Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bolşevik yönetimi, Rusya İmparatorluğu dahilinde kendilerine karşı gösterilen direnci kırmak için muhtelif cephelerde ve bu arada Kafkaslarda çarpışan askeri birlikleri Moskova’ya çağırmak mecburiyetinde kalmıştı. Kafkas bölgesini boşaltırken Rus birlikleri silahlarının önemli bir kısmını Ermenilere bırakmıştı. Tam bu sırada Türkiye’nin de harpten yenik çıkarak Mondros Mütarekesini imzalaması, Ermenileri Kafkaslarda tek başına bırakmıştı. Rus ordusunda öncü birlikler olarak vazife gören Ermeniler ile bölgede yaşayan ve Türkiye’den giden militanların ilhakı ile oluşan Ermeni kuvvetleri, Ruslardan aldıkları silahlarla bölgede kanlı bir katliama girişmişlerdir. Yüzbinlerce Azerbaycan ve Doğu Anadolu Türkü’nün öldürüldüğü bu Ermeni katliamı, bölgede bulunan Rus ve İngiliz'in subaylarını dahi isyan ettirmiştir.
Muaviye, yanında bulunan Übeyd'e, "Türk ve Azerbaycan nedir?" diye sorduğunda Übeyd, "Azerbaycan eskiden Türklerle meskûn bir ülke idi" cevabını vermiştir.
Sayfa 239
Reklam
İranlılar, Türklerden Afrasyab'ın kardeşi Barsğan tarafından Peykend'de öldürülen damadı İran prensi Siyavuş'un katli hadisesini hiç unutmadıkları ve senenin muayyen günlerinde matem tuttukları gibi, Türkler de Anadolu'da yahut Azerbaycan'da İranlılar tarafından öldürülmüş olan Tunga Alp'in matemini tutmuşlardır.
Sayfa 231
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Türk Ordusu Kıbrıs'ta: 20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, havadan ve denizden Kuzey Kıbrıs'a girer. 22 Temmuz akşamı, Türk hükümeti ateşkes kararı verir. 14 Ağustos 1974 sabahı Türk ordusu ikinci harekâtı başlatır. Atila Hattı olarak belirlenen sınırda durulur ve Kıbrıs adasının % 38'i Türklerin eline geçmiş olur. Birinci
Atsız'ın yazıları ve eserleriyle büyümüş genç bir edebiyat doktoru 19-20 Temmuz 1974 gecesini, eşi ve birkaç arkadaşıyla birlikte Kazakların efsanevi lideri Ali Bek Hakim'in evinde geçirmişti. 20 Temmuz sabahı erkenden uyanmış, evin balkonuna çıkmış, Salihli'nin temiz havasını ciğerlerine çekiyordu. Sabahın sessizliği birden radyolardan yükselen bir sesle yırtıldı. Türk ordusu Kıbrıs'a asker çıkarmıştı. Salihli'nin sokak ve caddeleri sessizce ağlıyor gibiydi. Genç edebiyat doktoru hüngür hüngür ağlıyordu. Az sonra balkona doluşan arkadaşları ve Türkistan Türkleri de hüngür hüngür ağlıyordu. O gün Tahran'da vakit birkaç saat ilerideydi. Adını Güney Azerbaycan'ın kutsal dağı Savalan'dan alan orta yaşlı şair, eşini ve çocuklarını uyandırmış, “bugün bizim için bayram" diyerek ailecek bayram alışverişine çıkmıştı. Rumların katlettiği anne ve çocuklarının resimlerini gören Atsız da hüngür hüngür ağlamıştı. 20 Temmuz'u izleyen günlerde askerlik şubelerinin önü dolmuştu. Türkler asker olmak ve Kıbrıs'ta savaşmak için sıraya girmişlerdi. Atsız'ın millî ruh dediği böyle bir şey olmalıydı.
Reklam
Azerbaycan ogluyam!
Həyat qədər qədiməm, Torpaq qədər şanlıyam. Od kimi yandıranam. Su kimi söndürənəm Məni yandırsalar da, Suda batırsalar da, Yenə mənəm, mən mənəm!
Azerbaycan ogluyam!
Kimsənin torpağında Gözüm yox; bilsin aləm Torpağımdan bir çərək Kimsəyə də vermərəm. Mən bir qədim mahnıyam Xallarım əlvan-əlvan. Musiqim - Qarabağdır, Sözlərimsə - Naxçıvan.
"Hep Türk dili ile söyleşirler, öyleyse hep Türk'türler."
Yeni Füyüzat 'ınbaş makalesini okumaya başladı. Yazar, Azerbaycan Türklerinin lisanından Arapça ve Farsça sözcüklerin ve tamlamaların atılması gerektiğini söylüyordu.Şelâle 'nin baş makalesi ise İstanbul'daki Türkçülerin faaliyetlerinden bahsediyor ve yazı sahibinin bütün Türklerin kültürel anlamda birleşmelerini gerekli gördüğü anlaşılıyordu. Bunlar hoşuna gitti Settarhan'ın ama nasıl olacaktı? Açık Söz 'üeline aldı bu kez. Meşhur Mehmet Emin Resulzade'nin gazetesiydi bu. İlk sayfadaki yazı genç kuşağa Türk olduklarını öğretmek, kim olduklarını hatırlatmak zamanının geldiğini kaçınılmaz bir gereklilik olarak gösteriyordu. Settarhan gazeteyi masanın üzerine bıraktı, arkasına yaslandı. Ağzına birkaç fıstık attı, bu kez Gaspıralı'nın Tercüman 'ınıokumaya başladı. Gasptralı "Dil, lisan itibarıyla hep Türk dili ile söyleşirler, hep Türk'türler" diyordu. Cümlenin son kısmını ezberledi Settarhan; "Hep Türk dili ile söyleşirler, öyleyse hep Türk'türler."
