Öyle hastalar var ki, babası ölmüş, annesi, en az yetmiş yaşında. Artık bırakın evladına bakmayı, kendine bile bakamayacak durumda.
Tek endişeleri bizden sonra ne olacak.
Evet maalesef çok acı bir gerçek.
Bir tanıdığım anne yetmiş üç yaşında, iki evladı da hasta. Biri kız, biri erkek. Anne şeker ve tansiyon hastası. Tek üzüntüsü; "ben
Leyla Erbil'in bu kitabında da başka bir insanın hayatına odaklanıyoruz: Lahzen. Peki kimdir Lahzen?
"kimim ve nasıl biriyim
hayatımın neresindeki yaşantıdayım sorarım kendime her gün" diyor kendisi hakkında. Lahzen gerçekten de bir kişi mi, yoksa bir tipleme mi? Yoksa Erbil'in kendisi mi? Aslında çoğu yazar kendinden bir parça bırakır
“Leylâcık,
Bazıları öyledir, okumazlar, ciddî düşünemezler. Gene de aydın olmaktan vazgeçemezler. Hatta aydın kişi oldukları için kendilerinde mutlu bir baht, gizli de olsa, bir müstesnalık bulurlar. Bu, bir toplum derdidir. Ferdi bunlardan ötürü ayıplamak pek doğru ve yerinde olmaz. Bilirsin ki insan, muhitiyle doğru orantılı gelişir,
KADIN ERKEK İLİŞKİLERİ BİR KESİT
Koca işinden evine gelir evde karısı onu beklemektedir. Ve sahne başlar:
(Not: k.'ları kadın e.'leri erkek olarak okuyunuz)
e. Karıcım ben geldim.
Feveran, Ali Kemal Temizer'in tek kitabı. Eski kütüphanemden geri bıraktığım kitaplardan birisi. Güzel kapağında boya sandığının yanına çömelen çocuk kara trene bakıyor, göklere ulaşan dumanlar, kitabın üstünden yukarılara doğru akıp gidiyor. Kapak siyah beyaz. Kapağı açınca kendimle karşılaşıyorum: 2004 şubat ayı. Altına Sadık yazmışım. İslâm
Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez deriz hep. Bu sözü pek çok kez duymuş, çoğu zaman da kulak ardı etmişizdir belki. Halbuki klasikleşmesinin yanında her yönden bir o kadar da doğru bir ifadedir. Kültür temelli bakılırsa geçmişte yaşamış münevverlerin, fikir işçilerinin, mütefekkirlerin zihin dünyasına misafir olmadan, eserlerini okumadan,