ŞUBAT AYI KİTAP ÇEKİLİŞİMİZ
11.02.2019
23.59'dan sonra yazılanlar geçersiz sayılacaktır.
Kitap bağışçılarımız ve sizlerin sayesinde dopdolu bir kumbaramız oldu. Biz de çekilişle bu kitapları sizlere dağıtıyoruz. Kumbaramızdan seçtiğiniz kitap ya da kitapların isimlerini yoruma yazıp çekilişe katılabilirsiniz. Paylaşmak her zaman güzeldir ve
ŞUBAT AYI KİTAP ÇEKLİŞİNİN KAZANANLARI !!!
Öncelikle bu çekilişe bağışladığı kitaplarla, emekleriyle, paylaşımlarıyla katkıda bulunan herkese çok teşekkür ederim. Sizin sayenizde çok daha güzellerini birlikte yapacağınıza şüphem yok. Şimdi kazananları seçme vakti..
Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya
Avusturyalı Yahudi yazar Zweig’in sanıyorum okuduğum 4. Kitabı Bir Çöküşün Öyküsü.Freud’un öğretisine ve psikolojiye duyduğu derin ilgi onu karakter incelemelerine itmiştir. Özellikle kadın karakterlerin iç dünya tahlillerini haklı ve yerinde bulduğum Zweig’in bu kitabındada aynı hissi derinden yaşadığımı belirtmeliyim.
Kitap ise 15.Louis döneminde Fransız sarayında etkili olmuş,intiharı yıllar boyunca unutulmayan aristokrat bir kadının gerçek yaşam öyküsünü, onu intihara sürükleyen ruh buhranlarını ele aldığı bir biyografisi Zweig’in.
Yahudi olan ve 20.yy başlarında romanları çok okunan hatrı sayılır bir başarıya ulaşan Zweig’ın eserleri 1933 yılında Naziler tarafından yakılır.Nazilerin baskısını ve halkına yapılan zulümleri sindiremeyen yazar Brezilyaya gitmiş ve 1942 de eşi ile intihar etmiştir.
Eserilerinde genellikle intihar saplantısı ile yaşayan karakterleri inceleyen yazarın,bu kitabında göze çarpan taraf ise henüz Nazi korkusunun başgöstermediği ve intiharı düşünmediği yıllarda kaleme alınmış olmasıdır.
Bir kadın karakterin daha ruhunun en ince ve hassas noktalarının derin bir gerçeklikle kaleme alındığı bir Zweig eserinin daha kapağını kapamış bulunuyorum sayın okur.Bir Zweig kitabında daha, kıyısından köşesinden de olsa karaktere tutunduğum,kadın ruhunun yaralarını okurken bir dostun önümde savaş zırhlarından sıyrılıp kendini bana tüm şeffaflığıyla açtığı hissine kapıldım korkusuz ve fütursuzca...
Sevgi ve Muhabbetle...
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,1bin okunma
Bir çöküşün öyküsü, Madam de Prié' nin (eski kraliçe) saray hayatından sürülmesi sonucunda yaşadığı ruhsal bunalımı anlatır.
Ben bu hikâyeden daha çok psikolojik yönelimlerini tahlil etmeye çalışacağım.
İnsan ruhsal açlığını ancak ve ancak sevgiyle doyurabilir. Sevgi, insan için vazgeçilmez bir unsurdur. Bebeklik döneminde sevgiden mahrum
Ruth Kjar ünlü bir ressam. Ruh halini resmeden bu satırlar ressamlığından önceki yıllara denk geliyor... Yaptığı ilk resmin öyküsü de hayli ilginç. 'Evinin Duvarında, onun içindeki boş alanla açıklanamaz bir şekilde çakışan boş bir alan vardır.' Bu boş alan onu rahatsız etmeye başlamıştır ve bir tablo almayı planlıyordur. Bir sabah tablo almak yerine o duvara bir resim yapma fikri belirir kafasında, tıpkı elimize aldığımız boş bir kağıda gayri ihtiyari şekiller karalamak gibi... Boyaları ve fırçayı alıp duvara resim yapmaya başlar. O kadar inanılmaz bir şey çıkar ki ortaya resmi gören hiç kimse, ressam arkadaşları bile o resmi Kjar'ın yaptığına inanmaz, hatta bizimle dalga mı geçiyorsun diye öfkeyle kapıyı çekip çıkanlar bile olur :)
Ruth Kjar'ın yaşadığı şey; kız çocuklarında yalnız kalma, sevgiyi ve sevgi nesnesini kaybetme korkusunun, yol açtığı kaygı durumunun, zamanla hiçbir şeyden tat alamamaya ve korkunç bir boşluk duygusuna dönüşmesidir. Ruhsal çöküşün eşiğindeyken bu boşluk hissini resim yaparak yenmiştir ve bu alanda çok iyi başarılar elde etmiştir.
Resimle, müzikle, tiyatroyla, el sanatlarıyla ya da sporla ilgilenen insanların ruhsal devinimlerini en düşük düzeyde yaşadıklarını gözlemliyoruz... Bunun sebebi kaygının, yaratıcı itkiyle bambaşka bir şekle bürünebilmesi ve iyi yönde kullanılabilmesidir.