Kürtler Fırat Nehrinin Kuzey Suriye'den geçtiği alanlardan başlayıp Türkiye üzerinden İran'daki Kirmanşah bölgesine doğru uzanan ve belkemiğini Zagros Dağlarının oluşturduğu hilal şeklindeki dağ silsilesi boyunca yerleşmişlerdir. Mezopotamya bozkırlarına doğru dağ etekleri boyunca yayılırlar; kuzeye ve doğuya doğru gidildikçe Kürt böl- gesi Ermenistan ve Azerbaycan bölgelerine karışır. Yaşadıkları alanların büyük bir kısmında, Kürtler toplam nüfusun sadece küçük bir bölümünü oluştururlar. Diğer taraftan, Güney Kürdistan hemen hemen tamamiyle Kürtlerin yerleştiği bir alan- dır
Reklam
Hazret-i Peygamberin Türkler hakkında söylediği sözler arasında "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız" hadîsi kaynaklarda çok yaygın olup Tuğrul Bey zamanında Türklerin meziyet ve faziletlerine dair bir eser yazan İbn Hassûl, cihâdın farz olmasına rağmen, bu hadisin mevcudiyetini onların üstünlüğü hakkında en sağlam bir delil olarak zikreder. Bununla alâkalı olarak Muâviye'nin Azerbaycan valisine Türklerle savaştan sakınmayı emrettiği rivâyeti de kayda şayândır.
Onun elinden verdiği KIMIZI içti(kuruluş osman yalanmış :d)
Osman Bey'in istiklalini alması ise 1299(1301(?)) yılında olmuştur. Bu da İlhanlı Gazan Han'ın Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat'ı tevkif ettirerek Azerbaycan'a göndermesi olayı ile başlar. Selçuklu sultanının uğradığı bu ağır hakaret Selçuklu Devletinin sonu oldu. Selçuklu beyleri ve askerleri dağılarak mahalli Türk beylerine katılmaya başladılar. Bunların büyük bir çoğunluğu Bizans ucunda kurduğu kararlı idare ile ün salan Osman Bey'e katıldı. İlhanlı - Moğol hakimiyetine rıza göstermeyen göçebe Türk ve Türkmen boyları da Osman Bey'in topraklarına çekildiler. Böylece Osman Bey'in buyruğu altında oldukça kalabalık bir Türk gücü toplanmış bulundu. Bunların önde gelenleri dağılan devleti yeniden derleyip toplayacak, gerek Bizans'a, gerek Ilhanlılara karşı Türk ülkesini savunacak bir başkan olarak Kayı Han soyundan olmakla han olmaya hakkı ve liyakati bulunan Osman Bey'i seçtiler. Türk Oğuz töresine göre yapılan bu seçim bir törenle son buldu. Herkes birer birer Osman Bey'in önünde diz çökerek onun elinden verdiği kımızdan içti.
Sayfa 18
İran 4, Yönetim ve Halk
Üç gün kaldığımız Tebriz'den karayoluyla Azerbaycan'a dönerken, aklımda şu cümleler dönüyordu: 1979'da İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevî'nin devrilmesine neden olan ekonomik şartlar ve halkın yaşadığı keskin mahrumiyet, bugün aynı şekilde ortaya çıkmış durumda. Şah döneminin imtiyazlı kesimlerinin yerini, bugün İslâm Cumhuriyeti'nin imtiyazlı elitleri almış. Sıradan İran halkı ise, her dönemin kaybedeni.
Rusya, Ermeni halkı olmayan bir Ermenistan istiyordu. Ruslar 1877'de, Os manlı'nın Avrupa'daki topraklarına, Balkanlardaki Hristiyan halkı savunmak bahanesiyle saldırmışlardı. Bulgaristan'da kendilerine bağımlı bir devlet yaratmayı tasarlamışlardı. Bu yolun devamında kazanmayı umdukları büyük ödül İstanbul'du, Boğazlardı ve sıcak denizlere açılan bir limandı. Fakat işler umduklan gibi ilerlemedi; Bulgarlar, kendi başına buyruk olduklarını kanıtladılar. Ruslar aynı hatayı Doğu Anadolu'da tekrarlamayacaklardı. Kendilerine bağımlı da olsa, özerk (otonom) bir Ermeni devleti kurmak gibi niyetleri olmadığını 1916 yılında ispatladılar. Aynen Çerkezistan, Abhazya, Gürcistan, Azerbaycan ve Yerevan'ı aldıkları gibi Doğu Anadolu'yu da kendileri sahiplendiler. Ermeniler de aynı Bulgarlar gibi, Rusların işgali için hem yardımcı hem de mazeret olarak kullanılmış lardı. Ermeniler, Bulgarlardan farklı olarak, Rusların fethine yardımcı olmalarından dolayı ödüllendirilmeyecekti.
Sayfa 150 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Hunların Erzurum'dan Kudüs'e kadar yaptıkları keşif harekatı.
Erzurum bölgesinden başlamak üzere güney istikametinde Kudüs'e kadar ilerleyen bu Hun akını , Hem Bizanslıları hem de Sasanileri telaşa düşürmüştür. Ancak Hun kuvvetleri ,aynı zamandan Bizans İmparatoru I.Theodosis'un ölüm yılı olan aynı yılın sonbaharında (395) Kuzey yönüne dönmüşler ve Orta Anadolu'dan ilerleyerek Azerbaycan toprakları üzerinden yurtlarına dönmüşlerdir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.