Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Freud hakkında bir anektod duymuştum. Herhalde bilirsiniz:Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş.O da yanıt olarak’Bazen bir puro sadece bir purodur’demiş.”
Jung ve İslam Dini
Onun İslam dini ile ilgili yapmış olduğu tek kapsamlı yorum yeniden doğuş bağlamında Kehf suresine getirmiş olduğu psiko-mitolojik yorumdur. Jung Kur'an'ın 18,suresini, dönüşüm yöntemini açıklayan tipik sembol grupları için kullanmıştır Jung Kehf/Mağara adını taşıyan sureye büyük bir ustalık ve sempati ile -itiraz edilebilecek noktalar bulunmakla birlikte- yorumlamıştır. Bu yorumlarını 1938 yılında Eranos Konferansı'nda sunmuştur. Jung Kehf suresinde yer alan üç kıssayı birbirinin devamı ve tamamlayıcısı olarak değerlendirilmiştir. Birinci kıssada mağarayı kişinin bilinçdışı olarak kabul etmiş insanın bilinçdışına ulaşması ve bilinç ile bir bağ kurması olarak nitelendirdiği bireyselleşme sürecine benzetmiştir.Bu sürecin sonunda ulaşılan dönüşümü ise yaşam sürelerinin farklı olarak algılanması gibi diğer insanlardan farklı bir boyuta geçilmesi olarak yorumlamıştır Musa-Hızır kıssasını ise bireyselleşme sürecinin daha ayrıntılı anlatımı ve ulaşılan selfin bilinç ötesi boyutunu kusursuz bir şekilde takdir eden sembolik bir anektod olarak sunmuştur. Hızır kıssası ile Zülkarneyn kıssasını karşılıklı birbirini tamamlayan iki sahne gibi değerlendirilmiştir. Diğer kıssalardaki gibi bu kıssadaki süreçlerin ve sembollerin her insanın bilinçdışında bir karşılığının olduğunu ileri sürmüş ve bireysel psikoloji açısından değerlendirilmiştir.
Reklam
Günde 3 öğün okunup, ezberlenmesi ve hayata geçirilmesi gereken bir anektod;
Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerine kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir...
Sayfa 19 - İthaki yayinlarıKitabı okudu
Kızılderiliden Anektod
- Atalarınız bizden küçük bir toprak parçası istedi. Onlara acıdığımız için dileklerini geri çevirmedik. Aramızda yer aldı­lar. Onlara mısır ve et verdik. Onlar buna karşılık bize zohir (içki) sundular. Beyazlar bir kez memleketimizi tanıyınca, he­men sağa sola haber saldılar. Yeni yeni insanlar geldi. Biz onla­rın dostça geldiğini sandığımızdan hiç korkmadık. Çünkü bize kardeşim diye sesleniyorlardı. Sözlerine inandık. Bu kez onlara daha geniş bir yer verdik. Kısa zamanda sayıları arttı. Daha çok toprak istemeye başladılar. Sonunda bütün yurdumuzu istediler. Gözlerimiz açıldı. Savaşlar oldu. Beyazlar bizimle savaştır­mak için içimizden kimilerine paralar verdi. Halkımızın büyük bir çoğunluğu öldürüldü. Beyazlar bizi içkiye de alıştırdılar. içki yüzünden de binlerce Kızılderili kırılıp gitti. Kardeşlerim, eskiden bizim topraklarımız çok genişti. Sizinkiler ise çok kü­çük. Şimdilerde ise siz, büyük bir ulus oldunuz. Bize yatağımızı serecek kadar bile bir toprak parçasını çok görüyorsunuz.
Sayfa 105 - Sel yayınlarıKitabı okudu
Kitaptan gülümseten bir anektod
Garip şairlerinin liseden arkadaşı olan Şinasi Baray o yıllarda Ankara'nın ünlü lokallerinden "Üç Nal"ın sahibidir. Babaannesinin Karağolan'daki konağının eskiden ahır olan bodrumunda açmıştır bu lokali. Melih Cevdet'in aktardığına göre yaman bir sanat yeteneği olan Şinasi, lisede tiyatro dekoru yaparmış ve lokalinin dekorasyonunu da kendisi yapmış. Babaanne açılıştan bir gün önce "Üç Nal"ın düzenlemesini görmeye gelir. Orhan Veli'de oradadır, bir direğe dayanmış içkisini yudumlamaktadır. Kadıncağız direğe bakarak istem dışı mırıldanır: "Eskiden merkebi oraya bağlardık."
Sayfa 68 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Hayata dair bir anektod
Çevresindeki dünyadan kopmuş vaziyette, sersemlemiş bir halde, önceki hayatının edebi gerekliliklerine aşina bir hayalet gibi çalışıyordu. Hayaletlerin ölmüş ama öldüğünü fark etmemiş insanların ruhları olduğunu duyduğunu hatırlayınca, öldü de bundan haberi mi olmadı diye anlamak için bir an çalışmasını kesti.
Sayfa 401 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
İslam öncesi İran coğrafyası hakkında kısa bir anektod.
Pers İmparatorluğunun merkezi kendi payına düşen General Seleucus, Elenistik gücü burada sürdürmeyi başardı ama Pers toplumunu Helenleştirmeyi gerçekleştiremedi. Kurduğu imparatorluk bir süre sonra Orta Asya’dan göçmüş olan yine İran kökenli Partlar’ın eline geçti. Seleucus’un piyadelerini süvarileriyle yenen Partlar, uygarlığı benimseyerek büyük bir imparatorluk kurdular ve MÖ 1. yüzyıl ile MS 3. yüzyılın başına dek Roma’nın doğudaki en önemli düşmanı olarak yaşadılar. Persler’le Romalılar’ın arasındaki savaşların çoğu Persler’in zaferleriyle sonuçlandı.İmparator Julianus’un 363 yılındaki savaşta ölümü ve on beş yıl sonra Edirne’de Gotlar’ın zaferiyle sonuçlanan savaş Roma için büyük felaketler oluşturdu. Sürekli savaşlar bir yandan da Persler’in servetini, insan gücünü ve cesaretini azaltınca, bozkır sınırlarında ortaya çıkan göçerler tarafından imparatorluk sık sık saldırıya uğramaya başladı.
Çok Önemli bir anektod.
Kimse demez ayranım tırşdır. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de ben söylediğim için hüsn-ü zan edip, tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler, hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalbde saklayınız; bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz. Tırş: ekşi Miheng: ölçü aleti İfsad: fesad
Sayfa 42 - Zehra yayıncılık
Mevlana'ya atfedilen bir anektod vardır. Bakmakla görmek arasındaki farkın ne olduğunu sorarlar Mevlana'ya. Şöyle der: "Senin baktığına başka gözler de bakıyor. Peki senin görebildiğini herkes görebiliyor mu? İşte bakmakla görmek arasındaki tek fark sensin."
99 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.