Bazı şarkıların birbirine benzediği bir yer vardı. Bazı şarkıların birbirlerine açıldıkları bir yer... O yer farklı duygu dünyalarında, hayatın farklı zamanlarını anlatsa da... Farklı yerlerde, farklı ‘bakışlarla’, çok uzun bir süre ‘hiçbir şey hissetmeksizin’ görüştüğünüz, konuştuğunuz olur kimi insanlarla. Bir hayatın, bir ‘başka’ hayatın sizi izlediğini, içine her geçen gün biraz daha çok aldığını, tutsağı kıldığını ayrımsamazsınız o zamanlarda. Oysa bazı küçük, önemsizmiş gibi görünen ayrıntılarla o insana, o insana, her geçen gün biraz daha çok, gizliden gizliye hazırlanırsınız. Tüm yaşananlar o an içindir, o dokunuş içindir aslında. Çünkü bazı ilişkiler hep o yeri, o zamanı bekler.
İnanılmaz bir şey oluyor: Sizi her gün daha fazla seviyorum, oysa bu handiyse imkansız.
Sayfa 39Kitabı okuyor
Zerdüşt'ün Önsözü (10)
"Keşke daha akıllı olabilsem! Yılanım gibi, çok akıllı olabilsem! Ama bu imkansız: Bu yüzden gururumdan, her zaman aklımla beraber yürümesini dilerim! Eğer bir gün aklım beni bırakırsa: Ah, o kaçmayı çok sever! O zaman gururum da deliliğimle beraber uçmalı!"
Sayfa 23 - Kapra YayıncılıkKitabı okuyor
Karanlığa serildi, aydın ruhlar
Uyuyanların huzuru adına.
Uyuyun, güzellerim uyuyun.
Işığa aç ruhunuzu karanlıkla doyurun.
Kabuslara dalın da düşmanınız yıldızlar oluversin.
Mürekkebimizin aydınlığı leke çalmışsa cehaletinizin karanlığına özür dileriz.
Aydınlığın leke olduğunu bilmezdik.
Sayenizde yanan ruh bizimdir.
Er geç kalkar sayeniz,alevimiz parlar !
Alevimiz yırtar gecenin zifrini,gün doğar.
Öylece kesilir yıllanmış uykunuz.
Kim bilir belki hep bir ağızdan günaydın deriz !
Yağmurlu gecelerin sabahında boş sokaklarda bu sözleri haykırırdı Kaçık Rus. Ve de eklerdi "Çıkın bu derme çatma, körpe veyahut sarayvari evlerinizden en iyi sığınak hayallerinizdir. Başınızı sokacağınız bir ev yoksa yaşamınız tehlikede olabilir ancak yüreğinizin sığınacağı bir hayaliniz yoksa yaşamıyorsunuz demektir. Şimdi soruyorum ey uykusu mahmur milletim hangisi daha tehlikelidir?
Bu kadının sevgisini göstermesinin tek yolu vardı. Sonrada keşfettim ki bizim buralardaki anaların hepsinin yolu aynıymış. Bu kadın seni yemekleriyle severdi. En sevdiğin yemeği yapar, peşinden diğer yemeklerini getirirdi. Daha yeni yaptığı bazlamayı ve böreği, tatlıları eline tutuşturuverirdi.
Hayatlarını mutfağa adayan kadınlar neslindendi o. Böyle kadınlar bayramları ve düğünleri aşk ziyafeti gibi yaşarlardı. Bu ziyafetlerde çoşkun kadınlıklarını ve şefkatlerini, ifadesini sadece yemekte bulan gizli bir sevgi açlığıyla bağışlarlardı.
Her gun bir çok sofra kurarlardı, terasa yemek için birçok kez oturulurdu. Sonra gece olunca uyumaya giderlerdi; asırlardır onlara miras kalan duygusal açlıkkimsenin dikkatini çekmezdi.Bu gerçeği çok yakın bir zaman önce fark etmiştim; hazır yiyeceklerle yaşayan ve tek ziyafeti bedeni olan bir kadını -muhtemelen o kadınlara vefamdan- sevemeyeceğimi anladığım gün.
