Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Muhyiddin-i Arabi hazretleri der ki: "Kelimenin Arapça karşılığı yara izi demektir."
Sayfa 217Kitabı okudu
İsmet Özel "Partizan" şiirinde, "Gırtlağımda bir harf büyüyor buna dayanacağım." diye başlar. Harf, Arapça mızrak veya kılıcın keskin ağzı anlamına gelir. Mızrak gırtlağımızda iken ne söyleriz?
Reklam
Eğer Osmanlıca; Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı ve sadece Saray çevresine ait bir dil ise, sanat dili olarak tercihlerim arasında olabilir fakat konuşma dilim olamaz, diye düşünüyorum.. Şâyet Osmanlıca; 7 asırlık atalarım tarihinde, halkın da yazıp konuştuğu bir dil ise, fikrimin ince gülü Türkçe'm gibi, benim de öz dilimdir demekten çekinmem...
Rabbin varken asla telâş etme, talaş olur dağılırsın: "Telâş" kelimesi, Arapça kökenli olup "dağılmak, silinerek ortadan kaybolmak, bir şeyin aslî yapısının bölünerek ve ezilerek parçalara ayrılması" demektir. Marangozdaki Talaş da aynı kökten gelir İnsanın Dünya Telâşı da... İbrahim Oruç
XVI. yüzyılın ortalarına kadar dünyanın en büyük bilim ve düşünce merkezleri İslâm topraklarında bulunmaktaydı. Endülüs'te yahudi ve hıristiyan aileler çocuklarının iyi bir eğitim alması için müslüman medreselerini ve araştırma merkezlerini tercih etmekteydi. Arapça, yahudi ve hıristiyanlar arasında da bir bilim ve düşünce dili olarak kabul edilmişti.
Sayfa 52
"Yeryüzü genişliğine rağmen bunlara dar gelmişti." (et-Tevbe 9/118) Arapça da "rahb, "genişlik" anlamına gelir. Hatta Ka'b b. Malik radıyallahu anh, insanların hareketlerinin onları nasıl sıktığını anlatırken "Öyle ki memleketimi tanıyamaz olmuştum ve kendi kendime, 'Ben Medine'de miyim, değil miyim?' diyordum." demiştir. "Vicdanları kendilerini daralttıkça daraltmıştı." (et-Tevbe 9/118) İnsan, içi daralınca nefes alamaz bile. Fakat onlar, yüce Allah onları bundan kurtarana kadar sabrettiler. "Nihayet Allah'tan (azabından), yine Allah'a sığınmaktan başka çare kalmadığını anlamışlardı." (et-Tevbe 9/118)
Reklam
Farsça, daha önceki kitaplarımda yazdığım gibi Sasanlı dönemi Part Türkçesiyle Karahanlı Türkçesinin 9. yüzyılda Arapça ile karıştırılmasından oluşturulmuş olan Türklerin kullandığı bir saray dilidir.
Sayfa 87
136 syf.
·
Puan vermedi
Ömrü boyunca hiç evlenmemiş, dünyaya evlat olarak rubâîler, felsefe sanatları ve astronomiye dair Arapça ve Farsça manzum ve mensur eserler yadigar bırakmıştır. Hayyam üzerine yapılan araştırmalarda, onun rubailerinin felsefi içeriğinin genelde yaşam ve kader, günah ve ahlak, Tanrı ve insan, ruh ve diriliş, karamsarlık ve zorunluluk, yokluk ve hiçlik gibi konular üzerinde odaklaştığı görülür. Bu yönü onu en tartışılır kişi yapmıştır. Zihinde kalın.
