Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nasıl diyabet hastası olunur? Adım adım evreleri. Üşenmeyip okuyun bence..
Doktor Davis hibrit buğdayın içerdiği amylopectin A maddesinin toz şekerden bile daha hızlı kan şekerini yükselttiğini belirtiyor. Hibrit buğdaydaki bu madde şeker metabolizması ile oynayarak, açlık hissi yaratarak kalp ve şeker hastalıklarına sebep oluyordu. Şöyle yazdı: -Bu buğday yendikten 90 dakika sonra kan şekeri tavan yapıyor. -Bunun üzerine beyin pankreas'a emir veriyor. -Aşırı yükselen kan şekerini düşürmek için bol miktarda insülin salgılatıyor. -İnsülin salgısı, kan şekerini düşürüyor. Kan şekerinin düşmesi iki saat sürüyordu. Yani... Buğday ürünlerini yedikten iki saat sonra tekrar acıkılıyor ve bunun üzerine tekrar yemek yeniyor. Bunun sürekli tekrarlı sonucu kilo alınıyor ve kan insülin seviyesi sürekli yüksek kalıyor. Sonuçta... Daima insülin uyarısına maruz kalan hücrelerde, insülin direnci gelişiyor ve insülin hormonu yağ yapımını arttırıyor. Ardından glukoz metabolizması bozuluyor ve çok geçmeden Tip 2 diyabet hastalığı başlıyor. Bitmedi... Tip2 Diyabet teşhis konulduktan sonra doktorunuz sizi ilaca başlatıyor. Paranız varsa bir de diyetisyen önemli öneriyor. O da size, diyabet hastasınız karbonhidrat almalısınız derse durumunuz vahim hale geliyor. Kuşkusuz verilen ilaçlar geçici olarak kan şekerini düşürüyor, ama siz buğday Yedikçe yeni sürüm metabolizmanız alt üst olmaya devam ediyor. Gün geliyor ilaçlar yeterli olmayınca doktorunuz insüline başlatıyor başlatıyor! İnsülin sonucu ne yazık ki, ayakta yaralar görülüyor; böbrek yetmezliği oluşuyor; gözler etkileniyor; sinir yıkımı nedeniyle nöropatiler ve vücut ağrıları meydana geliyor. En önemlisi de, diyabetin sebep oldu kalp damar hastalıkları...
BOLLUK AKIŞI SIRLARI
.Her şeyin hakkını ver, gücün varsa daha çok ver ki, çokluk enerjin yayılsın. .Her gün herkesle bolluk bereket hakkında sözlerle konuş. .Ya biterse diye sürekli bir şeyleri saklama ve tutma, hayrını görmezsin. .Aşırı sahiplenme, her şeyi geçici olarak kullanıyorsun. .İş yerine defne, kaya tuzu, çörek otu, pirinç ,kristal, akik, çiçek, altın rengi objeler koy. .Paranın büyüklüğü değil, sana nasıl etki ettiği önemli. .Azdan çok etmek berekettir. Kimi de çok para kazanır, hiç bereketi olmaz. .Geldiği gibi gitmesin, para ile olan ilişkini geçmişini gözden geçir. Para titreşen bir enerjidir. .Almayı bil, alıcı enerjiyi seç. Almadıkça, alamayan olup kalırsın. .Korkarak para harcama. .Parası olanları kıskanma, bu onları güçlü ve seni güçsüz yapar. .Para niyetlerinin önünde duran blokajları bul, ön yargı ile paraya yaklaşma. .Para niyetin, sana paranın gelişi ile ilgili bir yön verir. .Maneviyat en büyük zenginliktir, para sadece araç ve semboldür. .Para adına içine sinmeyenleri yapma, mutlu hissettirmeyen işten gelen para bereket vermez. .Kendine haksızlık yaparsan değersizleşirsin, para ise bir değerdir; onu çekmen için değerli de hissetmen gerekir. . . . . .
