din, doğduğu andan itibaren bulunduğu coğrafyaya yayılarak yükselişe geçiyor. Bu bir kırılma noktası. İlk otuz sene içinde bütün Hicaz Yarımadası ve ilk yüz sene içerisinde de İspanya'dan Çin'e kadar olan muazzam bir coğrafyada hem ruhuyla hem fizikiyle var oluyor. Buna İslam Medeniyeti diyoruz. İslam Medeniyeti kendi dinamikleri içinde Sasani ve Bizans'a rağmen yükselen bir medeniyet. Ancak bu medeniyetin ilerleyişi de zaman içerisinde yavaşlıyor ve tam da bu sıralarda tarihte yaşanan başka bir kırılma sebebi ile Türkler bu medeniyete dahil oluyorlar. Moğol istilası akabinde de bizim coğrafyada Osmanlılar, Türkistan coğrafyasında hanlıklar, Hindistan coğrafyasında Babürlüler olmak üzere o günün bilinen coğrafyasının aşağı yukarı 3/2'sini bir şekilde kontrol eden, nizam koyan bir Türkistan medeniyeti doğuyor. Batı, yani bugünün hakim medeniyeti ise o sıralarda Viyana'ya kadar Osmanlı ilerleyişi, İspanya'dan Endülüs ve diğer taraflardan Türk Hanedanlarının baskısıyla adeta yok olmak üzere.
Sayfa 36 - Prof. Dr. Azmi ÖzcanKitabı okudu
722 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.