Sayfa 95 - Nemesis KitapKitabı okudu
5 Mayıs ..3:25
Ve ben .okadar çok özledim ki sanki bir daha ,görmeyecekmişim gibi geçecek mi bilmiyorum bu sancı ,acı bitecek mi bir gün bir “kavuşmak kırk hasreti alnından vurur .”olurda kavuşursam sana kalbim. kırk hasret adına ,kırk kere öpeceğim .o güzel gözlerinden.ben yoruldum ama Seni beklemekten deyil seni sevmek ‘ten değil sana hasret kalmaktan yoruldum sana sarılmamaktan yoruldum gözlerinden öpememekten yoruldum” öyle yorgunum ki ,huzur bulamıyorum artık .nereye gitmek istıyorum ki ‘nereye gidebilirim ki .gittiğim her yerde sen varsın beynimde sen varsın sevdiğim ben sensiz yaşayamıyorum çok Büyük bir ızdırap bu…….
“Hayattan ne istediğini bilmeyen boy aynasına bakmayıp kendini mükemmel zanneden… dokunmakla düşünmenin bir farkının olmadığını bilmeyen… sevgisinde cimri, öfkesinde bonkör olan bencil yaratıklarız.. kazandıklarımız kaybettiklerimizin yerini tutsun istiyoruz.. avucumuzu yalıyoruz. Bir şey güzelse bunda bir anormallik arıyoruz, olmasa bile
Milletimizin çocuklarına, dünyanın çocuklarına her gün ruhumuzdan bir parçayı daha aşılamak, bunun için yaşamak ve bu yolda ölmek, bugünkü, insanları ümitsiz dünyamızın ve çocukları sahipsiz milletimizin beklediği kahramanlıktır. Muallim, bu cihatta muzaffer olursa, dua ile tedbiri birleştiren, halkını muvaffak olmuş ve kendi sırlarına âşina hayranlarını; hayatın sonsuzluğuna götüren bir yolculuk olduğunu anlamış, ilmin, sanatın, ahlakın ve dinin gerçek idealistlerini göreceksiniz. Türk muallimi, yarınki Türk mektebinin ve yarınki Türkiye'nin temel taşıdır.
Sayfa 115
Ne güzel türküler yakarmış eskiler! Her türkü tek başına bir tarih sanki. Öyle içten, öyle canlı ki, insan türküyü yakanları, söyleyenleri karşısında, yanıbaşında görür gibi oluyor. Onlar gibi yaşamak, onların acılarına ortak olmak, onlar gibi sevmek istiyor. Daha yakından tanımak istiyor onları..
Otobüsleri hayat yolunda ilerliyor; fakat onlar etraflarından geçip giden güzellikleri göremeyecek kadar kör olmuşlar. Bir düşünsenize. Öldüğünüz gün, posta kutunuzda bir daha asla cevaplanamayacak olan 30-40 e-posta olacak. Her şeye yetişebilmeniz imkânsız, o hâlde biraz rahatlayın, derin bir nefes alın ve yolculuğun tadını çıkarın.
İkinci Basıma Önsöz
En kötü yazar kendine karşı içtenliği olmayandır. Kendine karşı içten olmayan hem kendini, hem de kendi dışındakileri kandırır. Bu nedenle içimde hissetmediğim, bilincimin kabul etmediği hiçbir şeyi yazmak istemiyorum, yazmıyorum.
Size itiraf etmem gerekiyor: İnsan Olması Engellenmiş İnsan kitabını ne zaman okusam yüreğim ıstıraplı yollarda kendi
Sayfa 7 - Etki yayınlarıKitabı okudu
yarasa'nın 21 şiiri
youtu.be/hkJQWf8MfDw?si=...
1
ölüm rengine bürünmüş
bir Ahmet Erhan portresi gibi
dolaştım kendi kıyılarımda
Öyle bir çağa geldik ki herkesin birçok şeyi küçük yaştan öğrenmesi gerekiyor. Bugünün bir karış çocukları, dünün koca adamlarından daha çok şey bilmek zorunda. Yoksa doğru dürüst eğitim yapamaz, bilgili olamazlar
Her şey bir önceki gün gibiydi, bir önceki sabah gibi-
(Daha önceki gün
ve
daha önceki gün-ler gibiydi-)
Sayfa 11Kitabı okuyor
