1 hafta içinde okuduğum 3. Jack London kitabı oldu Martin Eden. Kitaplarını okudukça okuyasım geliyor; hiç sıkmayan bir dili, sürekli azim ve mücadele içinde hayat hikayeleri yaratmadaki üstün başarısı ve hep ana karakter ve birkaç yan karakter ile birlikte belirli mekanlarda geçen olay örgülerine rağmen hiç tekrara düşmeyen anlatım şölenine
Belki sana yazarım uğradığım bir şehirden
Renkli bir kart atarım mekke yada kudüsten
Sonra bir gün çıkarım sen artık dönmez derken
Bir şarkı fısıldarım kulağına gün batarken
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.
hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye:
bir şey daha var bütün yaptıklarından başka
niceleri geldi , neler istediler,
sonunda dunyayi bırakip gittiler.
sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler..
geçmis günü beyhude yere yâd etme,
bir
Bizim dağ gibi bir sevdamız var. O kadar şey yaşamış olmamıza rağmen yıkılmayan büyük, güçlü, dev gibi bir sevda... Ben hayatım boyunca hiç bu kadar güçlü olmamıştım. Kendimi hiç böyle hissetmemiştim. Evet büyük bir hayat mücadelem vardı; çok fazla şeyle savaş veriyordum, kendimle bile fakat bu bambaşka bir mücadele. Bu bambaşka bir his. Sen öyle
Sunuda bil ki ates, asil sehvet atesidir; sucun, kabahatintemeki, o ates ustune atilmistir.
Distaki ates, suyla soner fakat sehbet atesi, parladikca parlar; adamin yuzunun suyunu yerlere doker.
Sehvet atesi suyla yatismaz cunku azap etmek bakimindan cehennem huyu vardir onda.
Nemrud'a benzeyen nefsinin atesinden, şu odağacina benzeyen bedendin kurtulsun.
Atese benzeyen sehvet, yanip durdukca eksilmez; o, ona, dilegini vermemekle eksilir.
Bir atese odunu attikca hic soner mi? Hic odunu yakmaz mi?
Fakat odun atmazsan ates soner cunku bu cekinmek, atese su serper..
Mevlânâ
“Seven, sevgilisinin değil vuslatına, hicranına bile sevinir ; çünkü onun hicranı kalbinde durdukça sevgiliyi kalbinde sakladığı bir vuslatı yaşar.Hicran ateşi ki âşığı ne kadar yakarsa o kadar da arıtır...”