Vaktiyle bir şeyh ve Derviş Mehmet adında bir küfürbaz müridi varmış. Şeyh Hadisten, âyetten, cennetten, cehennemden bahseder, bin nasihatte, ihtarda bulunur, yine dervişi fena huyundan vazgeçiremezmiş. Düşünmüş, taşınmış, bir başka usul keşfetmiş, müridine bir bakla vermiş. "Bunu dilinin üstüne koy, çıkarmadan sakın ağzını açma!." demiş. Bir gün, yağmurlu bir havada, şeyh önde, dervişi arkasında, bir evin önünden geçerlerken tık tık cam vurulmuş, bir kadın sesi:
-- "Aman şeyh efendiler, biraz durur musunuz?"
Zahir hastaya nefes ettirecekler, yahut başka bir mühim ihtiyaçları var zanniyle durmuşlar. Beş dakika geçmiş, on dakika olmuş, sırılsıklam bekleşiyorlar, haber yok. Şeyh dayanamamış, kapıyı vurmuş, sormuş; içerden demişler ki:
-- "Kuluçka yatıracaktık, bir kavukluya bakarak yumurtalar koyarsanız civcivler tepeli çıkar demişlerdi de onun için sizi durdurduk!"
Bunu işitince şeyh, müridine dönmüş:
-- "Ne bekliyorsun Derviş Mehmet", demiş, "baklayı ağzından çıkarsana!"