büfeden sigara almak için önümde istanbulkart dolumu yapanların arkasında sırada bekliyorum.. bu sırada yandaki kuyumcunun önünde muhtemelen 6-9 yaşlarında iki çocuğu ile bir kadın oturuyor..
6 yaşlarındaki kız çocuğu oturduğu yerde elindeki üzerinde dondurma olan külahı ters çevirip ayakkabısının üzerine koydu ve annesine; ''anne bak, hani dondurma yere koyunca dik durmazdı, ben denedim duruyor..'' dedi.. annesi çocuğunun bu yaptığını görünce; ''ayy ayakkabın, ayağın batmış.. bu sıcakta yapış yapış olacak ayağın şimdi.. nasıl temizleyeceğiz be kızım şimdi bunu?'' dedi..
kız da annesine diyor ki; ''ama bak dondurma dik duruyor, beni niye kandırdın?'' :D
sonra ablaya büfeden küçük su ve 10lu ıslak mendil aldık, çocuğun ayakkabısını ve ayağını temizledik, çocuğa da yine dondurma aldık.. (yaptığını tekrar yapmasın diye külah ile satılan açık dondurma değil de kapalı satılan çubuklu dondurma aldık..)
KİTAP TAVSİYEM
"YAZAN & 7"
ALINTILAR
_Kendi tercihleri kendi yollarını döşer...
_Hiçbir Şey sabit değildir...
_Bir değil binden, sonsuzdan öte değil mi 'senden içre' olan cümlesi...
_Kendimle kalabalıklığım doğruydu doğru olmasına ancak, bunca kalabalıklığa rağmen yine de yalnızdım...
_Evrenlerin yapısında pek çok
On yedi yıllık evliyim. On altı yaşında bir oğlum ve on iki
yaşında bir kızım var. Görücü usulüyle evlendim. Bana sorarsanız bizimki görücü usulü değil, sadece o şekilde tanış
tırıldık.
Beni görmeye geldiklerinde eşime görür görmez âşık ol
dum ve bizim maceramız o gün başladı. Ben küçük bir kasa bada yetiştim, eşim de öyle. Kültürel
Atsız Taşınıyor-Bostancı'daki Evin Şartları Çok Kötüdür
Hacaloğlu'na yazılan 05 Aralık 1972 tarihli mektuptan Atsız'ın Bostancı'daki daireye de nihayet taşındığını öğreniyoruz. Evin kaloriferleri ve elektrikleri henüz çalışmamaktadır, kitaplar da eve sığmamıştır. Atsız'ın bu yeni evi, Bostancı'da dört katlı bir
DOKUNMAK || BÜŞRA AKIN
❝ Çocuk ruhumda duyduğum şarkılarımı susturdularsa,
İçimdeki oyun oynayan küçük kız çocuğu yara aldıysa,
Gözlerimin masum bakışları kaygılarla dolup taştıysa,
Ve kendi saçlarımı kendim okşamaya başladıysam..
Dünya donuyor demektir.
Sevildikçe güzelleşen, güzelleştikçe yaşayabilen küçük bir kızım ben,
açlıktan öldürmeyin beni!
Şefkatte anne dokunuşuyum,
Hasrette vuslat ellerim var benim... ❞
Yaşadığı aldatılma sonrası uyanışa geçen, karanlıktan aydınlığa yol alan, küllerinden doğan bir kadın. Tek yapması gereken içindeki ışığı keşfetmesiydi ve öyle de oldu. Susup katlanmak yerine öncelikle kendini düşünmek büyük meziyet bizim toplumumuzda. Ardı ardına gelen sorular, küçükten beri aşıladıkları çevreye karşı fazlaca abartılan utanma duygusu, destek olmak yerine köstek olan dost kılıklı varlıklar.
Bütün bunlara kulak asmadan içindeki ışığın aydınlattığı yolda ilerlemektir güçlü kadın olmak. Sağlam adımlarla yanında doğru kişilerle yol almak. Şimdi sevgiyi hissedip tekrar baharda çiçek açmak zamanı.
İşte bu kitapta bu aşamaları yaşayan bir kadının hikayesini de konu olarak olarak, bu süreçte kadının yaşadıklarını, kadının gücünü ve değerini bir kez daha görmek için bizim önümüze sunan bir kişisel gelişim kitabı.
O halde bütün kadınlarımız sadece biraz gözlerini açmalı ve her şeyden önce o içindeki ışığı görmeli o yolda ilerlemeli ve önce kendini sevmeli.
Işınız hiç sönmesin Çiçeklerim.
❝ Dokunmaktan vazgeçmiş kadınlar buzulların en karanlık merkezine şatolar kurar ve o yalın halleri ile soğuk bir prenses oluverirler. ❞
Kızım doğduğunda karım çok sevinçliydi, hayatına
gökten bir gaye inmişti. 'Defter tutacağım, her anını yazacağım diyordu, tutmuş. Annesinin kızı, anneannesinin torunu, teyzelerinin biriciği defteri: Bilge bugün aşı oldu-ilk dişini çikardi-güldü-şunu yaptı-bunu yaptı. Altı yedi ay boyunca basmakalıp cümleler karalamış süslü püslü, küçük, pembe kaplı deftere. Bir gün tesadüfen elime geçti. Karım benim adımı hiç anmamış. Üç kere okudum. Anneannesi var, teyzeleri var, doğumunu yaptıran ebenin adı bile var, ben yokum. Yutkunarak sordum, 'neden bu defterde benim adım yok?' diye. 'Senin defterin değil ki, Bilge'nin' dedi. Yürüdü gitti.Solucan ikiye bölünmüş çoktan, haberim yok.
SEFİLE, Halit Ziya Uşaklıgil’in 1887 yılında ilk kaleme aldığı romanlardan biri ve 20’li yaşlarda yazmış olmasına rağmen kullandığı anlatım tarzı, akış oldukça etkileyici.. Tabii benim yazardan okuduğum ilk roman. Aslında yazarı tanımam Aşk-ı Memnu adlı dizi ile olmuştu. Daha sonrasında kitabı okumak çok istemiştim fakat olay örgüsünü bilice