Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
59 syf.
9/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
İlhami Algör, benim nazarımda varoluşsal edada büyük bir Sanrıcı’dır. Yani bendeniz, naçizane yazarın kahramanı için; gerçekte var olmayan şeyleri gören ve aynı zamanda işiten, daha doğrusu dayanaksız algı sahibi insanlar için kullanılan Sanrı kelimesine karşın, “Sanrıcı” nitelemesinde bulunurum, çünkü hoşuma gider böylesine otantik nitelemeler ve
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429,2bin okunma
Teklikten çokluğa, karanlıktan aydınlığa, bâtından zahire, içten dışa doğru esen “Aşkın Rahmani Nefesi”dir. Teklik ve Birlik, kendi içindeki çeşitliliği, dışarı yansıttı. İçten dışarı doğru Rahman nefesi, aşk ile hareket eder ve “kör karanlıktan” nefes ile aydınlanır, âlemler, varlıklar oluşur. İşte varoluşun temeli olan mahabbet, yani aşk, İbn-i
Reklam
Damlalarımı sayıyorum yine! Inci inci dökûldükce adın işleniyor bam telime. Sustukça konuşuyor, Konuştukça uçurumum kendimle Uzaklardan rüzgar esiyor sesinle Hasret değiyor senelik çizgilerime Aynadaki yansımam utanıyor sevginle. Acayip bir hal kalıyor avuç içlerimde, Sustukca konuşuyor Konuştukça uçurumum kendimle. Yuşa
Yuşa'dan
Damlalarımı sayıyorum yine! Inci inci dökûldükce adın işleniyor bam telime. Sustukça konuşuyor, Konuştukça uçurumum kendimle Uzaklardan rüzgar esiyor sesinle Hasret değiyor senelik çizgilerime Aynadaki yansımam utanıyor sevginle. Acayip bir hal kalıyor avuç içlerimde, Sustukca konuşuyor Konuştukça uçurumum kendimle.
Yuşa
Yuşa
Bir vitrinin önünde duruyordum, gözümü alan ışık yüzünden vitrindeki malları değil kendi yansımanı görüyordum. Kendi kendime engel olmam canımı sıkmıştı -hele de bu durum, kendime karşı her zamanki hal ve tavrımın bir simgesi gibiyken-, tam birleştirdiğim ellerimin sağladığı gölge sayesinde bakışlarımı içeriye yönlendirebilecekken vitrindeki yansımın arkasında -dünyayı değiştiren tehditkar bir fırtınanın gölgesi gibi geldi bana- uzun boylu bir adam silüeti göründü. Adam durdu, gömleğinin cebinden bir sigara paketi çıkardı, bir sigara alıp dudakların arasına sıkıştırdı. Çektiği ilk nefesi dışarı verirken, gözleri çevrede dolaştı, sonunda benim üzerimde karar kıldı. "Biz insanlar birbirimiz hakkında ne biliriz? " diye düşündüm ve -adamın cama yansıyan bakışlarıyla karşılaşmamak için- vitrinde sergilenenleri zahmetsizce görebiliyormuşum gibi yaptım. Yabancı adam, saçları kırlaşmış, sert hatlı, ince bir suratı, altın çerçeveli yuvarlak gözlük camlarının arkasında siyah gözleri olan sıska birini görüyordu orada. Aynadaki aksime eleştirel gözlerle baktım. Her zamanki gibi köşeli omuzlarımda dimdikten de dik duruyordum, başın boynumun izin verdiğinden de yukarıdaydı, biraz da geriye kaykılmıştı, benden hoşlananların bile söyledikleri kuşkusuz doğruydu: İnsanları ve onlara dair her şeyi hor gören kibirli bir adamın biriydim, her şeye ve herkese söyleyecek alaycı bir sözün vardı. Sigara içen adam böyle bir izlenim edinmiş olmalıydı. Ne kadar da yanılıyordu!