Sayfa 63 - FENİKS
Reklam
Fiziğin babası sayılan Einstein okulda matematikten kalmış ve aşırı şekilde Hayaller kurduğu için neredeyse üniversiteden atılmak üzereymiş Tarihin en önemli buluşlarından biri olan İzafiyet teorisini Einstein laboratuvarda değil, yazın bir tepede uzanmış Hayal kurarken bulmuştur. Einstein bir taraftan beyninin sağ bölümünü harekete geçirdi Ve o sınır tanımayan Hayal aleminin zenginliklerine dağıldı Diğer taraftan beyninin sol tarafını devreye soktu Hayal aleminin zenginliklerinde yakaladığı parıltıları bir çerçeveye oturtmak için matematiği ve fiziği kullandı
Irkçılık-Turancılık Davası ve Dış Politika: Hem sanıklar, hem de birçok araştırıcı, Irkçılık-Turancılık Davası'nı, hükümetin dış politikasıyla ilişkili saymışlardır. Reha Oğuz Türkkan, yabancı araştırıcıların ve basının bu yöndeki görüşlerini aktarır: "Prof. Edward Weisband, 1974'te yayınlanan '2. Dünya Savaşında İnönü'nün
Kafam gece gündüz yanıyor, çaresiz bir şekilde ortalarda dolaşıyorum, bu hayat değil. Aslına bakılırsa bunun sebebi endişeler değil, ağırkanlı ve aşırı titiz olduğum için bu duruma sayısız endişe de eşlik ediyor ama önemli olan bu endişeler değil, onlar ceset üzerinde çalışan böcekler gibi işlerini yapıyorlar. Fakat beni belirleyici şekilde etkileyen asıl şey başka. Korkunun, zayıflığın ve kendimi hor görmenin genel baskısı.
Artık içgüdüsel seslerimize dokunmaya başlayabiliriz. İlk adım bu sesi dinlemek için duyusal algıyı kullanmayı öğrenmek. Bu yolculuğun en faydalı özniteliği yumuşaklık yani nezaket. İçgüdüsel benle temas kurmak meşakkatli bir hüner. Dolayısıyla asla zorlayıcı olmayın. Sabırlı olun, yavaş yavaş ele alın. Herhangi bir anda bunaldığınızı hissederseniz, aşırı yüklenmişsiniz demektir. Bir dahaki sefere aynı dönemece geldiğinizde daha yavaş olun. Daha yavaş giderek hedefe daha hızlı ulaşacağınız bir yer burası. Bazen duyusal algı çok yavaş ortaya çıkarken, bazen de onu çok hızlı bir kavrayışla bir anda yakalarsınız ve olayın bütünü anında netleşiverir. Yapabilece- ğiniz en iyi şey açık ve meraklı bir tutumla hareket etmek. Meydana gelmekte olanı yorumlamaya, analiz etmeye ya da açıklamaya çalışmayın; sadece deneyimleyip farkına varın. Söz konusu meseleyle ilgili anıları, duyguları, sezgileri ya da başka bir şeyleri taramak da gereksiz. Kendiliğinden gelmeleri iyi olur ama onları yorum yapmadan ya da duygusal bağlılık oluşturmadan gözlemlemek daha bile önemli. "Onları geldik- leri gibi kabul etmek" duyusal algınızın dilini. öğrenmenizin en iyi yolu. Bilgi size sözcükler, resimler, sezgiler ve duygular biçiminde gelebilir ancak hangi biçimde gelirse gelsin, bir diğer duyumsamalar katmanının kendisine eşlik edecek olmasıdır. Bu katmandaki duyumsamalar, siz dikkatinizi fazlasıyla örtük bir düzeye yönlendirmeyi öğrenene kadar muğlak kalabilirler. Duyusal aracılığıyla kendinizi tanımayı öğrenmeniz trav- mayı iyileştirmeye dair atacağınız ilk adım olacaktır.
Reklam
Gerçek yalnızlık her insanı korkutur. Buna karşılık, yalnız kalmaktan korkmak bir insandan diğerine farklılık gösterir. Kimi insan için bir bozkırın sonsuzluğunu seyretmek bile ürkütücü duyguların yaşanmasına neden olurken, bir diğeri için doğa ile baş başa kalmak doyurucu bir yaşantıdır. Kimi insan mutlak bir sessizlikte paniğe kapılabildiği halde, bir diğerinde böyle bir durum dinlendirici bir etki yaratabilir. Bu farklılığın ardındaki neden, yaşadığımız kültürden kaynaklanmaktadır. Günümüzde insanlar kendi kişiliklerini değerlendirmede, hatta kendi varoluşlarının bilincini yaşamada, diğer insanlarla olan beraberliklerinden aşırı oranda etkilenmekteler. Bir başka deyişle, bir insanın kendi gerçeklerini algılayış biçiminde diğer insanların onun hakkında söyledikleri ve düşündüklerinin payı oldukça önemlidir. İşte bu nedenledir ki, insanlar yalnız kaldıklarında ya da dış dünyadan soyutlandıklarında, benliklerinin sınırlarını yitiriyormuşçasına bir duygu yaşayabilir ve öznel benlikleriyle nesnel dünyanın ayrımını yapmakta güçlük çekebilirler. Dolayısıyla, bir insanın kendi benliğini ne ölçüde diğer insanların görüşlerine göre değerlendirdiği, o insanın yalnız kaldığı zaman yaşayacağı korkunun oranını belirleyen en önemli etmenlerden biridir. Ama, yine de, yalnız kalmanın ne zaman insanın yaratıcı güçlerine etkinlik kazandıracağını ve ne zaman ruhsal dengesinin bozulmasına neden olabileceğini kestirebilecek ve değerlendirebilecek bilgilere sahip olduğumuz söylenemez.
