Iyd-i ekberdir şehid-i aşkına derse o mah
Bir nigâh-ı rahm edip: Biçare kurbanım mıdır
(O ay yüzlü, aşk şehidine acıyan bir bakışla "Bu zavallı kurbanım mıdır?" derse, bu onun için en büyük bayramdır.)
Birisi bir bayram günü Hz. Ali'nin yanına gelir. O sırada Hz. Ali kuru bir ekmek yemektedir. Adam 'Bayram gününde kuru ekmek mi yiyorsun?' diyerek şaşkınlığını ortaya koyar. Hz Ali şu cevabı verir:
"Bugün orucu ve ibadetleri kabul edilen ve günahları affedilen kişiler için bayram günüdür. Bize bugün de bayramdır, yarın da. Allâh'a isyan etmediğimiz her gün bizim için bayramdır."
bir padişah, müddet-i saltanatında belki her senede, ya cülûs-u hümayûn namıyla veyahut başka bir şa'şaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar. Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini, has teveccühüne mazhar eder.
Öyle de: Ezel ve Ebed Sultan'ı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelal'i; o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlîşânı olan Kur'ân-ı Hakîm'i Ramazân-ı Şerif'te inzâl eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlâhî ve bir meşher-i Rabbânî ve bir meclis-i ruhânî hükmüne geçmek, muktezâ-yı hikmettir. Mâdem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, süflî ve hayvanî meşagılden insanları çekmek için oruca emredilecek.
Ramazan İktisad Şükür
"Bayram, iki yüzyıldır İslâm dünyası için, içi acılıklarla dolu bir yemiş gibi sunulmakta kader tarafından bize. Ne kadar çelişkili psikolojiyi yaşıyoruz bayramlarda! Gereğince üzülemiyoruz, ne de olsa bayramdır diyoruz, gereğince sevinip neşelenemiyoruz, gözlerimizin önünde islâm âleminin her tarafındaki trajik levhalar canlanıyor.
Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir
derece, süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani: Muharremattan, malayaniyattan çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevketmektir. Meselâ: Dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak. Ve o lisanı, tilavet-i Kur'an ve zikir ve tesbih ve salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek... Meselâ: Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men'edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'an dinlemeğe sarfetmek gibi sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır.
(Ramazan İktisad Şükür 16.sh - Risale-i Nur)
“O’nun selamlanan cemâlini aydın bir gözle,
Gördüğüm her gün bence bayramdır.
Eğer O yakınsa her gece Kadir gecesi,
Buluşma günlerinin hepsi de cumâ günüdür.”
(Rûhu’l beyan, 8/402,Tuhfetü’l -ihvan,sh:47)
lyd-i ekberdir şehid-i askina drse o mah Bir nigah-i rahm edip biçare kurbanım mıdır (23)
(23) O ay yüzlü güzel, acıyarak bakıp da "Bu zavallı, benim kurbanım mıdır?" derse onun aşkı için şehit olana bu en büyük bayramdır.
İyd-i ekberdir şehîd-i aşkına derse o mâh
Bir nigah-ı rahm edip biçare kurbanım mıdır
~
Günümüz Türkçesiyle: O ay yüzlü, aşk şehidine acıyan bir bakışla "Bu zavallı kurbanım mıdır?" dese, bu onun için en büyük bayramdır.
Bir gün, bir kimse Hâce Azîzân'ın huzurunda, "Aşıklar bir demde iki bayram ederler" mısraını okuyunca onlar da, "Hayır! Üç bayram ederler" buyurur. O adam bu sözün hakikatini sorunca Hâce Azîzân şöyle anlatır: "Kulun bir kere Allah'ı [celle celâluhu] anması Hak Teâlâ'nın onu iki anışı arasında gerçekleşir."
Yani Hak Teâlâ önce kendisini anması için o kula yardım eder. Bu yardım sayesinde kul anmayı gerçekleştirir.Sonra Allah [celle celâluhu] kulunu kabul şerefiyle onurlandırır.O halde kul için "Allah'ın yardımı" birinci bayram, "kulun Allah'ı anması" ikinci bayram ve "Allah tarafından kulun kabul edilmesi" üçüncü bayramdır.
Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilerle Alâkalı Görüşleri
Ermenilerin Türklerle olan târihî münasebetleri ve geçirdikleri hayat muhtasaran:
Türk-Ermeni birliğinin dış eller tarafından nasıl bozularak araya düşmanlık sokulduğu ve bunun doğurduğu felâketler de tafsilâtıyla görülecektir. 1927 yılında Cemiyeti Akvam tarafından Ermenistan'a
Yaşı ilerlemiş, üniforması yamalı bir asker görür. Selam verip kendisinin neden burada olduğunu sorunca şu cevabı alır: 'Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan'ım. Kanal Cephesi'nde yenildik. İngiliz sonra Kudüs'e dayandı, şehri işgal etti. Komutanımız İstanbul'a çağırılınca bize 'Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri'nin yadigarıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk, Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim hâlimiz nice olur, demesin. Fahri Kainat Efendimizin ilk kiblesini Osmanlı da terk ederse gâvura bayramdır' dedi. Ben de o günden beri nöbetteyim!"
Her sene ülkemizde Demre'de (Antalya'da) kutlanan Noel Baba şenliklerinden sözetmek istiyorum.
Bilindiği gibi Noel, Hıristiyanlarca kutlanan bir bayramdır. Dolayısıyla, bu bayramla ilgili bilgileri İncil'de aramamız gerekir. Oysa ki, Incil'de Noel diye bir kelime geçmemektedir. Yani Noel, Hz. İsa zamanında kullanılmış bir
1972 yılında Mescid-i Aksa'ya giden bir gazetecinin başında şöyle bir hadise geçer: Yaşı ilerlemiş, üniforması yamalı bir asker görür. Selam verip kendisinin neden burada olduğunu sorunca şu cevabı alır: 'Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan'ım. Kanal Cephesi'nde yenildik. İngiliz sonra Kudüs'e dayandı, şehri işgal etti. Komutanımız İstanbul'a çağırılınca bize 'Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri'nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk, Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim hâlimiz nice olur, demesin. Fahri Kâinat Efendimizin ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gâvura bayramdır' dedi. Ben de o günden beri nöbetteyim!"
Evet, bugün çadırında yankılanan o çocuk sesi gerçekten de âlem için bir bayramdır. Çünkü Hz. Muhammed'in (s.a.v.) nurunun âleme teşrifinin ilk mukaddemesidir o ses!
Gerçekten de o gün âlem için bayramdır. Çünkü o ses, Rabbin "Seni var etmeyecek olsaydım bu âlemi de var etmezdim!" buyurduğu Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) sülbünü taşıyacak Hz. İsmail'in (a.s.) sesidir. O sesin içinde Hz. Muhammed'in (a.s.) de sesi vardır. O sesin içinde, Nübüvvet-i Ahmediye ile âlemi şenlendirecek aktabların, evliyaların, asfiyaların da sesi vardır. Hangi temiz kalp bu sevinç ve meserret karşısında coşmaz, dalgalanmaz, secdelere kapanmaz!