...kalbimin kıymetlisi ağaçlardır. Büyüyüp boy atmaları bir ömür alır, yıkılıp devrilmeleri ise bir an ve dallarını meyvelerle bezeyip ödemedikçe diyetlerini, arkalarından ağlayan pek azdır.
Dün akşam kızımı kreşten almaya gittim .Bizim burda çok köpek var ve arabalar geçince arkalarından havlayarak koşuyorlar ,tam o sırada bende kızımın elini tutup yolumuzdan giderken can havliyle kızıma bir şey olacak diye kucağıma aldım.
Kızım 2.5 yaşında sayılır ,ve bana dedi ki anne korkma ben senin yanındayım ,ben korkmuyorum köpekten .
Ve bir kere daha anladım ki ben çocuğumu doğurarak kendime arkadaş ,dost doğurmuşum.
Annem bende hep senin yanındayım.
Son nefesimi verene kadar...
Toprak Ana…
Ah, savaş kahrolası savaş! Savaş, binlerce belki yüzbinlerce kişinin birbiriyle amansızca dövüştüğü, kan ve gözyaşının hakim olduğu, geride yarım kalmış binlerce hayal bırakan lanet olasıca şey! Lanet olsun savaşlara! Lanet olsun giden canların acılarına neden olanlara!
Savaş sadece savaş meydanında çarpışan askerleri mi etkiler? Ya
"Yoksulluk utanç getirir. Hele bizim buralarda, sosyal yarışı kaybettiğin an, dışlanırsın. İnsanlar ahlaksızlığı bağışlayabiliyor ama acizliği asla. Çal, soy, yeter ki yoksul kalma.” diyor Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ın yönetmeni Ahmet Uluçay. Yönetmenin muhteşem tespitine hepimiz şahitlik ederiz zannediyorum. Paraya dönüştürülemediği
Psikanalist Dr. Dan Kiley 1983 yılında yazdığı bu kitapta ilk kez, hiç büyümeyen erkekler için Peter Pan Sendromu tanımını yapmış ve bu sendromun görüldüğü erkekleri ise PPS kurbanı olarak adlandırmıştır. Kitap teknik tanımlar ile okuyucuyu yormadığı gibi yazarın kendi vakalarından fazlaca örnek içerdiği için de oldukça kolay anlaşılır
Üç gemi kalkmış Napoli'den bilinmeyen bir zamanda. Birisi mavi, diğeri kahverengi , üçüncüsü de griymiş. Üçünün de ismi birbirlerinden gizlenmiş. Napoli halkı hiç birinin ismini bilmiyormuş zaten. Her denizci sadece kendi gemisinin ismini biliyormuş. Üç geminin de ismini bilen tek bir kişi varmış Napoli'de. Alberto Ganhligei isimli bu ayakkabıcı
İhvanlar kavgaya tutuşmuş.. Aynı cemaate mensup insanlar kamuoyunun gözü önünde birbirlerini yalancılık ve iftiracılık ile suçluyorlar.. Bunlar sadece kamuoyuna yansıyanlar. Bu gözler neler gördü, neler.. Küçük bir örnek vereyim; Küçük bir ilçede 3 tane aynı cemaatin hocası faaliyet gösteriyordu, üçü de birbirine düşmandı.. Taht kavgası.. Cemaat içinde böyle. Cemaatler arası nefret çok daha büyük. Herkes pastanın büyük kısmı benim olsun istiyor..
Bunlar öyle iki yüzlüler ki, sabahtan akşama kadar birbirlerinin arkalarından atıp tutarlar, sonra da kürsüye çıkıp, "Ey Ümmet-i Muhammed! Birlik olun! Dağılmayın!" diye yırtınırlar..
Fahreddin Er-Râzî'nin bir sözü vardır: "Bir insan iç niyetini, iradesinden doğan iç fiilini (amel-i bâtın) değiştirmediği müddetçe Allah onu değiştirmez." Şüphesiz bu tespit "Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." (Ra'd, 11) âyetinin bahsettiği hakikatin bir ifadesidir. Yasin suresinde bazı kimselerin önlerinden bir set, arkalarından bir set çekildiğinden bahsedilmesinin sebeplerinden biri de budur. Kalbin mühürlenmesinin sebebi budur, kulaklardaki ağırlığın, gözlerdeki perdenin sebebi budur. İnsan iç halini, kararlarını, niyetlerini değiştirmedikçe hikmet ve hakikat ona tesir etmiyor; âyet tesir etmiyor, mucize tesir etmiyor.
Bu kitabın tadı hâlâ damağımdayken bir şeyler yazabileceğimi düşünüyorum. Hayır aslında damağımda değil, zihnimde ve içimde.
Kaan Murat Yanık ve onun kitabıyla bir arkadaş sayesinde tanıştım ve gerçekten iyi ki tanıştım diyebileceğim bir yazar ve kitap oldu diyebilirim. Kalemi, genç bir yazarın kalemi değil de 70-80 yaşında dünyanın tüm tozunu, pisliğini, çirkinliğini veya güzelliğini yutmuş bir insanın kalemiydi adeta. Yazar mistizim ve tarihi harmanlayıp insanın içini ısıtan akıcı ve merak uyandırıcı bir eser ortaya çıkarmış. Keşke biraz daha devam etseydi de aklımda kalan bazı soru işaretlerini giderebilseydi diye düşünmeden edemiyorum... Peki ya aforizmaları? Müthişti gerçekten müthiş...
Ben de bir gün kitap yazmayı düşünüyorum ama ne zaman hayata geçiririm bilmiyorum. Umarım bir gün Zencefil gibi bir papağanla tanışırım da bana ne yazacağım hakkında fikir verir :)
Bu arada bu kitap okuduğum ilk kitabıydı belki ama son kitabı da olmayacak. Dünyasızlar ve Butimar listeme eklendi.
Neyse,
Kaan Murat Yanık'ın da dediği gibi; "Keşke oturup sabahtan akşama kadar roman kahramanlarının arkalarından konuşacak kadar dertsiz olsaydık..." Ama maalesef ne sabahtan akşama kadar roman kahramanlarının arkalarından konuşacak arkadaşlarım var ne de dertsiz bir hâlim var.
Uzakların ŞarkısıKaan Murat Yanık · Everest Yayınları · 20172,914 okunma
“Bazı arkadaşlarımızın önüne yükselip yukarıya çıksınlar diye merdiven koyuyoruz.Ancak onlar yukarıya çıktıklarında, ‘arkalarından başkası gelmesin’ diye merdiveni çekip alıyorlar.Kaderin cilvesi; sonra kendileri de merdivenle inmek yerine aşağıya düşüyorlar.”
Nurettin Topçu
Onlar, öyle büyük ve gizemli bir kalbe sahipler ki düşünebiliyor musun 20 kiloya kadar çıkabiliyor kalp ağırlıkları; ama bu değil onları kutsal yapan ruhları. Geçmişi biliyor unutmuyor, geleceğe sadaketle eşlik ediyorlar. Bu yüzden ölülerine yas tutuyor ve ağlıyorlar arkalarından; yas zamanı dolduktan sonra gidiyorlar gitmeleri gereken yollarına... Çünkü geleceğe yürüyorlar...