Şaban Alıyev
@burcutektasofficial
Selamün AleykümBugün sizlere bir çırpıda hemencecik okuduğum ama beni çok eskilere, çocukluğuma götüren bir öykü kitabı ile geldim.
Aslında öykü demeden anı desem daha iyi olur. Evet bu bir anı kitabıdır...
Yazarın yazma yolculuğu ilkokul döneminde babasının kitapları arasında bulduğu ajanda ile başlamış. Sonrasında kendiside bir çok ajanda dolusu şiirler, denemeler, öyküler yazmaya başlamış...
Yazarın kalemi akıcı,anlatımı ve ifadeleri güzel, bazı detayları gereksiz yere vermiş olsa da evet evet ilk kitabın hiç bir zaman günahı olmaz.Yazarın kalemi muhteşem bir kurgu ile ya da gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenerek kaleme alınmış roman türüne yatkın. Belki de sonrasında (bilmiyorum belki de vardır) roman okuruz kendisinden...
Benim çok sevdiğim ,okumaktan keyif aldığım ve kendime favorim olarak seçtiğim FOTOĞRAFIN ENSESİNDE BİR ŞEHİR bölümü oldu.Okurken İstanbul'un tarihi mekanlarına, semtlerine misafir olmak harika bir duyguydu...
Bir çoğunuzun okurken her bir bölümde kendi çocukluğundan iz bulacağı "ahh bee' diyerek tebessüm edip, belki de eski günlere özleminden gözleri yaşararak eski günleri yad etme imkanı bulacağı bir okuma...
Satır aralarında başarılı şekilde, edebi bir üslupta günümüz yaşantısına, insanlara, modern dünya sistemine, değişen toplumsal değerlerimiz gibi konulara inceden inceye dokundurmalar yapmış olmasıda gözümden kaçmadı...
Kitapla ve Sevgiyle Kalın
#okudumbitti #kitapyorum
#okur #kokushibo #flp #kitap #kitapyurdu #okuryorum #okumaközgürlüktür
Yan komşum sesi biraz gür abi,oturma odalarımızın arasında tek duvar var🤣
Sabah sabah eşi mi kızdırdı, çocukları mı bilmiyorum.
Sinirlenmiş belli sesi de yüksek çıkıyor (oturduğum yerden duyduğuma göre ☺️)
Beni sinirlendirmeyin diyor
Sonra ayarlarım kaçıyor,
Ruhum bozuluyor benim
Depresyona giriyor, İçim üzülüyor
Diye sayıyor.
Abi yapmayın böyle şeyler ☺️
Yan komşunuzun ruhu bile yokken 🤣🤣🤣
Ayarının bozulmasını dert eden abim
Hani komşu açken tok yatan bizden değildi🤗
'Ey İnsanlar!'
Sözümü iyi dinleyiniz!
Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.
'İnsanlar!'
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınızda mukaddestir, her türlü tecavüzden
İlk romanı „Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli / Şehdiz“ ile dikkatleri üzerine çeken Avukat Kemel Derin`in Destek Yayınları`ndan çıkan „Anadolu Devriminin Dede Sultan´ı Börklüce Mustafa“ romanını okudum bir solukta. Sonra bir kenara bıraktım. Konuyu az çok vakıf olduğum için romandan bir süre uzaklaşmanın doğru olacağına karar verdim. Roman da olsa
_ komiser izin verirseniz evimize girebilir miyiz artık?
_ henüz değil, bahçenizde ve evin içinde son bir arama yaptıracağım bekleyin...
Karı koca birbirlerine bakarlar...komiser gider...tam bu sırada önce bir helikopter sesi ve sonra gökyüzünden yere kırmızı boya akmaya başlar...bir anda ne olup bittiğini kavrayamayan Jason ve Mary baştan aşağıya kan kırmızı renk alırlar...tabi evleri de aynı renge bürünmüştür...o anda evin içerisinde arama yapan polisler bu kırmızılıktan nasibini almamışlar ve dışarıya çıkıp şaşkın şaşkın etraflarına bakmaktadırlar...
Komiser koşarak karı kocanın yanına gelir...
_ bu ne demek oluyor? Kim bunlar? Sizden ne istiyorlar?
_sanırım gözdağı vermek amaçları!
_ kim olabilir peki bir fikriniz var mı Jason?
_ hiç bilmiyorum komiser...
Mayıs
Her yanım yara bere içinde kaldı ama ölmedim.
Her yanım kan revan içinde kaldı ama ölmedim.
Üstüm başım toz toprak içinde ayağa kalktım ve çektiğim acılara aldırmadan, dik durmaya çalışarak -özellikle de başımı dik tutarak-, ağır adımlarla yürümeye devam ettim. Ayaklarım acıdı, sızladı, yürümekten vazgeçmedim.
Sonra kimsenin bana bakmadığını, ilgilenmediğini fark ettiğim bir yerde, artık herkes kendi hayatının uçurumlarından sakınmak için başka yerlere dikkat kesildiğinde, kendimi usulca yere bıraktım ve uzunca bir süre öylece kalakaldım. Ellerim, yüzüm, ağzım, dilim kan oldu; dudaklarımda kan lekesi. Üzerime bulaşan kanımı, kendi gözyaşlarımla temizleyinceye kadar ağladım ve son bir gayretle ayağa kalktım. Evet, böyle oldu; ilkel çağların cesur savaşçılarına özgü kahramanca bir edayla, kızıl bir gök gibi üzerimi saran kanımı, kışın ardından eriyen karlarla coşan bir nehir gibi akan gözyaşlarımla yıkayarak temizledim. Baharda evime döndüm. Bilmiyorum, evime dönmeyi başardığım için bahar geldi, diye düşünmüş olabilirim.
"Çok fazla kırıldık. Evvelâ iyi niyetimizden, sonra saflığımızdan. Saf duygumuzdan. Ne kadar kırılmayı hak etmiyorsak, o kadar kırıldık. Ne kadar değer verdiysek, o kadar yıprandık. Hangi yaralı kalbe kapımı açtıysam, bir yara açıp kapattı geleceğe dair umut kapılarımı. Siyaha dair ne varsa biriktirdim kalbimin sızılarına. İnsan iyi olmaktan yorulur mu hiç? İyi olup yalnızlığı gırtlağına kadar dolar mı bir insan? Sahi iyiler neden yalnız? Nerde iyi bir insan var bıçağın en keskin izleri hep en temiz insanların sırtında? Yüreğimde ne kadar ağrı varsa çektim sineme. Mutlu ettikçe bizi kıranları, altın tepsiyle hüzün hediye edildi kanayan avuçlarıma. Ben şimdi hangi bitişin başlangıcındayım? Bilmiyorum. Mutluluğa ne zaman koşacak olsam, hüzne takılıyor ayaklarım."🌒
Hayat düğün salonu, biz de düğün sahibi gibiyiz. Şarkıcı “oyun bilmiyorum” dememize aldırmadan bizi sahneye davet etmiş gibi. Saçma figürler sergiliyoruz.
Bir yazarın dediği gibi, bir belirleyiciliğin içinde uykuya dalan insan için "ne yapayım bilmiyorum" ızdırap, eziyet ve zahmeti yoktur; çünkü bir iş yapamaz. Ama günümüz insanı "ne yapacağı"na dair her zamankinden çok güce sahiptir. Ancak "ne yapması gerektiği"ni her zamankinden daha az bilmektedir.