Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Test usulü imtihan tıp ve psikoloji uzmanlarının dediği gibi deha sahibi çocukların aleyhinedir. Türkçe üsluba hatta hiçbir dilin üslubuna değil, kutu doldurmaya önem verilmektedir. İki-üç yıl süren dershane eğitimi öğrencinin en verimli zamanında onu sanatla, müzikle, edebiyatla, resimle, sanat tarihiyle, hatta sporla bile ilgisini kesmektedir. İfade güçleri acınacak hale düşmektedir ve üstelik üniversiteden sonra genel kültür verecek, onları canlandıracak ara eğitim kademeleri de düşünülmediğinden ortaya çıkan kuşakların uzman olsalar da geniş bilgili olamayacakları açıktır."
Sayfa 242Kitabı okudu
Basit bir eylemdir nefes almak. Bu eylemi bilinçli olarak yapmayız, nefes almak aslında hayata icabet etmekten ibarettir, fakat aynı zamanda –ve yine bilinçdışı düzlemde– tetikte olmamızı, etrafta tehlike, yiyecek, aile bireyleri veya olası bir eş olup olmadığını kontrol etmemizi sağlar. Tek bir nefeste bütün dünyayı tahlil ederiz. Evreni tahlil
Sayfa 99 - Metis BilimKitabı okudu
Reklam
Kararnameleri sindirdikten sonra tıp bilimine, yedi özgür sanata yöneldi. Ot ve merhem bilimlerini inceledi; ateşli hastalıklar, yaralanmalar, irinli tümörler konusunda uzman oldu. Jacques d'Espars'ın yanında fizyolog, Richard Hellain'in yanında cerrah olarak çalıştı. Sanat dallarında lisans, ihtisas, doktora eğitimi aldı. O zamanlar pek rağbet görmeyen üç kutsal dili, Latinceyi, Yunancayı ve İbraniceyi öğrendi. Bilgi birikimini artırmak onda gerçek bir tutkuya dönüşmüş, on sekiz yaşında dört fakülteyi bitirmişti; delikanlıya göre yaşamın yegâne amacı öğrenmekti.
Sayfa 155Kitabı okudu
Bunu biliyor muydunuz?)
Charles Darwin’in devrimsel nitelikteki eseri Türlerin Kökeni yayımlandığı sıralarda dört yaşında Moravyalı bir çocuk ailesiyle Viyana’ya taşınıyordu. Sigmund Freud adlı bu çocuk, insanın herhangi bir başka yaşam biçiminden farklı sayılmadığı, dolayısıyla da bilim spotlarının insan davranışlarının karmaşık dokusuna rahatlıkla yönlendirilebileceği
Üstün birer insan olarak doğmuş olmanın verdiği güvenle okulda başarılı oluyorlardı. Hiç kuşkusuz, De Gobineau'nun 'tüm uygarlıklar beyaz ırktan doğar, beyaz ırkın katkısı olmadan hiçbiri var olamaz, bir toplum kendini yaratan soyluların kanını koruduğu sürece yüce ve parlaktır,' varsayımını kanıtlama umuduyla çalışkan, düzenli ve enerjiktiler. Bu yüzden, umut veren öğrencilerin yurtdışında okumalarını salık veren öğretmenler onları pek göz ardı etmezdi. Tıp, hukuk, Tanrıbilim eğitimi görürler, yerel halka açık olan önemsiz devlet dairelerinde birbiri ardı sıra boy gösterirlerdi. Çapkın ve uçkuruna gevşek insanlar olarak, kamu ve özel işyerlerindeki yozlaşmış davranışları, soylu oluşlarıyla kazandıkları bir hak olarak düşünülür ve daha az yetenekli halkın çoğu onların bu tutumlarından büyük ölçüde zevk alırdı.
