Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir bilim kahramanının hikâyesiyle midemizdeki yolculuğun da sonuna gelmiş bulunmaktayız. Birazdan Türkçesi on iki parmak bağırsağı olan duodenuma gireceğiz. Kendisi ince bağırsağın girişi olmaktadır. Buraya kadar olan yolculuğumuza bir göz atacak olursak, ağızda geçirdiğimiz süre yaklaşık beş-on saniyeydi. Daha sonra yaklaşık bir o kadar da yemek borusundaki yolculuğumuz sürdü. Yani ağzımızdaki besinin mideye ulaşması yarım dakika bile sürmedi. Peki, bu besinler midede ne kadar vakit geçirecektir? Normalde midedekilerin ince bağırsağa geçmesi için yaklaşık üç saat gereklidir
adresini bulamayan mektuplar
Söz bir akıştır,harf harf kağıda dökülen. Göz birzarftır,mazrufun elinde yırtılarak sökülen. Yürek bir mektuptur, nâme nâme kanla yazılan. Nice söyleyemediklerimiz vardır, dil lâl olur pusar. İnsafa gelir "el aman "diye kalem yazar. Kiminin mektubu bahtı gibi kapalıdır,açan okuyamaz. Kiminin mektubu tarumardır,açılsada rüzgara savrulan. Alın yazımın ağını mezar taşıma, doymamış sevdalığımı sararmış sevgiliye bırakıyorum. Hayattan varsa alacağım,üstü kalsın terk-i sevda mağdurlarına. Taş duvarlarla ne konuşulur? Bunu benim gibi hergün yavaş yavaş kül olan bilir. Duvarlardır yangınım islerime boyanan. Bir insanın gözyaşlarının neler yazdığını belki okuyabilirsiniz,ya benim gibi gözyaşlarını içine akıtanı kim okuyabilir? Kalemime sığınıp içimi yazıya döküyorum yeniden. Usul usul geliyorum ey kalem. Ürkütmememekten değil, ürkmekten usul usul geliyorum. Bir sıçrayışın ihtimal hali kokusu damlıyor,yazmak eksiltir. Susa susa geliyorum ey kağıt! Farkında olarak değil fark etmeksizin susuyorum. Ardından dumanı bile tütmeyen bir köz ateş bıraktın ey aşk !... Bir hayatı karanlıklara boğmak bu kadar kolay mı ?.. Yüreğimden kopan bir elin parmak uçlarındaki zehri tadıyorum şimdi.. Kalemlerin yazdığı yazıların mahkumuyum sevgili....
Reklam
Wondrak
Bu uğursuz varlığın diğer çocuklardan tek eksiği bir parça kemik ve kıkırdak, bir parmak uzunluğunda etti. Fakat doğa bizi yaşamlarındaki ahenge, uyuma öyle bir alıştırmıştır ki , onun görmeye alışık olduğumuz uyumundaki en ufak bir kayma bizi tiksindirir, korkutur; bu nedenle Yaradan'ın her hatası yanlış yaratılmış bu varlığa karşı -her ne kadar bir haksızlık ise de ne yazık ki çözümü yoktur- içimizde öfke uyandırır. Daha da kötüsü tiksintimizi onu özensiz yaratana değil, hiçbir suçu günahı olmayan eserine yöneltiriz : Sakat ve biçimsiz varlık yeterince sıkıntısı, derdi yokmuş gibi sağlıklı ve kusursuz varlıkların nahoş davranışlarına da katlanmak zorunda kalır. Bu nedenle şaşı bir göz, yamuk bir dudak, yarılmış bir ağız gibi doğanın bir kereliğine yaptığı bir hata, bir insanın gittikçe artan acısına, ruhunda onarılmayacak bir yaraya dönüşebilir ; etrafımızı saran , dünya dediğimiz ve inanmakta güçlük çektiğimiz gezegendeki anlam ve adalete olan inancımızı şeytani bir felakete dönüştürür.
Günün sonunda, kendinle baş başa kalmaktan kaçamıyordun. Öyle günlerden biriydi. Ne zaman bir gün, gerçek anlamda güzel ya da gerçek anlamda "bir gün" gibi geçse, aklıma onun mavi gözleri gelir, vicdanımla baş başa kalırdım. Böyle zamanlarda hissettiklerimden ya da vicdanımdan kaçmamayı öğrenmiştim. Herkesin dünyada bir kez birine karşı,
Höristik, karar verme ya da sorunlarla başa çıkma süreç­lerimizde kullandığımiz zihinsel kısayollara verilen addır. Bunlar, kişinin durup bir sonraki adım ne olacak, diye dü­şünmek zorunda kalmadan, hızlı ve etkili karar vermesini sağlayan sıklıkla 'gündelik yaşam kuralları' (parmak he­ sabı, göz kararı, pratik iş görme usulü) olarak adlandınlan yöntemlerdir. Höristikler çoğu zaman faydalı olsalar da aynı zamanda hatalara (ki bu hatalar taraflılık olarak bili­nir) neden olabilirler.
