Yayati adında büyük bir kral tam yüz yaşına kadar dopdolu yaşamış ve yaşamın sunabileceği her türlü keyfi tatmıştı. Ölüm bir gün Yayati'nin kapısını çalıp, "Hazırlan," dedi. "Vaktin geldi ve seni almaya geldim."
Yayati ölümü görünce, birçok savaşta bulunmuş kahraman bir savaşçı olmasına karşın titremeye başlayıp şöyle dedi,
ÖNCE SEVGİ VARDI-SUNA TANALTAY
“Sevgisiz yaşayamam diyordu,
yaşayamam sevgisiz.
gözlerini düşünmeden,
ellerini tutmadan yaşayamam…
içimdeki bu acı, bu içten içe dağlayan sancı var ya,
alışmışım bir kere, onsuz olamam…”
ve gülüyordu ansızın;
gözlerine dolu dolu birikip de akamayan
gözyaşlarının ardındaki ışıl ışıl güneşleri yansıtırcasına
"5. " Kanları bir araya toplayacağım; kemikleri bir araya,
6.[ O] kalabalığı ayağa kaldıracağım adı "insan" olsun,
7. [O] kalabalığı yaratacağım adı "insan" [olan],
8.[Tanrılar] dinlensin diye tanrıların işleri onların üzerine kalacak,
9.Tanrıların yaşayışlarını akıllıca değiştireceğim,
10. Hep birlikteyken saygı
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.
hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye:
bir şey daha var bütün yaptıklarından başka
niceleri geldi , neler istediler,
sonunda dunyayi bırakip gittiler.
sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler..
geçmis günü beyhude yere yâd etme,
bir
Bir muharririn üslubu bir suçlunun parmak izi gibidir. Parmaklarını kaybetmedikçe ne izkaybolur, ne de kalem elden düşer. Keşke elimde olsaydı da üslubumu dahi değiştirip yazılarımı size beğendirebilseydim. Ne çare ki ben benim, başkası olamam.
Bugün Uykusuz’dan aldığım mektupta benim için “üslubunu değiştirse iyi olur” demişsiniz. Vallahi Hanımefendi biçok şeyimi değiştirdim. Fakat eskiler “üslub-u beyan ayniyle insan” derlermiş. Bu hakikaten çok doğrudur. Eğer elimde olsaydı üslubumu dahi değiştirirdim. Bir muharririn üslubu bir suçlunun parmak izi gibidir. Parmaklarını kaybetmedikçe ne iz kaybolur, ne de kalem elden düşer. Keşke elimde olsaydı da üslubumu dahi değiştirip yazılarımı size beğendirebilseydim. Ne çare ki ben benim, başkası olamam.
''Karın varsa derdin var, ama karın olmayan bir kadınla daha büyük derdin var demektir.''
(s. 710)
Anna Karenina'nın yazıldığı dört yıl boyunca (1873-1877), Lev Tolstoy, kafasını meşgul eden tüm meseleleri eserine aktarır. Her fırsatta, roman yazarı, kalemini, deneme yazarına bırakır. Hikayenin akışı, yazarın kır ekonomisi, hayatın anlamı,
Içimde ki bir başkasıyla savaşıyorum. Benliğim ile değil kesinlikle. Bu ben olamam çünkü.herseyden herkesten nefret eden. Elinde olsa tüm insanligi bir kazana koyup hepsini kaynar sularda eriyene kadar kaynatacak olan biri bu. Oysa ben sokakta ağlayan çocuk görsem oturup onunla ağlayacak bir kişiliğe sahibim öyle zannediyorum. Belki de başkası zannettiğim savastigimi zannettiğim icimde ki benimdir benim özümdür. Bazen kendi acımasızlığıma şaşırıyorum. Kendime geldiğimde o anilarim aklıma geldiğinde hayrete düşüyorum. Bunun beni esir aldığını hayal ediyorum. Böyle bir insana dönüsmektense ölmeyi yeğliyorum...
"Sedef Yankı Sarmaşık. Yapma be kızım, bize bunu yapma artık. Ben uzun zamandır iyi değilim, Kedicik. Sensiz iyi olamam... Madem Sedef bunu yapamayacak kadar yorgun düştü, o vakit söyle Yankı'ya, seni bana geri getirsin.
Sana neden kendi dediğimi sen de dahil olmak üzere kimse bilmedi. Henüz üş günlük bebekmişim. Anne sütüne muhtaç üç