Eylül Türk
@EylulTurk
·
27 Kasım 2023 11:46
Yaşamında sadece bir kör nokta vardı. Ona doğal gelen mutluluğun orta yerinde, dertsiz tasasız görünürken, birdenbire en derin melankoliye dalardı. Kendi canına kastettirecek bir melankoli. Bunun nedenini açıklamaya çalışırsa, şu anlama gelebilecek bir şey söylerdi: "İçimde hiçbir zaman dolduramayacağım boş bir alan var!"
Bir söz vardır, bir kızı on kişi ister , kız kendisini istemeyen onbirinci kişiyle kafayı bozar :) Bu söz bu öyküye bence "cuk" oturmuş vaziyette. Hayır yani seni kalbiyle sevmiyor amacı farklı adamın sen ne diye zorluyorsun :) mizah bir yana klasikten öte bir aşk mektupları olmuş. Ancak ölüyorum,bitiyorum tarzında olmuş, bir "Milena'ya Mektuplar" gibi nükteli değil, ergenlik yaşlarda yazılan egosantrist cümlelerden ibaret olmuş sanki. O değil ben de hep S. Zweig'i eleştiriyorum. 3 kitabını okudum, dün de "Bir Çöküşün Öyküsü" nü okumuştum. Bu eserinde ve "Bir Çöküşün Öyküsü" adlı eserinde neden intihar teması var? Ve de yazara bakıyoruz yazar gerçekten hayatına son veriyor. Eğitim Psikolojisine çalışan öğretmen ve öğretmen adayı arkadaşlarım iyi bilir; Frued'in "Savunma Mekanizmaları" vardır. Bunlardan birisi de "Yüceltmedir." Yazar intihara teşebbüsü var ancak bunu kendisine ve toplumun baskısından dolayı kendini öldürmeyi istemiyor ya da Naziler tarafından öldürülmekten korkuyor ve bunu da öykülerine yansıtıyor. Ancak kendisini de öldürmesi "İd"in savunma mekanizmalarını bile bastıramayacak durumuna getirmiş. Sözün kısası güzel bir kitap okunmalı ancak bir "Milena'ya Mektuplar" değil. Son bir şey daha; ölüyorum,bitiyorum diye gerçekten sevenler evlenince de o sevgi devam ediyor mu ?
Ah Madame de Prie...
Bu satırlarda senin çöküşünü okurken hissettiklerine tanık olurken nasıl da kendimizle yüzleştik.
Fransa’da ihtişamlı dönemlerinden birinde sarayda yüksek mertebesi olan Madame de Prie,nin Normandiya’ya sürgün edilmesiyle yaşadığı çöküşü Zweig amcamız anlatıyor bu kez. Stefan Zweig ayrıcalığı diye bir şey var benim
Leydi, sizinki ışıldayan bir güzellik,
Asla cilveli ve kibirli değil,
Coşkunuz huzursuzluk vermez,
Ve acı çektirmez.
Sizinki zekanın armağanı,
Sevgi dolu,
Zarif bir ruhsunuz.
Kitaptaki karakterimiz o kadar güzel işlenmişki kendimi onun yerine koymadan edemedim. Ben olsaydım nasıl hissederdim diye düşündüm sürekli bence herkesin okuması gereken bir kitap.
Baş Karakterimiz kendi hırslarının esiri oldu hayattayken alamadığı ilgiyi, sevgiyi ölümüyle almak istedi bu ilgiyi görmek için müthiş bir çaba sarf etti, planlar yaptı lakin dedikleri gibi kul kurar, kader gülermiş hakkatten de öyle oldu hiç bişey istediği gibi olmadı diğerleri için hiç varolmamış gibiydi. İnsan ne yaparsa kendine yapar sözünün en güzel örneğiydi Madam.
Madam'ı intihara sürükleyen hırsları ve egosunun yanında, yalnızlık ve sevgisizlikti belkide gerçek sevgi onu iyleştirebilirdi kim bilir?
~İnsanlar yeryüzünde hafif adımlarla yürüyor ve o sesle yalnızlığın içinde boğulup gidiyordu.
(syf-37)
Leydi sizinki ışıldayan bir güzellik,
Asla cilveli ve kibirli değil,
Coşkunuz huzursuzluk vermez,
Ve acı çektirmez.
Sizinki zekanın armağanı,
Sevgi dolu,
Zarif bir ruhsunuz.
Çaresiz sorunlarda çok akıllı,
Önemsiz konularda büyüleyici ve sevecensiniz.
Şimdi öleceğim, hayır benim için yas tutmayın.
Zweig gerçekten muazzam bir yazar. Yine insan duygularını, karakter tahlillerini, olaylar sonucu meydana gelen durumları ilmek ilmek işlemiş, nakşetmiş kağıda.
Kitap, Fransız sarayında üst düzey bir aristokratken saraydan sürülen Madame de Prie'nin içine düştüğü bunalımını, çırpınmalarını anlatıyor. Bence Madame de Piere kendini hiç