Sayfa 160Kitabı okudu
Alper'se annesine kesinlikle katılmıyordu ve susmadı: "Bizim okuldakiler gibisin aynı," dedi. "Amerikan sistemiyle en iyi eğitimi al, Amerikalıların kurduğu okulda oku, hocalarının oradan mezun olmasıyla övün, kendin de oraya gitmeyi hayal et ama Sıtarbaks'ı taşla." "Babasına hayır olsun diye mi yapıyor
Sayfa 38 - Giriş, Çözdüm nihayet o büyük sırrıKitabı okudu
Reklam
Duygu dünyası yeterince gelişemediğinde, gönül fakirliği performansla giderilir. New York'un yoksul kesimi dışındaki iliş- kilerde entelektüel performans egemendi. Bu konuda eksi du- rumdaydım, ama kendimi eksik de hissetmezdim, çünkü hisset- tirilmezdim. O yıllarda tıp doktoru olmak saygın bir statü idi, üs- telik psikiyatri eğitimi alıyorsanız da havalı. Tanıdığım entelek- tüeller bu nedenle mi beni aralarına almaya istekliydiler, bilemi- yorum. Kimse bana tepeden bakmadı ve her zaman içtenlikle yaklaştılar. Yıllar sonra dönüp baktığımda, benim eksik değil, onların gereğinden fazla olduğunu ve bundan kendilerinin de bu- nalmış olduklarını fark edecektim. Sıradan konuşmalarda bile çok fazla yorum yapılıyordu. O zamanlar memlekette sadece düz dedikodu vardı ve davranışların yorumlanması alışmadığım bir şeydi. Entelektüel arkadaşlarımın kültür ve sanat olaylarından sık söz etmeleri benim gibi bir cahil için başlangıçta iyi bir rehber oldu. Aslında birey olarak Amerikalıların genelde iyi insanlar ol- duğunu düşünüyorum, hatta biraz da saf yanları var. Memlekette yaygın olan, arkadan konuşma, mesnetsiz yargılama, yıkıcı de- dikodu ile orada hiç karşılaşmadım. Bazen onları üst-sistemin kurbanları gibi gördüğüm de olur. Doksanlı yıllarda insan ilişki- lerinde bir şeylerin yanlış gitmekte olduğunu fark eden bir kısım Amerikalı, intimacy dedikleri yakın ilişki kavramını halledilmesi gereken bir mesele olarak ele almaya çalıştılar. Ne var ki duygu- sal meseleleri proje olarak ele aldığınızda bir yere varmak genel- likle mümkün olamıyor.
Sayfa 51 - MetisKitabı okudu
Çalışkan ama tembel
Nitekim işte size çok sık rastlanan bir tembel türü. Genç adam canlı, neşeli, enerjiktir. Boş boş oturdu­ğuna pek rastlanmaz. Gün boyunca bir jeoloji incelemesi, Brunetiere'in Racine hakkında bir makalesini okumuş, birkaç gazeteye göz atmış, bazı notlarını tekrar okumuş, bir tez planı çıkarmış, İngilizceden birkaç sayfa çeviri yap­mıştır. Bir anı bile boş geçmemiştir. Arkadaşları onun ça­lışma gücüne ve uğraşlarının çeşitliliğine hayrandır. Yine de biz bu gence tembel damgasını vurmak zorundayız. Psikolog açısından, bu çalışma çeşitliliği içinde belli bir zen­ginliği olan kendiliğinden, anlık dikkatin emareleri vardır sadece; ama bu dikkat henüz bilinçli dikkate dönüşme­miştir. Bu sözde çalışma çeşitliliği gücü, büyük bir irade zayıflığından başka bir şey göstermez. Bu öğrenci çok sık rastlanan ve dağınık tip diyeceğimiz tembel tipini örnekle­mektedir .
Anadolu kentlerinde doktorlar çoğunlukla İstanbul’da veya Atina’da tıp okumuş Rumlar ve Ermeniler arasından çıkıyor. Ama bazen Rusya’da veya Fransa’da üniversite eğitimi görmüş olan birisiyle bile karşılaşabiliyorsunuz. Eczacılığın dili bu ülkede Fransızca. Reçeteler Fransızca yazılıyor, Fransız dergilerine abone oluyorlar ve tıbbi terim ve deyimleri de Fransızca olarak kullanıyorlar. Eczaneler de Rum ve Ermenilerin elinde.
Sayfa 57 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Eczacıbaşı'nın hikayesi
Almanya'da kimya eğitimi alan Nejat Eczacıbaşı, kişisel tasarılarını gerçekleştirmek amacıyla 1940'ta İstanbul'a geldi, işe özellikle II. Dünya Savaşı sırasında ithali yapılamayan bazı kimyasal maddeleri üretmekle başladı. O dönem balık yağı içmek sağlıklı yaşamın bir simgesi sayılıyordu. Yaşlı kişiler, kış aylarında balık yağı
Sayfa 61 - Business DergisiKitabı okudu
595 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.