Aşırı seven kadında iki önemli unsurun etkili olduğunu unutmamak gerekir. 1: Onda yerleşik kalıplar ile erkeğindekilerin birebir uyumu. 2: Geçmişteki acıları tekrar yaşayarak üstesinden gelme çabası.
Mobbing Bank Diyor ki;
Ortadoğu Kültürünün Duygu, Batı Kültürünün Maddi Sömürü Zulmünü Bir İbret ile Bitiriyoruz Türkler de yaşam mana üzerine kuruludur. İhtiyaçtan fazlası zehir gelir Türklere. İsraf haram demeyen din var mı? Dinler yokken Türkler de yaşanıyordu. Dinler bütün bu bilgileri bizden almış kullanmıştır. Dini farklı niyetle kullanmak adına dinin
Beyin ve işlevleri ile ilgili pek çok konuda olduğu gibi, duygular konusunda da önemli miktarda bilgiye beyinlerinde lezyonlar olan hastalar sayesinde ulaştık. Frontal lobda lezyon olan hastaların duygusal farkındalık açısından zayıflık gösterdiklerini, yeterince mantıklı düşünemediklerini ve karar vermede güçlük çektiklerini biliyoruz. Ayrıca beyin lezyonları olan hastalar üzerinde yapılan klinik çalışmalardan duyguların hem eksikliğinin hem de fazlalığının rasyonel davranışı önleyebildiğini ve bu durumların kişinin mental sağlığını olumsuz yönde etkilediğini öğreniyoruz. Stanford Üniversitesinden Philipp Gordon, aşırı derecede üzüntü duygusunun depresyona, aşırı öfkenin sebepsiz saldırıya (agresyon) ve aşırı zevkin bağımlılığa neden olduğunu belirtiyor. Gordon tehlikeli durumlarda hissedilen korkunun normal sınırları aşması sonucu aşırı endişeye (anksiyete), fobiye ve paniğe dönüştüğünü, gereğinden fazla endişelenmenin ve kaygılanmanın ise genel anksiyete bozukluğuna neden olduğunu açıklıyor
Reklam
Duyguların dozu da önemli :)
İyi niyetli olmakla aşırı fedakâr olmak birbirinden farklı şeylerdir. Birincisinde düşünceleriniz temiz kalırken, ikincisinde birilerine bağımlı hale gelirsiniz.
Aşırı gerçekçi zihni bazen asıl önemli noktayı kaçırıyordu.
Henüz sadece sezaryenle doğan bebeklerin bağırsaklarının annenin vajinal mikropları ile değil, annenin cildinden, ebelerden, doktorlardan, hemşirelerden ve doğumhanedeki di­ğer yenidoğanlardan gelen mikroplar tarafından kolonize olduğunu ve bu bebeklerin bağırsaklarına bifidobakteriler gibi önemli ve faydalı bakteri­lerin yerleşmesinin vajinal yoldan doğan bebeklerin bağırsaklarına göre daha uzun sürdüğünü biliyoruz. Tehlikeli bağırsak mikroplarından biri olan Clostridium difficilc'in sezaryenle doğan bebeklerin bağırsaklarına yerleşip aşırı çoğalması olasılığının daha yüksek olduğunu ve yine sezar­yenle doğmuş olan bebeklerin ileri yaşlarda obez olma ihtimalinin daha fazla olduğunu biliyoruz. Bilim insanları, sezaryenle doğumun bebeği beyin-bağırsak değişikliklerine ve ciddi beyin bozukluklarına karşı daha hassas hale getirmesinden şüphelenmekteler ve bunu kesin olarak öğren­mek için çeşitli araştırmalara devam etmekteler.
Ancak, sakat bir bacak, yoksulluk, aşırı ceza­landırıcı ana-baba tutumları gibi nesnel olaylar değerlendirilir­ken asıl önemli olan, bireyin bu durumlara karşı hangi tepkileri geliştirmiş olduğudur.
Sayfa 121 - Metis
Öncelikle de, dünyadaki yetersiz beslenen insanların yaklaşık dörtte üçünün kırsal bölgelerde yaşaması gibi en önemli olgudan hareket etmek gerekiyor. Kırsal bölgelerde yaşayanların arasında çoğunlukla, yetersiz ekipmana, elverişsiz yerleşim yerlerine ve konutlara sahip köylüler var; aynı, kentlerde yaşayan ve kendileri kadar yoksul olan tarım
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.