Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne var ki, Cornelius Castoriadis'in belirttiği gibi, çağımızdaki haliyle modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır. Belli soruları sormamak, gündemi işgal eden sorulara yanıt bulamamaktan daha tehlikeli sonuçlara gebedir; yanlış sorular sormak ise çoğu kez gözlerin gerçekten önemli meselelerden başka yönlere çevrilmesine hizmet eder. Sessizliğin bedeli insan ıstıraplarıyla ödenir...
Sayfa 11 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Cornelius Castoriadis
Bir toplumu bir arada tutan şey, o toplumun anlamlar dünyasının birlikteliğidir.
Sayfa 31 - Sahi Kitap
Reklam
2006'da DSI İkiz Şehirler Genel Üyelik Şubesi'nin aldığı karar uyarınca, "Toplumumuzun emekçi kadın ve erkeklerine özgürlükçü, radikal ve pratik eğitim verilecektir, bu eğitim, bizi sendikamızın savunduğu işçi sınıfı devriminin gayelerine yaklaştıracaktır" (EHO Görev Tanımı). EHO'nun yeniden canlanmasının arkasındaki lider
Ne var ki, Cornelius Castoriadis'in belirttiği gibi, çağımızdaki haliyle modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır. Belli soruları sormamak, gündemi işgal eden sorulara yanıt bulamamaktan daha tehlikeli sonuçlara gebedir; yanlış sorular sormak ise çoğu kez gözlerin gerçekten önemli meselelerden başka yönlere çevrilmesine hizmet eder.
Cornelius Castoriadis 1996 Kasımında Daniel Mermet'e, çağdaş siyasetin en bariz özelliğinin önemsizliği olduğunu söyler: "Siyasetçi­ler iktidarsız... Artık bir programları yok. Tek amaçları koltuklarında kalmak." Hükümet -hatta "siyasi kamp"- değişiklikleri, hiç de büyük değişikliklere gebe bir dalga sayılamaz; kendi ivmesiyle, kendi yö­nünde, sabit bir kararlılıkla, tekdüze ve durdurulamaz biçimde ilerle­yen bir akıntının yüzeyindeki ufacık çırpıntılardır bunlar olsa olsa. Bir yüzyıl önce liberalizmin hâkim siyasi formülü meydan okuyucu ve küstah bir "ileriye atılan dev adım" ideolojisiydi. Bugünlerde ise, teslimiyetçilik mazeretinden başka bir şey değil:
Cornelius Castoriadis'in belirttiği gibi, çağımızdaki haliyle modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır. Belli soruları sormamak, gündemi işgal eden sorulara yanıt bulamamaktan daha tehlikeli sonuçlara gebedir; yanlış sorular sormak ise çoğu kez gözlerin gerçekten önemli meselelerden başka yönlere çevrilmesine hizmet eder. Sessizliğin bedeli insan ıstıraplarıyla ödenir. Kader ile hedefe ulaşma, sürüklenme ile yön belirleme arasındaki farkı yaratan, nihayetinde, doğru soruları sormaktır. Hayat tarzımızın güya sorgulanamaz öncüllerini sorgulamak, denebilir ki, kendimize ve insanlara borçlu olduğumuz en acil hizmettir.
Giriş
Reklam
Cornelius Castoriadis'in deyişiyle, içinde yaşadığımız toplumda yanlış olan, toplumun kendini sorgulamayı bırakmış olmasıdır.
Sayfa 125 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Cornelius Castoriadis'in deyişiyle, içinde yaşadığımız toplumda yanlış olan, toplumun kendini sorgulamayı bırakmış olmasıdır. Bu, artık kendine bir alternatif görmeyen ve bu nedenle açık ve zımni varsayımlarının geçerliliğini inceleme, kanıtlama, doğrulama (sınama şöyle dursun) görevinden affedildiğini hisseden bir toplum türüdür.
Sayfa 135 - ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Ne var ki, Cornelius Castoriadis'in belirttiği gibi, çağımızdaki haliyle modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır. Belli soruları sormamak, gündemi işgal eden sorulara yanıt bulamamaktan daha tehlikeli sonuçlara gebedir; yanlış sorular sormak ise çoğu kez gözlerin gerçekten önemli meselelerden başka yönlere çevrilmesine hizmet eder.