Tartışmalı Bilge: Ömer Hayyam
Tartışmalı Bilge: Ömer HayyamDeniz Yılmaz · Halk Kitabevi · 20213 okunma
dipnot 14
Bu durumu şu örnek çok güzel açıklar: "Dört İslam ülkesinden, dört farklı dil konuşan dört hacı Mekke'ye doğru giden yolda çölden geçiyorlarmış. Bir vahada bir parça altın bulmuşlar. Altın parçası o kadar küçükmüş ki bölüşseler ellerinde neredeyse hiçbir şey kalmayacakmış. Bunun yerine altın ile bir şey satın alıp bölüşmeye karar vermişler. Almak istedikleri şeyi, en yaşlıları Arapça, ikincisi Farsça, üçüncüsü Türkçe ve dördüncüsü Kürtçe -hep aynı şeyi-söylemişler. Her dilde üzüm kelimesi farklı olduğu için birbirlerini anlamamışlar ve kavga ile son bulan bir tartışmaya girmişler. Oradan geçen ve dört dili de anlayan ve her birinin hakkını savunacağına söz veren beşinci hacı gelene kadar sakinleşmemişler. Beşinci hacı parayı alıp gitmiş ve biraz sonra sulu üzümlerle gelerek aralarında pay etmiş. Bu durum değişik dinler için de tıpkı böyledir. Hakikat daima aynıdır, onu anlatan kelimeler ise çok farklıdır. Gelecekte bir gün insanlar yeterince olgunlaştığında farklılıklar birleşmeyle sonlanabilir. Zira hakikat Allah gibi tek ve Ölümsüzdür." Mevlânâ Celâleddin Rûmî bu fikri şöyle dile getirir: "Önce senin ruhun ve benim ruhum bir idi. Benim gelişim senin gelişin, benim gidişim senin gidişin idi. Benden ya da senden söz etmek doğru olmaz. Aramızda ben ve sen artık bitti. Işıldayan özünü bulmak için nefsin bütün engellerini aş. Yerim hiçbir yerdir ve izim hiçbir izdir." Carl Vett , a.g.e., s. 35, 46. [Dervişler Arasında İki Hafta - KAKNÜS YAYINLARI]
Sayfa 26 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Vefat, en Anlamlı kelimelerden biri
Arapça vefa ile aynı köktendir ve sözünü tutmak, borcunu ödemek demektir. İnsan dünyaya geldiğinde ömür emanetini taşır ve öldüğünde sözünü tutup emaneti teslim etmiş olur. Ne mutlu borcunu tertemiz ödeyenlere.. Ölüm En Güzel Bahanesidir Ayrılığın, Ne giden suçlanır,Ne kalan umutlanır "Ölüm En Güzel Bahanesidir Ayrılığın, Ne giden suçlanır, Ne kalan umutlanır" Dünyadan Göç etme Anında pişmanlık duyulmayan bir ömür; zekice, dinamik ve verimli geçirilmiş bir hayat... - Ne kadar büyük bir zafer! Ya, Rabbim bana öyle bir ömür sürmeyi nasip et,ki son anımda, son demimde ömrümü düşündüğüm zaman pişmanlık duymayayım.
Reklam
RİSALE-İ NUR’UN İÇYÜZÜ) ABDULLAH TEKHAFIZOĞLU
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde der ki: Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler, isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları 80, Allah’ın kulları için delil ve hüccet niteliği taşıyamaz. Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
“Arapça isteyen urbana gitsin Acemce isteyen İran’a gitsin Frenkçe isteyen Frenkistane gitsin Ki biz Türküz bize Türkçe gerektir”
Sayfa 53 - Lastik Said’in bir şiiri
Lübbetülayn, Arapça kökenli bir kelimedir. "Lübbe" kelimesi, "gönül, kalp" anlamına gelir. "Ayn" kelimesi ise, "iki" anlamına gelir. Lübbetülayn, kelimenin tam anlamıyla "iki gönül" anlamına gelir. Lübbetülayn, İslam kültüründe, özellikle Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Hz. Aişe (r.a.) arasındaki sevgiyi ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Ve aşk; Efendimizin Aişe annemize seslenişiydi Lübbetülayn (gözbebeğim)..🌺🌺
Nizâmiye müderrisleri, sadece söz sahibi oldukları ilmî sahalarda önde gelen şahsiyetler olmayıp, zamanın geçerli dillerine de vâkıftılar. Misal olarak, Bağdat Nizâmiyesi müderrisi İbnü't-Tilmîz el-Bağdâdî (v. 1215), Arapça, Farsça, Türkçe, Habeşçe, Rumca, Ermenice ve Zencice biliyordu. Yine Hibetullah el-Bağdâdî, Arapça, Farsça, Yunanca ve Süryânî dillerini bilmekteydi.
Sayfa 165 - M. A. Köymen, a.g.e., s. 392.Kitabı okuyor
330 syf.
·
Puan vermedi
keyifli okumalar.
İslam düşünce geleneğinin önemli isimlerinden Muhyiddin İbn Arabi tarafından yazılan bu eser önemli ve etkili bir kaynaktır. İbn Arabi'nin mistik felsefesini ve derin manevi görüşlerini içeren bu eser, günümüz insanına da ışık tutacak önemli bir kaynaktır.Fususu'l-Hikem, Arapça'da "hikmetlerin faslı" anlamına gelir ve eser, birçok hikmet dolu bölümden oluşur. İbn Arabi, eserde evrenin işleyişi, insanın varoluşu ve manevi yolculuğu gibi konuları ele alırken, derin felsefi analizler ve mistik yorumlar sunar. Eser, günümüz insanının ruhsal ve manevi açıdan derinlemesine anlamlandırabileceği evrensel mesajlar içerir. İbn Arabi'nin insanın iç dünyasına ve Allah ile olan ilişkisine dair derin kavrayışı, modern okuyucular için de büyük bir ilham kaynağı olabilir.Fususu'l-Hikem, sadece İslam dünyasının değil, tüm dünya görüşlerinin anlamlandırılmasına katkı sağlayacak bir eserdir. İbn Arabi'nin derinlikli düşünceleri ve manevi bakış açısı, günümüz insanının ruhsal yolculuğunda rehberlik edebilecek niteliktedir.
Günümüz İnsanına Fususu'l-Hikem
Günümüz İnsanına Fususu'l-HikemMuhyiddin İbn Arabi · İnsan Yayınları · 2017974 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.