Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Günümüzde bizler makineler imparatorluğuna karşı protestolara ve işlerin daha basit yürüdüğü bir yaşama dönmeye hasretlik bildiren dokunaklı sözlere alışkınız. Bunlarda yeni olan hiçbir şey yok. Konfüçyüs'ten önce, MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan (tabii eğer yaşadıysa) Lao-Tse, modern mekanik icatlar tarafından eski güzelliklerin yok edilişi söz
Reklam
Dünya nimetleriyle donatılmış zengin sofralarda nefis mutlu oluyor; ama kalbimiz kararıyor. Tarikat-ı Nakşibendiy- ye'nin üç ilkesi vardir: Kıllet-i taam, kıllet-i menam, killet-i ke- lam. Yani az ye, az uyu, az konuş. Bütün bu şeylerin çokluğu kalbi kirletir. Sofranın esas vazifesi birlik, beraberliktir. Emre ittiba ederek bir vakit aç kalıyor, sonra bir araya gelerek o hâ- lin feyzini bereketini paylaşıyorsunuz. O bereketi ihlal edecek bir zenginlik gündeme geldiğinde de maneviyat yavaş yavaş kayboluyor. O sofrayı donatmayarak elinizdeki imkânı gösterme duygunuza sabretmiş oluyorsunuz. Sabır sadece bir şeyin yokluğunda gösterilmez, varken, o şeyin varlığını göstermeye dayanmak da bir sabırdır. Mesela ilim sahibisiniz, bir konu hakkında uzmansınız; bilmeyen bir kimse karşısında yerinde müdahale yapmayıp buna karşılık malumatfuruşluk yapıp, ona üstün gelmek arzusuyla konuştuğunuz an o sabır seddini açmış oluyorsunuz. Nefsiniz besleniyor. Ne zaman ki bir şey nefsinizin hoşuna gidiyor orada durmanız gerekiyor. Biraz daha ilerlerseniz iyice içine batarsınız. O yüzden kötülüğe yaklaşmayın diye buyuruluyor, yapmayın değil. Çünkü yaklaşmak bir manada onun için girmektir, kendinizi tutamayabilirsiniz orada bir risk alanı var. Oraya girmemek lazım bir müddet sonra insan günahına ülfet kuruyor günaha alışıyor ve alıştığı günahın da günah olduğunu idrak edemiyor. Beşeriz hepimiz günah işleriz ama Allah'ım bizi günaha alışmaktan muhafaza buyursun.
Sayfa 175Kitabı okudu
Eğer insanlar imgelemleriyle geçmişteki kederin anılarını çağrıştırmak uğruna bu denli çaba gösterecekleri yerde, kayıtsız bir şimdi'ye katlansalardı çektikleri acı daha az olurdu.
Yavrum! hele şükür birinci mektubunu aldım. Çok az yazıyı bu kadar üst üste, bu kadar sevinerek, bu kadar içer gibi okumuşumdur... Bir okudum, bir daha, bir daha!.. Ne şirin, dağınıklığı ne candan, ne içli bir yazı yazışın varmış meğer senin!
Biraz uzun bir alıntı ama bence buna değer.
