İnsanlar birbirlerine bir şeyler vermekten ve almaktan zevk duyarlar. Ancak bir insanın diğerine kendi gücünün çok ötesinde bir şeyler vermesi karşısındaki insanda olumsuz duygular yaratabilir, ya da birinden karşılığını veremeyeceği bazı şeyler alması onu tedirgin edebilir. Bu duygular, alınan şeyin kimden geldiğine, verilen şeyin kime verildiğine, verilen ya da alınan şeyin ne ya da nasıl bir davranış olduğuna göre değişebilir. Ancak, bazı insanlar sürekli bir şeyler vererek kendilerini kabul ettirme, ya da tam karşıtı, diğer insanlarla ilişkilerinde asalak bir yaşantı sürdürme eğilimindedirler. Temelde, bu tutumlar arasında bir fark da yoktur. Çünkü sürekli ve ayrım yapmaksızın vermenin gerisinde de kişi, diğer insanları kendisine bağımlı kılarak kendi bağımlılığına doyum sağlar.
Çürümüş bir ağaç gövdesi; ne büyük bir hazine!... Siyah ve mavi mantarlar ona kulak takmış, kırmızı asalak bitkiler onu yakutlarla süslemiş, başkaları da ona sakal vermiş.
SORİN - Nasıl söylemeli bilmem, ama başka nedenler de var. anlaşılmayacak bir şey değil; aklı başında genç bir adam, burada, bu ıssız köy hayatını yaşıyor. Ne parası, ne toplumda bir yeri, ne geleceği var. Belli başlı bir işi yok. Başı boşluğundan utanıyor ve korkuyor. Çok severim onu, o da bana bağlıdır. ama yine de, ne de olsa, yerinin burası olmadığını biliyor, başkalarının merhametiyle yaşayan bir besleme, bir asalak gibi hissediyor kendini. Şaşacak bir şey yok bunda, gururlu bir insan. ARKADİNA - Beni çok tasalandırıyor... (Düşünceli.) Bir işe mi girmeli acaba?
Hiç düşündünüz mü, yüzlerce binlerce yıl önce birçok aklı başında insan neden mağaralarda yaşamış?
Ya da birçok peygamber ya da alim neden mağaralara sığınmış?
Ya da üst üste yığarak milyonlarca ton ağırlığında milyonlarca taşlardan oluşmuş o piramitlerin içinde insanlar ne yapmış?
Ya da o akıl almaz büyüklükte devasa yeraltı şehirlerini neden inşa etmişler?
Çünkü kendinle baş başa kalabildiğin bu gibi yerlerde zaman kavramı yoktur.
Ve bu gibi yerler zamanın altına açılmış tünel gibidir.
Hızlı zaman negatifleri, sizi hızlandırılmış zamanın içerisinde tutsak edip an'ı yaşamaktan men ederek, bir köle gibi tüm enerjinizi nasıl sömürüyor, ve bilakis bir asalak gibi sizin enerjinizle nasıl beslenip hayatta kalıyorlar, bu kitap çok farklı betimleme ve hikayelerin ardına sığınarak çok güzel anlatıyor...
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201765,6bin okunma
Bir ağacın üzerindeki bir böcek gibi, sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir. Sonra biriktirdiklerini harcar, yetişkin olur ve olgunluğu da son noktadır… diyor Tarkovski.
Gerçekten bugün bir gençlik alt kültürü oluşmuştur. Gençler eski kuşaktan değişik görüşleri, yeni yaşam biçimleri ve bağlandıkları değerlerle erişkinlerden ayrı bir dünyada yaşar gibidirler. Değiştiremedikleri topluma başkaldırmasalar da topluma bir süre için dudak bükmekte, umursamaz davranmaktadırlar. Uzayan gençlik çağı gençleri ya sabırsızlığa ya da umutsuzluğa götürüyor; apayrı bir dünya görüşü benimsiyorlar. Aslında ilk bakışta çok çekici, çok çarpıcı olan bir dünya görüşüdür bu: "Savaşmayın, sevişin!" Ancak genç, anne-babasının sırtından geçinerek bu yaşam biçimini sürdürdüğünü, asalak yaşadığını görmek istemez. Bu anlayışta bir genç, aktif bir barışçı de- nliği benimsem gil, edilgin bir asalak olmaktan öteye gidemez.
yine başladı başım
yine dünyam kapkaranlık
*
ne aspirin ne novaljin ne şurup
eczanelik ağrı değil bu benimkisi
değil dostlar
---beyin değil
----işte elektrosu
"... bütün sanat eserleri belleğe dayanır. Belleği billursu hale getirmenin, somutlaştırmanın araçlarıdır. Bir ağacın üzerindeki bir böcek gibi, sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir. Sonra biriktirdiklerini harcar, yetişkin olur ve olgunluğu da son noktadır... diyor Tarkovski..." Katılıyorum.
https://1000kitap.com/bidunyakitapgrubu
“... bütün sanat eserleri belleğe dayanır. Belleği billursu hale getirmenin, somutlaştırmanın araçlarıdır. Bir ağacın üzerindeki bir böcek gibi, sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir. Sonra biriktirdiklerini harcar, yetişkin olur ve olgunluğu da son noktadır... "
diyor Tarkovski... Katılıyorum.
Ama şarkı söylemek , düşlemek, gülmek,
Yürümek..
Tek başına..
Özgür olmak..
Dünyaya kendi gözlerinden bakmak ..
Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak..
Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak..
Ne ün peşinde olmak ,para pul düşünmek,
İsteyince Ay’a bile gidebilmek.
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek..
Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın .
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar..
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
İnsanlar vardır, bilirsiniz, başkalarından sürekli bir şeyler bekler ya da isterler. Aslında bu, bir insanın ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasından çok daha büyük bir çabayı gerektirir Üstelik onur kırıcıdır da. Ama onlar için önemli olan, diğer bir insanın ya da insanların kendileri için bir şeyler yapmasıdır. Bunun için her şeye katlanırlar. Genellikle bu tutumlarının bilincinde değildirler. Amaçları diğer insanları sömürmek değil, bir şeylerin hızlıca kendilerine verilmesidir. Aşırı bağımlıdırlar ve kendi sorumluluklarını başkasının üstlenmesini beklerle. Onların çevremizdeki varlığından sıkılabilir ya da bize yük olduklarını düşünebiliriz. Ama çoğu kez kendi bağımlılığımızdan ötürü onları çevremizde tutarız. ......
.... böyle kişiler kronolojik olarak yetişkin, hatta entelektüel yönden iyi gelişmiş olsalar bile, bebeklik yıllarının asalak varoluş biçimini sürdürürler.