Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beklenen gelecek mi? Meçhul. Beklenen kim? Meçhul. Beklenen, sevgili mi? Sevgili, ölüm mü? Mahşer mi? Kıyamet mi? Meçhul. Beklenen geldiğinde iş işten geçmiş mi olacak? Meçhul. Böyle bir beklemeye tahammül edebilecek mi? Sabır, bu beklemenin neresine düşüyor?
Işiksız, karanlık, insansız, kedisiz, köpeksiz sokaklarda âvarece dolaştığım oluyor Yaşama iştahsızlıpım günden güne iliklerime işliyor.
Reklam
Her ne kadar yalnızlığımdan, tek başımalığımdan memnunsam da, bazan çetrefil meseleleri münakaşa edebilecegim olgun bir arkadasa ihtiyaç duyuyorum.
Ne yazık ki birçok hatırayı, yaşanmışi artik gözlerimin önünde canlandıramıyorum; karanlik bir perde iniyor. Hatıralarimin neler oldugunu, nerelerde yaşandiginı o karanlik perde gölgeledikçe gölgeliyor. Bir hatırlayabilsem, belki avunacağım; zira mâzi beni çoğu defa şefkate benzer okşayışla avutmustur...
Ah.!
Keşke uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında yalnız bir kayık olsaydım. Pusulasız ve bomboş... Ne yaşamak kaygısı ne de beklenen bir sevgili! Her dalga dost, her liman bana ait...
Keşke uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında yalnız bir kayık olsaydım. Pusulasız ve bomboş... Ne yaşamak kaygısı ne de beklenen bir sevgili! Her dalga dost, her liman bana ait...
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
"Çocukluğumda babam bana şöyle davrandığı için bugün ben bu haldeyim." "Durumum bu; ama bunun sorumlusu ben değilim, annem bana şöyle şöyle yaptığı için ben böyle oldum." Benzer bir çocukluk yaşayan ama aynı 'patoloji'yi taşıma- yan insanların varlığını gözardı eden böylesi yarım analizlerle, kişilerin kendi cüz'î iradelerine ait olan sorumluluğu çocuklukları üzerinden anne-babalarına boca ettiklerini; böylece, bir insan için bu dünyada en sevgili olması beklenen anne-babaların iç dünyalarda biriktirilen öfkenin odağı haline dönüştürüldüklerini görüyoruz.
Sevgi, güzel bir kokunun adı mıydı? Sevgiliye dair bir koku, sevgiliden beklenen bir koku... Hani seher vakti saba rüzgârı eserken dimağı doldurması için içe çekilen o bahar kokusu gibi! Hani sevgilinin bulunduğu tarafa yönelip başını kaldırarak derin bir nefes alır gibi! Sevgilinin kendine özgü bir kokusu vardır ya hani! Hiç unutulmayan ve başka bir kokuyla karıştırılmayan bir koku! Bazen bir saç telinden, bazen bizzat sevgili elinden gelip gönülleri sarhoş eder hani! Yalnızca burna değil, kalbe de giren bir kokudur ya o! Şah'ın Taçlı'yı hiç anlamadığını düşündüm bir an. Bu kadar ayrıntıya önem veren bir güzelliği ayrıntıya boğmadığı için, bunca zarif bir kalbi zarafetle sarmadığı için onu anlamadığını düşündüm.
Sayfa 252
''Çocukluğumda babam bana şöyle davrandığı için bugün ben bu haldeyim.'' ''Durumum bu; ama bunun sorumlusu ben değilim, annem bana şöyle şöyle yaptığı için ben böyle oldum.'' Benzer bir çocukluk yaşayan ama aynı 'pataloji' yi taşımayan insanların varlığını gözardı eden böylesi yarım analizlerle, kişilerin kendi cüz'i iradelerine ait olan sorumluluğu çocukların üzerinden anne-babalarına boca ettiklerini; böylece, bir insan için bu dünyada en sevgili olması beklenen anne-babaların iç dünyalarda biriktirilen öfkenin odağı haline dönüştürüldüklerini görüyoruz. Sözün kısası, hayatı 'psikiyatrize eden' bir anlayışın yayılmasıyla, yaşadığımız her türlü negatif ruh halinin ve karşılaştığımız her türlü başarısızlığın 'çevre şartlar'na, özellikle de 'içinde büyüdüğümüz ortam'a dayandırılması suretiyle nefsin temize çıkarılmasının bu durumla açık bir ilişkisi var.
Aynalar koridorunda aşk, sevgililerin ideal imgesini yansıtan ama yansıttığı görüntüyü görüntü olarak değil, gerçekmiş gibi sunabilen bir eş, bir sevgili arayışıydı. İnsan benliğine sığınıp Yaratıcıdan kaçıyor; benliğinin mutlak çaresizliğiyle yüz yüze kalınca da ölümlü bir bedene demir atarak, aynen kendisi gibi zamanın etkisine maruz, aynen
Sayfa 276
Reklam
Eskiden ramazanlar gelirdi, 'İşte ramazan, beklenen sevgili geldi, derdin. Hangi şehre, hangi şehrin hangi sokağına bakarsan bak, anlardın bunu. Baştan aşağı ramazan kesilirdi memleket. Ramazanlar paylaşmak demekti, zenginin fakirle hemhâl olması demekti. Birleşmekti.
"Fakat Tanrı, yüce, güzel ve kahramanca olan her şeyin gerekçesidir. Eğer Tanrı'nız olsaydı..." "Sevgili genç dostum," dedi Mustafa Mond, "uygarlığın kahramanlık ya da yüceliğe hiç ihtiyacı yoktur. Bunlar, politik yetersizliğin belirtileridir. Bizimki gibi düzenli bir toplumda, hiç kimsenin kahraman ya da yüce olma
İthaki Yayınları
Ama gelmemin asıl sebebi sensin sevgili Amelie. Mayısın yirmi ikisinde seni kucaklayacağıma bir türlü inanamıyorum. Kuşlar gibi şarkı söylemek istiyorum. Şimdiden sana binlerce buse gönderiyorum...
Marthe Tabaraud - KISIM: II - FASIL: 14 - Eser Yayınları - 1967, İstanbulKitabı okudu
BENİM UZAKLARDAKİ SEVGİLİ DOSTUM, Sana tesir eden her şey beni ilgilendirir. Yalnız ilk tanıştığın bir insanı iyice öğrenmeden bağlanma. Senin gibi bir hazineyi kazanmak için sadece iyi tavırlar kâfi değildir.
Amelie - KISIM: I - FASIL: 5 - Eser Yayınları - 1967, İstanbulKitabı okudu
SEVGİLİ AMELİE: Mektubun içinde geçen gün tiyatroda taktığım gülün yaprakları var. Bu sessiz lisan mektubu gönderenin sevgilerini anlatmış oluyor.
Marthe Tabaraud - KISIM: I - FASIL: 5 - Eser Yayınları - 1967, İstanbulKitabı okudu
471 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.