İçinden yükselen kesif, kıyıcı, köpüren öfke seni şaşırtıyor. Çığlık atmamak ya da o lanet bıçağıyla birilerini (mesela kendini?) bıçaklamamak için evin kapısında durup pervaza tutunuyor ve derin derin nefes alıyorsun.
İncelemesini yapmanın zor olduğunu söylemeliyim.. Sebebi şu ki; kitabı beğenenler kadar beğenmeyenler de var.
Ben kendi adıma beğendim açıkçası, "Gönülçelen" olarak ilk okuduğumda da beğenmiştim, sonra bir arkadaşım o kadar haklı bir eleştiri yapmıştı ki - hiçbir şey anlatmayan havadan bir kitap demişti en sonunda- tekrar okumak istedim ve yine beğendim :D
Karakterimizin adı; Holden Caulfield. Yanlış hatırlamıyorsam 16 yaşlarında falandır. Ergenliğinin zirvesinde ki her genç gibi agresif bir çocuğumuzdu. En büyük özelliği ki hala aklımdadır, sürekli lanetler okuyan bir çocuktu. Her şeye "lanet olasıca" diye başlayan bir karakter düşünün, sinir bozucu, geçimsiz... Ailesi zengin olduğu için, bütün zengin ailelerde olduğu gibi Holden da yatılı bir okula gönderilir ama Holden'in kovulduğu beşinci yatılı okuldur ve her şey bu hikaye üzerine kuruludur.
Bence ergen bir gencin iç sesini dillendirmesi bakımından önemli bir kitap.
Okuyunuz, okutunuz efendim.
İran'a bağlı terörist gruplar, kontrolü ele geçirdikleri Maarat Numan'da, beşinci raşid halife ve ikinci Ömer olarak bilinen Ömer b. Abdulaziz'in mezarını kazıp naaşını çaldılar.
Bugün yolumuzu aydınlatan hadislerin toplanması için muteber alimleri görevlendiren büyük imam, işte bu Ömer idi.
"Dağlara buğdaylar serpin, müslümanların ülkesinde kuşlar aç kalmasın" diyen Ömer, işte bu Ömer idi.
İslam tarihinde, Afrika dahil zekata muhtaç hiç kimsenin kalmadığı, devlet hazinesinden tüm borçluların borçlarının ödendiği, tüm bekarların evlendirildiği, ev sahibi olmayanların ev yapabilmeleri için hazineden ödenek ayrıldığı tek dönem, altın gibi parlayan dönem, işte bu Ömer'in dönemidir.
Hilafet makamına getirilmeden önce varlıklı biri olduğu halde, görevi üstlendikten sonra sorumluluk ve Allah korkusu nedeniyle pejmürde bir hayat yaşayan Ömer, işte bu Ömer idi.
Allah, beşinci raşid halife, İslam'ın ikinci Ömer'ine rahmet, kemiklerine dahi tahammül edemeyen rafizilere lânet etsin.
KADINLARIN AKLI NOKSAN MIDIR?
Hadis şöyle:
Ebû Sa‘îd el-Hudrî anlatıyor: “Hz. Peygamber, bir kurban veya ramazan bayramında, bayram namazı için mescide çıktı. Namazdan sonra insanlara va’az etti ve ‘ey insanlar sadaka veriniz’ diyerek onlara sadaka vermelerini emretti. Sonra kadınların yanına gitti ve onlara hitaben şöyle dedi: ‘Ey kadınlar
"Biri, bir erkeğe ya da mala-mülke yönelik bir suç işlerse, herkes onu kınar ve öfkesini suçluya yöneltir. Biri, bir hayvanı döver ya da ona zarar verirse, insanlar öfkelenip tepki gösterirler. Ama biri, bir kadına karşı suç işlerse, ona tecavüz eder, sahip olduğu her şeyi, bu lanet olası toplumun ona gurur duymak için verdiği tek şeyi, tek
Böyle bir düşü yorumladığın için bilge İbranum sana da lanet olsun! Gözünü yakan ateş, kalbini de yaksın! Akbabalar günlerce leşine dokunmasın, etinden et koparmasın, kanından kan tatmasın! Ölüm kulesinde seni kutsamasın, ne yel, ne su, ne toprak!
2019 Yılında okuduğum en iyi üç kitaptan birisi kesinlikle “Ben Ozzy”dir. Kitabı okurken Ozzy’nin hala nasıl hayatta olduğuna şaşırıyorum. Sınırları zorlamanın ötesinde sınırları zorlamak, akla hayale gelmeyecek şeyleri yapıp, aynı şekilde bunlara maruz kalmak. Akıl ve mantığın birleştiği noktada Ozzy Osbourne’a ulaşmanın imkanı yoktur. Mantıksız
Ey simli ışığını tenimde duyduğum
Yüzünü bir daha göremediğim ay!
Gölgesi tenime vurulan muska
Yazgının karanlık çekimi
Kelimelerin derin uçurumu
Kurbanımı isterim sizden!
Bana bir kurban verin!
Bu parça (eliyle daha büyük bir dikkatle masaya dokunuyor ve ilk kez görüyormuş gibi bakıyor ona) maddenin tüm ifadeleri gibi son derece somut aynı zamanda değişkendir. Nedir bu ellediğim? Tahtadır pek tabii ve bir tüm olarak düşünülürse sizinle benim aramda bulunan hacimli bir eşyadır, bizi lanet olası maun köşeleriyle bir biçimde ayıran bir
Hangi taşı kaldırsam / Anamla babam / Hangi dala uzansam / Hısım akrabam / Ne güzel bir dünya bu / İyi ki geldim / Süt dolu bir torbayla / Şöylece çıkageldim / Kime elimi verdimse / Döndürüp yüzümü baktımsa / Kısmet kapıyı çaldı / Kör pınara su geldi / Ben şakıyıp durdukça öyle / Gülün kokusu geldi / Bebesi olmayana / Bunalıp da kalmışa / Acılarla
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri