"Yaşanmaya değer ne varsa yeryüzünde senden geliyor. Senden geliyor sevinçler, hazlar. Özlemlerin tadı, aşkın ölmezliği, güzelliğin anlamı senden geliyor."
“Yaşanmaya değer ne varsa yeryüzünde senden geliyor.
Senden geliyor sevinçler, hazlar.
Özlemlerin tadı, aşkın ölmezliği, güzelliğin anlamı senden geliyor.”
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin
Bu alem, ne de olsa yalnızlık yeri değil, sohbet, dostluk ve eğlenme yeridir. Fakat İlahi güzellikten veya ondan haber getiren nurlu bir yüzden mahrum olursak hayatın tadı tuzu kalmaz.
bazen mecbur kalınan ve bitmesi gereken ilişkiler olur. çok şey söylenmek istenir bu gidişe.
ama sen gittiğinden beri her şey değişti. seni özlemenin de buruk bir tadı var. uzun zaman dönersin diye beklemiştim ama artık vazgeçtim. yıllar geçmiş. hayat devam ediyor, hiçbir şey yerinde kalmıyor, o eski sevdalar artık yok ve ben yolumu çizmek zorundayım. yine de bil ki, sen gelmiyorsun ya, eksiliyorum ve eksik yaşayacağım.
büyük bir aşk hikayesinin baş kahramanlarıydık.
son ana kadar birlikte olacağımızı sanmıştım, çocukça bir hayalmiş.
hangimiz daha çok sevdi diye düşünmüyorum, hem artık ne fark eder ki ?
ikimiz de sevmiştik, eminim bundan. ne kadere, ne sana söyleyecek kötü sözüm yok. olması gerektiği gibi oldu işte, ikimizin de istemediği şekilde.
sen olmasan, kalbim bu kadar büyük bir aşkın lezzetini nasıl tadacaktı? özlemenin, sevmenin, aşık olmanın, acı çekmenin her zerresini yaşattık birbirimize.
yaşattığın tüm duygular için teşekkür ederim.
demek isterdim.
ona bile değmezmiş.
herkes gittiği yerde kalmalı.
pişmanlığınla bir ömür yaşamalısın sen de.
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır.
Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
Hüznün Tadı
Kurumayın, sakın kurumayın,
Ebedi aşkın gözyaşları!
Çünkü ancak gözlerin yarı kurumuş pınarları Çorak ve ölü gösterebilir dünyayı! Kurumayın, sakın kurumayın,
Mutsuz aşkların gözyaşları!
Birkaç ay önce (11 Şubat 2024) hayatını kaybeden aynı zamanda senarist ve yönetmen olan Füruzan, İlk kitabı “Parasız Yatılı”yla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan ilk kadın yazarımızdır. Vefatından bir yıl önce ve 90 yaşında yayımladığı son öykü kitabı “Akim Sevgilim”de üç öykü var: Akim Sevgilim, Sesi Olmayan Türkü, Varoşlarda.
Hepsinin
Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız
yıldırımlarla ağmış,
ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış
kaburgamız,
dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir
uçurumlar,
yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin
yaşından
incitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği;
şimdi asmalardan korukların tadı silinmiş,
sesimizde sendeleyen bir keder,
uykusuzluk serin serin sızıyor acıyan tenimizden;
ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzde aşkın yeri çok derin.
Nihat Behram
Bu kitap Begüm Çakır'ın önerisiyle listeme ekledim. Elime geçmesi için biraz fazla zaman geçmiş. 3 yıl kadar... Ama nasıl aklımda kalmışsa unutmamışım.
Mini minnacık bir kitapçık. Aşkı konu aldığını bildiğim için incecik neyi, ne zaman anlatacak dedim!. Önyargımı kıramadım gitti.. Ambalaja takılıyorum. İçindekine ayıp oluyor!?
O kadar tatlı bir kitaptı ki... Nasıl desem içimi ısıtan türden desem abartı mı olur? Abartıyı fazlasıyla hak ediyor. Ben abartıyorum en azından:
Fazlasıyla Romeo ve Julieti hatırlatan aynı tadı verebilecek bir kitap. Mektuplaşmalarında nasıl bu kadar kısa, açık ve özgün cümleler kullanıldı bilemedim...
Aşkın kitaplarda yer edinmesi değişmiyor, verdiği haz, duygular hep aynı coşkuda. Kişiler değişiyor, üslup değişiyor, yazar değişiyor ama aşk hep orda duruyor. Kimileri onu yaşıyor, kimileri yazıyor, şahit olan da var, hiç tatmadan, bilmeden acısını, hüznünü çekmeden yaşayan da var. Sahi yaşıyor mudur aşkı bilmeyen?
Veda edelim Heloise mektubundaki yazıyla:
“Ne zalimdir şu erkekler!
Bize aşkı öğretirler, sonra çeker giderler. Biz ise hâlâ... Zalimsin sen de!
Yazmıyorsun bana.”
(s. 43)
Abelard ve HeloiseRonald Duncan · Helikopter Yayınları · 20182,394 okunma
Sait Faik yalnız bir adamdır,yaşamın tekdüzeliğinden sıkılmış,yanlız ama mutlu bir adam...İyi bir gözlemcidir ;yaşamı ve insanın hallerini seyreder,öyküleri gerçek yaşamından gözlemlerinden kesitlerdir, kurgu yok gibidir.Derin bir insan,hayvan ve doğa sevgisine sahiptir,bunu eserlerine sade akıcı ve samimi bir dille yansıtır. Bir ada insanı