Hiçbir mücadele veya savaş fikri/teorik çerçevesi olmayan bir siyaset üzerine oturmadan kazanılamaz. Türkiye'nin karşı karşıya olduğu Cumhuriyet tarihinin en büyükkrizini aşabilmesi için 20. yüzyılın başında 100 yıl önce İstiklal Harbi'nin ana sürükleyici gücü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesi olan Türk Milliyetçiliği zemininde bir dirilişe ihtiyacı vardır. Atatürk çizgisinde bir Türk Milliyetçiliği dışında hiçbir fikir Türkiye'nin birliğini ve dirliğini, Türk Milleti'nin Anadolu ve Trakya üzerindeki egemenliğini sağlayabilecek güçte değildir. AK Parti'nin izlediği Kahire öğretisine dayalı, milli kimliksiz ve milli menfaat belirleyemeyen politikalar Türkiye'nin dış politikada kuşatılmasına, içeride ise devlet cihazının çökmesine, milli birliğin yıpranmasına, ekonominin çökmesine ve Suriyeli göçü ile demografik yapının bozulmasına neden olmuştur. Tarihsel bir benzetme yapılması gerekirse Türkiye Balkan Savaşı öncesindeki stratejik zaaflara benzer bir süreç içindedir. AK Partili 18 yılı tarihsel olarak İlber Ortaylı'nın Osmanlı İmparatorluğu'nun geri çekiliş ve yıkılış yüzyılı olan "İmparatorluğunun En Uzun Yüzyılı" ile kıyaslamak mümkündür. Türk Milleti imparatorluğun en yüzyılından, yıkıntıların arasından nasıl Atatürk çizgisinde Türk milliyetçilerinin önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak çıktı ise bugün de Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı büyük krizden Atatürk çizgisindeki Türk Milliyetçilerinin önderliğinde ve Atatürk çizgisindeki Türk Milliyetçiliği'nin uzun yol göstericiliği ile çıkacaktır.