Eğer istasyona girip dumanlar tüttürerek duran sekiz otuz trenini izleyen biri varsa gözüne sıradışı hiçbir şey çarpmamış olmalıydı: Ne trenin sürgülerini çekip kapılarını açan kondüktör ve taşımacılarda; ne trenden inip kalabalığa karışan, bazıları askeri giysiler içindeki kadın ve erkeklerde; ne de birinci sınıf vagonundan inen ve kendilerini
Sayfa 225Kitabı okudu
Reklam
Bazı kadınların aşk Üşüyen burnunun kulağının Parmak ucunun göz kapağının Öpüle hohlana ısıtılması
Julia'nun nefesi kesildi ve sözleri, kendi eline sürtünerek boşalır- ken çıkardığı haz çığlıkları arasında boğuldu. Saniyeler içerisinde Clay onun üzerindeydi. Fuları açmış, onun göz kapaklarının açılışını izliyordu. Gü- zel yeşil gözleri şehvetten bulanıktı. Daha önce hiçbir zaman onun gözlerinde şu anki gibi bir ateş görme- mişti. Julia
Sayfa 187
yedi kandilli süreyya şüheda ecdad edvar afak kafa göz gövde bacak kol çene parmak el ayak ölümsüzlerin yazdığı bir tarih bu onlar ölmüyorlar mezarlarındalar ama ölmüyorlar filme çeksek porno olur kelimelerle yapınca edebiyat oluyor hayat insanı öldürüyor
Sayfa 151 - Yapı Kredi Yayınları, 1.BaskıKitabı okudu
Sait Faik'e bir süreliğine veda alıntısı olsun.
Bir pazartesi günüydü. Günler şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi... Yap bakalım hesabını!.. Hey gidi pazartesi hey! Kaldı on saatin. Bir saat kavgaya say, bir saat konuşmaya, iki saat yürümeye, yarım saat düşünmeye koy, yeme içmeye de
Sayfa 79 - Lalettayun: gelişigüzel
Reklam
"İşte, şimdi beni yine tahrik ediyorsun," diye fısıl dadı. "Külot giymemiş olman iyi bir şey." "Öyle mi, nedenmiş?" Clay geriye çekilip etrafı kolaçan ettikten sonra ar- ka cebine uzandı. Etrafta kendileri gibi yemek yiyen birkaç kişi, barmen ve garson vardı. İçinde çok gizli bir şey varmışçasına elini yumruk
Sayfa 128
Yaşamak rehindi parmak ucunda öl desen göz kırpmaz ölürdüm yaşa desen çıldırmamdı belki müphemdi işaret parmak ucunda! Her sözün sırlı bir işaret zihnim tetikte bıçak sırtıydı kaç kez uyku uyanıklık arası geçtim sırat köprüsünden müphemdi işaret parmak ucunda!
Beni her zaman istemişti. İçimde, derinde bir yerde bunu hep bilmiştim. Hep. Son dokuz yılını o da benim gibi ya­ şamıştı. Yalnız. İkimiz de kendi yollarımıza savrulmuştuk. Ayakta durmuş birbirimize bakarken enerji birikiyordu. Zihinlerimiz bir zamanlar inandığımız yalanları inkar ederken kıpırdayamıyorduk. Her şey gün gibi açıktı. Bir
Sayfa 221
Uzun müddet hareket ve faaliyetten kalan uzuvlar gibi kalbi de, bazı nevi hisleri de uzun bir atalet neticesinde uyuşturmak, söndürüp kökleştirmek mümkündür. Rüyetini kaybetmiş bir göz, kurumuş bir parmak, söndürülmüş bir hasta ciğer, nasıl, yaşayan ve duyan uzuvların konseri içinde bir meyit gibi atıl ve hissiz yaşarsa, söndürülmüş bir his ve emel de öylece kalbin bir köşesinde kuruyup kalır.
Sayfa 174Kitabı okudu
Yine yalnızlıktan bahseden bir kitap bana şu nasihati verdi: "Uzun müddet hareket ve faaliyetten uzak kalan uzuvlar gibi kalbi de, bazı nev'i hisleri de uzun bir atalet neticesinde uyuşturmak, söndürüp körleştirmek mümkündür. Görme kabiliyetini kaybetmiş bir göz, kurumuş bir parmak, söndürülmüş bir hasta ciğer nasıl yaşayan ve duyan uzuvların konseri içinde bir meyt gibi atıl ve hissiz yaşarsa söndürülmüş bir arzu da öylece kalbin bir köşesinde kuruyup kalır."
Sayfa 185 - İnkılap KitapeviKitabı okudu
1.308 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.