Reklam
Haya
Hayâ, kalbi Allah’a bağlamaktan kaynaklanan bir rikkat, bir inceliktir. Böyle kalp sahiplerinde bulunan vakarlı bir duruş, edepli bir bakıştır. Bu latif hâl, kalbin günahlarla kirletilmesi neticesinde kişiyi terk eder. Her bir ahlaksızlık, kalpteki hassasiyeti biraz daha öldürür ve onu katılaştırır. Her günah, edebimizden bir parça koparır, her çirkinlik güzelliğimizde bir leke bırakır. Her bir ahlaksızlık, utanan yüzümüzü bizden alır. Yüzdeki o ince hayâ perdesi kalkınca, kişi aynadaki yüzünü tanıyamaz hâle gelir. Oysa bu çirkinliğin sebebini, hayâyı kendisinden öğrendiğimiz, genç bir kız kadar kendisine hayâyı yakıştıran Sevgili Peygamberimiz (Buhârî, Edep, 73) şöyle haber vermiştir: “Ahlaksızlık bulunduğu şeyi çirkinleştirir; hayâ ise bulunduğu şeyi süsler.” (Tirmizî, Birr, 47). Zira “Hayâ, bütünüyle hayırdır.” (Müslim, İman, 61).
Hiç şüphesiz ki bu kâinatta hiçbir zerre, boş ve abes yere yaratılmış değil! [Mü’minûn, 115.] Bu cihan, insan idrâk ve şuuruna kudret eliyle tutulmuş bir hikmet ve tecellîler aynası. Bu aynadaki sır ve hikmetleri görebilmek ise, gönül aynasının berraklığına bağlı. Çünkü aslında bu âlemde her zerre, diri bir gönle sahip insanla konuşmakta. Bütün varlıklar, hâl lisânıyla beyan durumunda. Kâinatta Hâlık’ını tanıtmayan hiçbir zerre yok! Ne güzel bir ifadedir: “Cenâb-ı Hak o kadar zâhirdir ki, zuhûrunun şiddetinden gâibdir.” Mesela biz, hava ile yaşıyor, fakat bizi çepeçevre kuşattığı hâlde onu göremiyoruz. Sadece teneffüs etmek sûretiyle hissediyoruz. Yine renkleri, uzay boşluğunda karanlık içinde gelip, atmosfer vesilesiyle ortaya çıkan Güneş ışığı sâyesinde görüyoruz. Güneş ışığı olmayınca, renkler gözden kayboluyor. Lâkin hakikatte varlığını kaybetmiyor. Yani bütün mahlûkat, kendisini yoktan var eden Hâlık Teâlâ’nın mühür izini taşıyor. İnsana düşense, ilâhî kudret akışlarının tefekküründe derinleşerek, bu ilâhî nakışları ibret nazarıyla görebilmek, okuyabilmek. *Osman Nuri Topbaş
779 syf.
10/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Detaylı bir Makale
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın onunla ben hep sevişecek gibi baktık birbirimize. bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık .(Münacaat’tan… İsmet Özel) “İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
'Naci Bey,şu hastalık ve ateş ne garip bir hal!Sanki parmaklarımla görüyor,gözlerimle kokluyor,kulaklarımla tadıyorum.Size böyle ulaşıyorum.'
Reklam
"Evvelâ halktan uzaklaşmak, Hakta erimek, peşinden bu hâl ile halka dönmek, olduktan sonra oldurmaya yönelmek vardır. Bunlardan birincisi "terk", ikincisi de "terk-üt-terk", terketmeyi terketmektir. En büyük dereceyi ihtar eden ikinci basamağa birincisine ayak atmadan nasıl çıkılabilir?"
Sayfa 142Kitabı okudu
Evvela halktan uzaklaşmak , Hakta erimek, peşinden bu hal ile halka dönmek, olduktan sonra oldurmaya yönelmek vardır.
106 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.