"Amor intellectualis quo Murphy ipsum amat" Ne yazık ki öykümüzün "Murphy'nin Usu" diye adlandıracağımız şeyi tanımlayacak yerine gelmiş bulunuyoruz. Tanrıya șükür bu aleti gerçekte olduğu biçimde ele alacak değiliz, oldukça yersiz ve gereksiz bir tutum olurdu bu. Yalnızca Murphy'nin usunu duyumsayışı ve
Reklam
Tefvîznâme
Hak şerleri hayr eyler Zan etme ki ğayr eyler Ârif ânı seyr eyler Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler… Sen Hakka tevekkül kıl Tefvîz it ve râhat bul
Sayfa 791 - Erzurumlu İbrahim HakkıKitabı okuyor
Diamond Tema’nın Dawkins’i eleştirdiği nokta (yorumuma göz atın),
1. Koyu teist. Tanrının var olma olasılığı yüzde 100'dür. C. G. Jung'un sözleriyle: "İnanmam, bilirim." 2. Son derece yüksek olasılık ama tam yüzde 100 değil. Fiili teist. "Kesin olarak bilemem ama Tanrıya fazlasıyla inanırım ve onun burada olduğunu varsayarak hayatımı sürdürürüm." 3. Yüzde 50'den yüksek ama çok da yüksek değil. Teknik açıdan bilinemezci ama teizme meyilli. "Çok kararsızım ama Tanrıya inanmaya meyilliyim." 4. Tam olarak yüzde 50. Tamamen tarafsız bilinemezci. "Tanrının varlığı ya da yokluğu kesin olarak eşit olasılıktadır." 5. Yüzde 50'den düşük ama çok düşük değil. Teknik olarak bilinemezci ama ateizme meyilli. "Tanrının olup olmadığını bilmiyorum ama inançsız olmaya meyilliyim." 6. Son derece düşük olasılık ama tam sıfır değil. Fiili ateist. "Kesin olarak bilemem ancak Tanrının epey olasılıksız olduğunu düşünüyorum ve burada olmadığını varsayarak hayatımı sürdürüyorum." 7. Koyu ateist. "Tanrı olmadığını bilirim, tıpkı Jung'un bir tanrı olduğunu 'bildiğindekiyle' aynı büyüklükte bir inançla." (…) Ateistler inanç sahibi değildirler ve tek başına mantık hiç kimseyi bir şeyin kesinlikle var olmadığına dair şüphesiz bir kanaate götüremez. Bundan dolayı, pratikte kategori 7, kendisinin zıddı olan ve birçok kendini adamış taraftarı olan kategori 1'den bir hayli az taraftara sahiptir. Ben kendimi kategori 6'dan sayarım ama 7'ye meyilliyimdir.
Sayfa 80 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin YetersizliğiKitabı okuyor
Vilayetin varidati hayli ehemmiyetli bir meblağ teşkil ettiği halde, bunun bir kısmının eski borçlara karşılık göstermeleri, bir kısmını da Duyunu umumiye'ye ayırmış olmalarından dolayı, vilayet ve ordunun ihtiyaçlarına sarfedilmek üzere, elde o kadar az para kalıyordu ki, bununla senede ancak bir buçuk aylik maaş ödenebilirdi.
Sona Doğru 10 Aralık 1975 Çarşamba, Ankara. Sabahın sekizi. Küçük Esat'ta Refet Körüklü Bey'in evinin önünde bir araba bekliyor. Arabanın aynası arızalı. Muzaffer Eriş, vidayı sıkıştırıp aynayı onarmaya çalışıyor. Ayna birden fırlıyor, düşüyor ve paramparça oluyor. Ayna kırılmıştır. Bu bir felaket habercisidir. Aynı saatlerde İstanbul.
Reklam
Türk Ordusu Kıbrıs'ta: 20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, havadan ve denizden Kuzey Kıbrıs'a girer. 22 Temmuz akşamı, Türk hükümeti ateşkes kararı verir. 14 Ağustos 1974 sabahı Türk ordusu ikinci harekâtı başlatır. Atila Hattı olarak belirlenen sınırda durulur ve Kıbrıs adasının % 38'i Türklerin eline geçmiş olur. Birinci
1969-1970: Yalnızlıklar, Hastalıklar: 14 Ocak 1970'te "Konuşmalar" yazısı davasının son duruşması yapıldı. Atsız, 02 Şubat 1970'te Turan Kekevi'ye yazdığı mektupta şöyle diyor: "Bir de müjde vereyim: İki buçuk yıldır süren mahkeme bitti, 14 Ocak'ta Kayabek ve ben, milleti böldüğümüz için on beşer aya mahkûm
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Türkçüler Derneği Ankara'da: Türkiye Milliyetçiler Birliği Genel merkezi Ankara'ya taşınan Türkçüler Derneği'nin kurultayı 30 Ağustos 1964'te Ankara Türk Ocağı'nda yapıldı. Derneğin adı "Türkiye Milliyetçiler Birliği" olarak değiştirildi. Yeni seçilen Merkez Yönetim Kurulu üyeleri şunlardı: Zeki Sofuoğlu, Hikmet
Alparslan Türkeş Yurda Dönüyor: 13 Kasım tasfiyesiyle yurt dışına sürgün edilen Türkeş ve arkadaşlarına dönüş izni çıkmıştı. Türkeş Avrupa'da arkadaşlarıyla, nasıl hareket edeceklerine dair bazı görüşmeler yaptıktan sonra Üsküp ve Selanik üzerinden Türkiye'ye döndü. Numan Esin'le birlikte Kapıkule'den giriş yaptı. Tarih 22
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.