·
Puan vermedi
KÜRESELLEŞME (ZYGMUNT BAUMAN)
(Bauman, Zygmunt, Küreselleşme Toplumsal Sonuçları, Çeviren: Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, 9. Basım, 2020, İstanbul, s. 158.) Popüler olan ya da dolaşımı, kullanımı arttıkça içeriği müphemleşen pek çok kavramdan biri olabilir küreselleşme. Tabii bu durum hem küreselleşme hem de ona benzer diğer kavramlar hakkında kafa yormamıza engel değil, çünkü mesele o kavramların anlatmaya çalıştığı süreç veya olguların karmaşık olması zaten. Hâl böyle olunca, tutulacak yol konuyla ilgili herhangi bir kitabı okurken kesin doğrular ve değişmez ilkeler belirlemek, sonra da onlara göre hareket etmek değil; o süreç ve olguları anlamaya çalışmak olmalı. İşte Bauman’ın bu yapıtı, bize küreselleşme denilen sürecin mahiyeti ve sonuçları hakkında kayda değer şeyler söylüyor. Kendisinin de belirttiği gibi en azından önemli sorular ortaya atıyor, okuru düşünmeye, tartışmaya çağırıyor: “Bu kitabın tezi bir politik ilkeler bildirisi boyutuna varmıyor. Yazarın niyeti bir tartışma metni ortaya çıkarmaktır. [...] Cornelius Castoriadis'in belirttiği gibi, çağımızdaki haliyle modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır. [...] Hayat tarzımızın güya sorgulanamaz öncüllerini sorgulamak, denebilir ki, kendimize ve insanlara borçlu olduğumuz en acil hizmettir. Bu [s. 12] kitap her şeyden önce, doğru soruları, tüm doğru soruları ve hepsinden önemlisi sorulan bütün soruları sorduğu iddiasında bulunmaksızın, bir soru sorma ve soru sormaya teşvik etme denemesidir. [s. 13]” Bu üretken düşünürün sesine kulak vermeye, söylediklerini düşünmeye ve tartışmaya ne dersiniz?
Küreselleşme
KüreselleşmeZygmunt Bauman · Ayrıntı Yayınları · 2014461 okunma
Reklam
Toplum, kurumlandıran imgelem alanının yapıtıdır. Bireyler, aynı zamanda kendilerinin de sürekli yaptığı ve yeniden yaptığı, her seferinde kurumlandırılan toplum tarafından yapılırlar
Sayfa 34
Cornelius Castoriadis*
Çağdaş haliyle modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır.
Sayfa 12 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
“İnsanoğlu”, diyordu Cornelius Castoriadis 1982’de, “Kaosu kabul edemez, bunu Kaos olarak kabul edemez; Boşluk ile yüzleşemez.” İnsanların bunları kabul edememeleri ve bunlarla yüzleşememeleri “açıklanamaz”, “anlamlandırılamaz”; başka bir şeyin, bir sebebin sonucu olarak temsil edilen bu durumun kendisi, bütün anlam-yaratma telaşlarının ve tüm açıklama çabalarının kaynağı ve sebebidir ve kendisi anlamsız ve açıklanamazdır. Diyebiliriz ki, bu, saf ve “katıksız” olgunun ta kendisidir: İnsanoğlu, asla tam olarak başarılamadığı için hiç bitmeyen bir Kaos’tan kaçma çabası ile var­dır; [ve] toplum, toplumsal kurumlar ve rutinler, toplumsal imgeler ve bunların kompozisyonları, toplumsal yapılar ve bunların yönet­sel ilkeleri, bütün bunlar işte bu hiç bitmeyen ve durdurak bilme­yen kaçışın façetalarıdır. Diyebiliriz ki, toplum, muazzam ve sürek­li bir örtme operasyonudur. Fakat bu kaçışın ortaya çıkarmayı ba­şardığı en iyi şey, üzerini örttüğü Kaos tarafından sürekli olarak parçalanan, yırtılan ve katlanan ince bir düzen naylonudur. Kaos “sürekli olarak iddia edilen içkinliği -verileni, aşina olunanı ve evcilleştirileni— istila ediyor”. Ve bu istila, tıpkı “içkinliğin” kendisi gibi, her ne kadar asla tam olarak evcilleştirilmiş bir olay olmasa da günlük ve aşina bir şeydir; ve kendisini “tamamen yeninin ve radi­kal başkalığın doğuşu” ve “yıkım, yok etme ve ölüm vasıtası” ile gösterir
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.