Muhtemelen Lovecraft'ın en korkutucu novellası Innsmouth Üzerindeki Gölge, tamamen "iğrenç ve neredeyse ağza alınamayan" bir genetik bozulma fikrine dayanır. Bozulma önce deri dokusunu ve sesli harflerin telaffuz tarzını etkiler, daha sonra kendisini genel olarak vücudun solunum ve dolaşım sistemlerinin anatomisinde hissettirir... Ayrıntılardaki lezzet ve dramatik ilerleyiş metni gerçekten korkunç hale getirir. Genetiğin burada sadece terimlerinin çağrışım gücüne yönelik değil, aynı zamanda anlatının teorik çatısı olarak da kullanıldığını belirtmek gerekir.
O öldüğünde, aslında onun için değil de yaptığı onca şey için ağladığımı fark ettim birden. Ağladım, çünkü onları bir daha asla yapmayacaktı; bir daha asla bir odun parçasını yontmayacak, arka bahçede kumru ve güvercin yetiştirmemize yardım etmeyecek, kendi tarzıyla keman çalmayacak ve bize fıkra anlatmayacaktı.
Şiirlerinizin iyi olup olmadığını soruyorsunuz. Bana yöneltiyorsunuz bu soruyu. Daha önce de başkalarına yönelttiniz. Dergilere yolluyorsunuz şiirlerinizi. Onları başka şiirlerle karşılaştırıyorsunuz ve kimi dergilerin yazı işleri kurullarının şiirlerinizi geri çevirmeleri sizi tedirgin ediyor. Madem ki bir öğüt için başvurdunuz bana, size bu tür girişimlerden tümüyle el çekmenizi salık vereceğim. Gözlerinizi dışarlara çevirmişsiniz; ama işte en başta vazgeçmeniz gereken şey. Kimse akıl veremez, yardım elini uzatamaz size, hiç kimse. Tek çıkar yol, gözlerinizi kendi içinize çevirmenizdir. Size yazmanızı buyuran nedeni araştırıp ele geçirmeye bakınız. Yüreğinizin ta en dip köşesinde kök salıp salmadığını araştırınız bu nedenin. Yazmanız diyelim ki yasaklandı, ölür müydünüz o zaman ya da yaşar mıydınız eskisi gibi, bunu açıklayın kendi kendinize.
Siz hiç tarih okudunuz mu?
Hayatımız boyunca hepimiz az ya da çok tarih okumuşuzdur. Ben çok severim tarih okumayı yani uzun bir süredir tarih okuyorum. Peki tahmin edin hepsinin ortak noktası ne? Çok zor bir tahmin olmasa gerek. Muhtemelen herkes benzer bir cevaba ulaşmıştır yani "Savaş". Evet gerçekten savaş, insanlık tarihine
Ekip çok büyüktü, gereğinden fazla insan, gereginden az makine vardı ve ustabașı sürekli bu kadar çok insanı verimli olarak kullanmanın yöntemlerini düşünüyordu. Bir bakama geçmiş ile gelecek arasında sıkışmış gibi hissediyordu kendini, geçmişte hissediyordu çünkü kariyerine ilk başladığında vazifelerin dengesi benzer șekilde daha ziyade el emeğine doğru ağır basıyordu. Aynı zamanda gelecektede hissediyordu çünkü șu anda etrafina bakındığında giriştikleri isșin neredeyse hayal bile edilemeyen büyüklüğu karşısında kendisini, dünyayı yeniden inşa ediyorlarmış gibi hissediyordu
Esen meltemlerin, bağırıp çağırmaların, yüksek dağa yandan vuran güneş ışınlarının arasında dostluğun, birlikte bir serüveni yaşamanın, hoşnut olmanın,o gözle görülmeyen garip aydınlığı,o büyüleyici havası, bir kez daha sardı iki çocuğu da.
Bak artık öldüremezler seni bir daha... O füzelerle... Nasılsa öldün...
Artık cennette oynarsın..
Seninle birlikte vurulan arkadaşlarında...
Geride kalanları sakın düşünme..
Anneni, kardeşlerini ve hala yaşıyorsa babanı...
Onlar da kavuşurlar sana en yakın zamanda...
Nasılsa bitmez tanklar..
Nasılsa bitmez füzeler...
Ama biliyorum, seni vuranlar bilmezler..
Ölen sen değilsin...ölen onlar.
Erkekler her zaman bir kadının ilk aşkı olmak ister. Bu onların manasız gururu. Biz kadınlar bu konularda çok daha incelikli içgüdülere sahibiz. Bizim istediğimiz bir adamın son ilişkisi olmaktır.
Yoldan gözlerini çekip boynunu kütletecek şekilde ani, seri ve hızla bana döndü.
"ÖLEBİLİRDİN!"
Dudaklarının yanı başında bir cam bardak olsa sesi o bardağı çatlatabilirdi.
"ÖLEBİLİRDİN EFSUN!"
diye tekrar etti yüzüme tükürür gibi.
"Hadi bunun üstüne bir şey söyle!"
Arabanın hızı sesiyle beraber
artı, direksiyonu kavrayan parmakları içe doğru gömülüyordu.
"Konuş!
Hadi daha kötüsünü söyle!
Bu olabilirdi de!
Hadi devam et!
De ki
bu ihtimal benim ölme ihtimalimden daha kötü!"
Mesela ahbabınız Bay Jones'u yolda yürürken gördüğünüzü söyleyebilirsiniz, fakat söylemeye hakkınız olanın çok ötesine geçmektir bu. Durağan bir arkaplanda bir yandan öbür yana uzanan art arda sıralanmış renkli benekler görürsünüz. Bu benekler, bir Pavlov şartlı refleksi vasıtasıyla zihninize "Jones" kelimesini getirir ve böylece
dünyayı da defalarca uzaktan görmüştüm.
belgesellerde.kapkaranlık bir uzay boşluğunun
içinde, masmavi, yemyeşil, bembeyaz bir küre!
kesinlikle anlaşılmıyordu üzerinde çocuk sikildiği! Ne
savaşlarda birbirinin topuklarını ne de barışlarda
birbirinin dillerini koparanlar görünüyordu o
nesafeden. ne atılan çığlıklar ne de söylenen
yalanlar duyuluyordu. sessizlik ve huzur içinde, ağır
ağır dönen bir küre. önemli olan hangi açıdan
baktığın, derler. palavra! önemli olan, hangi
mesafeden baktğın!
İşinizi doğru seçin. Daha en başından aşık olduğunuz bir işi yapmaya gayret edin. Bunu yapmazsanız, ne kadar çalışkan olsanız da hayattaki gayenizi kaybedersiniz; zihniniz uyuşur.
Sanırlar ki katil yüreği
Lekeler ekilen her bir tohumu.
Yalan! Tanrı' nın toprağı bereketlidir
İnsanın zannettiğinden daha bereketlidir,
Ki kızıl güller daha kızıl açar,
Beyaz güller daha beyaz.